|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Arap Birliği'nin Irak'taki Geçici Hükümet Konseyi'ni tanımadığını ve seçilmiş hükümetin beklenmesi kararının alındığını açıklaması herhalde sürpriz olmuştur. Ama gerçek budur. ABD'nin Irak'taki konumunu ve eylemlerini meşruiyyet dışı gören bu tavır nasıl benimsenmiştir? Araplar'dan beklenen ABD ile daha uyumlu bir dil bulunması değil miydi? Belki öyleydi ama, Arap kamuoyundaki tepki, yönetimleri böyle bir karara mecbur bıraktı. 1 Mart'ta TBMM'nin tezkereyi red kararından sonra, Arap kamuoyunda Türkiye'nin prestiji olağanüstü yükselirken yönetimlere yönelik tepkiler de arttı. El Cezire, El Arabiyye gibi tv kanallarında Arap yönetimlerinin tavırsızlığı yerden yere vuruluyor. ABD desteğiyle yayına başlayan Irak devlet radyo ve televizyonunun müdürü Ahmet er – Rikabi, "işgale karşı duran bölgesel yayın kuruluşlarıyla rekabet edemedikleri" gerekçesiyle görevden istifa etti. Bu dünya medyasına er – Rikabi'nin sözleriyle "ABD'nin propaganda savaşını kaybettiği" şeklinde yansıdı. Evet gerçek bu. Bölge Amerika'yı sevmiyor. (Bağdat'taki Ürdün büyükelçiliği önünde patlayan ve 11 kişinin ölümüne yol açan bomba da, bölgede Amerikan yanlısı olmanın ne kadar riskli hale geldiğinin göstergesidir.) İşgal, hangi gerekçeye dayanırsa dayansın onaylanmıyor. Ve ABD inisiyatifindeki her oluşum, işgal ürünü olarak değerlendirilip, meşruiyyet dışına itiliyor. Bundan, Amerikan birliklerine karşı sıcak tepki doğuyor. Amerika işin içinden süper güç prestiji ile çıkmak istiyor. Artı, Irak işgalini, başka müdahalelerin basamağı yapmak istiyor. Savaş bir ay bile sürmeden sonuçlandığında Amerikalılar müdahale için sıraya koydukları bölge ülkelerine "Irak'ı görün ibret alın" diye sesleniyordu. Ancak şimdi Irak'ta batağa gömülme endişesi yürekleri sarmış durumda. Daha şimdiden dünya basını, Amerika'nın bundan böyle Irak'tan sonraki hedefleri devreye sokamayacağını işlemeye başladılar. İşin içinden çıkmak... İşte şimdi gündem bu. Peşpeşe öldürülen Amerikan askerleri neyin habercisi? Herkes bunu okumaya çalışıyor. Türkiye bile, asker gönderme tartışmalarını "Irak'ta bir bataklık olursa bunun Türkiye'ye bedeli ne olur?" ihtimali ile "Irak'ın yeniden yapılanma sürecine katkı" arzusu arasındaki ikilemde değerlendiriyor. Amerika'nın Irak'ta işi zor ve Türkiye'nin asker gönderme kararını vermesi de son derece zor. Türkiye'de şimdilerde, "Türk askerini Irak'taki geçici yönetim çağırsın" şeklinde bir talep seslenderiliyor. Oysa Arap Birliği'nin "geçici yönetimi tanımama" kararından sonra Türkiye'nin "geçici yönetim şartı" da havada kalıveriyor. İş gelip, Ankara'nın en çok korktuğu "jandarmalık imajı"na, yani "sıkıntıdaki Amerikan askerini kurtarma"ya kilitleniyor. Bu imaj Arap dünyasında bugüne kadar sağlanan olumlu görünümü tahrip edecek nitelikte... Hükümetin "asker göndermeden önce bölge ülkelerinin nabzını yoklama" tavrı önemli, ama bu tavrın ilk belirtileri, hiç de asker göndermeyi özendirecek nitelikte değil. Amerika, savaştan önce bir "koalisyon" oluşturduğu imajını vermek istemişti. Gerçekte koalisyon oluşmadı. Bugün de "işgal koalisyonu" oluştuğu temasını işlemeye çalışıyor. Amerikan askerlerinin yanında görev üstlenmiş başka işgal askerleri: 3200 Hollandalı, 2500 Polonyalı, 1644 Ukraynalı, 1321 İspanyol, 1130 İtalyan ve 886 Taylandlı... Ve ardından Bulgaristan (480), Macaristan (441), Salvador (360), Honduras (360), Dominik Cumhuriyeti (300), Romanya (205), Moğolistan (174), Letonya (103), Slovenya (82), Litvanya (45), Kazakistan (27), Filipinler (177) ve Nikaragua (120) askerleri... Amerika, muhtemel ki Amerikan ilgisine mazhar olma amacındaki ülkelerden uluslararası ordu oluşturmak istiyor... Ama belli ki bu kendisini de tatmin etmiyor. Onun için bir Müslüman ülkeyi, özellikle de Türkiye'yi istiyor... Ama, toplumsal zemin Amerika için Türkiye'nin veya herhangi bir Müslüman ülke askerinin de kurtarıcı olmayacağını gösteriyor. Yakın zamanda, Irak'a gidip gelmiş bazı işadamlarını dinledim. Kuzey Irak'ı gezmişler, Bağdat'a kadar uzanmışlardı. Kuzey Irak'ta Türklere olan sevginin altını özellikle çizdiler, yüzlerce Türk TIR'ı bulunduğunu, her yerde Türk malları satıldığını ifade ettiler, ama gözlemlerine göre Türk askeri istenmiyordu. Arap ve Şii bölgelerde de Türk askerinin istendiğine dair elde bulgu yok. Hatta, ciddi riskler bulunduğu tahmin edilebilir. Hele işgal gerçeği ile birleşen bir imaj çok yaralayıcı sonuçlar doğuracaktır. Şunun altını çizelim: -Irak'ta Türkiye Amerika'yı askeri katkı ile kurtaramaz. Bunun bilinmesi lazım. Amerika, daha işgale karar verdiğinde bir bataklığı, bir belayı satın almıştır. Ne yazık ki bölgeye de bir bela ihraç etmiştir. Türkiye'nin (daha özelde de AKP'nin) Amerika ile ilişkileri iyi tutma hassasiyeti anlaşılabilir. Irak'ın bir an önce kaostan kurtulması zarureti ve Türkiye'nin Irak'taki gerilime bigane kalamayacağı gerçeği de anlaşılabilir. Ama bütün bunlarda Türkiye olarak müdahil olmanın en sağlıklı yolu asker göndermek midir, sorusu da hayatidir? Belki de en doğrusu, Amerika'nın bir an önce Irak'ı terketmesini sağlayacak bir normalleşme projesinin hazırlanmasını telkin etmektir. Geçici Hükümet Konseyi bile, ABD'nin planlarından daha erken bir seçimi öngörüyor. Arap Birliği'nin de, o yönde zorlamalarda bulunacağı anlaşılıyor. Daha fazla kaosa sürüklemeden, keyfi statüler ve güç odakları oluşturmadan bir an önce Irak'ı Irak halkına bırakmak... Bu Amerika'nın da, neo-con'lar öncülüğünde batağa daha fazla saplanmasının önünü kesmek demektir ve bu yönüyle ABD için de en iyi formüldür. Amerika Irak yönteminin sürdürülemez olduğunu ne kadar erken anlarsa kendisi ve dünya için o kadar hayırlı olacaktır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |