AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Uzanlar'dan 'uzun' ders

En son Star gazetesinde yaşanan çözülme, medya-sermaye-iş-siyaset çevriminde kurulan denklemin nasıl tehlikeli olabileceğini gösterdi. Uzanlar ailesini yeterince savunmamakla itham edilen Star gazetesinin yayın yönetimi önceki gün istifa etti. Bu suçlama ve istifa; Türkiye'ye milyarlarca dolara malolan ekonomik, toplumsal gerginliklere neden olan siyaset-medya-iş ilişkisine dayalı yapısal çarpıklığa kafa yormamızı ihtar ediyor. Sorun değişik sektörde faaliyet yapan bir grubun defterinin dürülmesi olarak görülürse en fazla iyi organize edilmiş, kitaplaşacak bir yolsuzluk soruşturmasını heyecanlı ama oldukça da pahalı bir polisiye film gibi izlemeye devam ederiz.

Türkiye'de sermaye, iş, medya ve hatta siyaset ilişkisini sağlıklı bir şekilde düzenlemezse bu ülkenin vergi ödeyen vatandaşları yeryüzünün en pahalı polisiye filmlerini seyretmeye devam edecek demektir.

Yıllardır yönetici seçkinlerle kurulan siyasi ve iktisadi ittifak, ideolojik kılıfla kutsanarak dokunulmazlık kazanmış, statükonun sınıfsal çıkarları korunmuştu.

Ancak sermayenin küreselleşmesiyle birlikte yeni tür sermayedar -buna müteşbbis demek pek uygun düşmüyor- statükonun sınırlarını zorlamak bir yana zaman zaman onunla ters bile düşmeye başladı. Küresel sermaye ile ilişkiye geçen bu yeni sınıf, sistemin tüm zaaflarını değerlendirip, müthiş bir aç gözlülükle her yolu mubah görerek adeta yağmacılık yapmaya başladı. Ülkesine karşı hiçbir bağımlılık duygusu beslememesine karşın küresel sermaye ilişkilerinin avantajlarını kullanarak kazanmayı ama sadece kazanmayı amaçlayan bir işadamı tipi doğdu. Bilinen anlamda zaten varlığından bahsedilmesi mümkün olmayan Türk burjuvazisi yeni bir sıçrama yapmış, üretmeden zenginleşen edilgen sınıfın yerini her ne pahasına olursa olsun kazanmayı önceleyen, uluslararası sermaye ile işbirliğinden güç alan hortumcu tipi ortaya çıkmıştır.

Bunun kendiliğinden olduğu söylenemez. Ve suç her türlü ahlaki ilkeden bağımsız hareket eden birkaç aç gözlünün ihtirasıyla da izah edilemez.

Türk siyaseti gibi ekonomisinin de her türlü manüpülatif operasyona çok açık yapısı var. Bu yapı sermaye, siyaset, iş ve medya ilişkisinin kesiştiği noktada sistematik bir yolsuzluğa dönüşüyor.

Şimdi bu dört unsuru tek tek ele alalım: Bir/veya birkaç gazete kuruyorsunuz, yanında dergileri başka ürünleri de olan geniş bir yayın ağına sahipsiniz. Bunun yanında daha etkin olmak için televizyon yayınına geçiyorsunuz. Böylece kamuoyunu yazılı ve görsel medya kanalıyla istediğiniz gibi yönlendirme imkanını elde ediyorsunuz. Oysa pekçok demokratik ülkede tekelleşmeyi önlemek için yazılı medyada yayın yapanların görsel medya alanında faaliyet gösterilmesine izin verilmez. Son zamanlarda Amerika'da yaşanan tartışmaların, İngiltere'de BBC hesaplaşmasının arkasında medyanın tekelleşme girişimine karşı duyulan hassasiyet yatmaktadır. Dahası medya alanında iş yapan birinin örneğin finans sektöründe faaliyet göstermesine izin verilmez.

Türkiye'deki durumun çarpıklığını anlamak için kurgumuza devam edelim. Medyada tekelleştikten sonra banka kuruyorsunuz. Böylece sahip olduğunuz medya tekeli sayesinde yapısı gereği spekülasyona hayli açık durumdaki sermaye hareketini yönlendirecek konuma geçiyorsunuz.

Medya ve bankacılık sektöründe olmanız yetmiyor. Diğer yatırımlara giriyor özellikle devlet ihalelerinde en büyük payı alıyorsunuz. Çünkü elinizde medya gibi güçlü bir silah var ve bununla siyasi nüfuz sahibi olabiliyorsunuz. İktidarı etkileme gücünü elinizde tuttuğunuz için iktidar partileri dahil siyasiler size doğrudan cephe alamıyor.

Siyasi partiler ve iktidar üzerinde, elinizde tuttuğunuz medya sayesinde siyasi baskı kurarak istediğiniz ihalenin size verilmesini sağlayabiliyorsunuz. Liberal ekonominin, özelleştirmenin, küreselleşmenin faziletlerini işlerken bedelini devlete, dolayısıyla halka ödettiğiniz yatırımları ucuza kapatabiliyorsunuz. Bundan sonrası malum; özelleştirdiğiniz kurumları işletmek yerine arsa ve emlak olarak değerlendirmenin bile daha kârlı olduğu bir ekonomik yapının zaten farkındasınız…

Kuşkusuz siyasiler tüm bu olup bitenleri görmüyor değil. Ancak kritik alanlarda tekelleştiğinizin farkındadırlar ve sizinle mücadele etmek yerine sizin desteğinizi almayı yeğlemektedirler.

Şimdi bu tekelleşme üzerine kurulu iş-siyaset-sermaye-medya yapılanmasını kökten değiştirmeden yapısal olarak yolsuzlukların önüne geçebilir misiniz? Milyarlarca doların halkın cebinden iç edilmesini önleyebilir misiniz. Belki zaman zaman çizmeyi aşanları diğer tekelleri yanınıza alarak harcayabilirsiniz. Bu ancak tekelleşme üzerine kurulu yolsuzluk sitemini tahkim etmekten başka bir işe yaramaz.

Post-modern darbenin ortaya çıkardığı toz duman arasında gürültüye giden asıl bu ilişki biçimidir. Kimlerin nerede kimi desteklediğini, neyi kaça kapattığını ve ülkeye kaça malolduğunu düşünmek bile, sorunun yapısal boyutunu gösteriyor.


28 Ağustos 2003
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED