AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Irak tasarımı

Amerika, neo-conların dünya hegemonyası hayaliyle Irak'ta uluslararası meşruiyyet gerekçesi olmayan bir savaş başlattı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ifadesiyle "Pandora'nın kutusu"nu açtı. Ve ortaya kötülükler saçıldı. Kötülükler, maddi ve manevi her anlamda (Amerikan bombardımanı ülkeyi maddeten çökertmiş durumda, ABD'nin Irak koordinatörü Bremer sadece elektrik ve su şebekesinin onarımı için 18 milyar dolarlık bir yatırım gerektiğini bildiriyor) Irak halkını boğuyor, bölge ülkelerinin güvenliğini tehdit ediyor... Tabii ki Türkiye'yi de...

İşin ilginç yanı, kendisi de tedirgin. Çünkü süper güç, Irak cehenneminde şapşallaşmış durumda... "Ben işin içinden çıkamadım, bari başımı alıp gideyim" diyemiyor. Çünkü Irak'ta kalıcı çıkarı var, çünkü bu, Irak'ta askeri zaferin çıkmaza girmesi demek, çünkü bu süper gücün global iddialarına vurulmuş en büyük darbe olur.

Ayrıca Amerika çekip gitse de Irak'ta açılan Pandora'nın Kutusu kapanmış olmuyor, aksine belki de kaos daha da derinleşiyor. Çünkü merkezi otoritesi tahrip edilmiş, hakimiyet mücadelesi içine sürüklenmiş gruplarla Babil Kulesi'ne dönüşmüş ülkede herkesin birbirini yiyeceği bir ortam bırakılmış oluyor.

Türkiye böyle bir ortamla ilgilenmemek edemez. Bu çok açık.

Türkiye işgal gücü ile bütünleşemez, bu da çok açık.

Türkiye'nin Amerika'nın talebi ile olduğu net biçimde görünen şu ortamda göndereceği birliklerin işgal gücüne eklemleneceği, en azından Irak'taki bir kesimin kanaati durumunda...

Türkiye'nin askeri hareketlerine karşı, taa Osmanlı'dan kalma hassasiyetler bulunduğu da gözleniyor.

Bir başka gerçek ise Amerika'nın Türkiye'yi Irak'ta "insani misyon"la değil, "kendi yedeğinde bir askeri güç" olarak istediği hususudur.

Türkiye'nin Amerikan askerlerinin kaba davranışları ve işgalci hüviyeti karşısında insani anlamdaki ilgisinin Irak halkında sempati uyandırması da beklenebilir.

Buna karşılık Irak'taki "kim vurdu?" ortamı sebebiyle, gönderilecek Türk askerinin, "işgal gücüne jandarmalık etmeme, insani misyonlar üstlenme" amacının gerçekleşip gerçekleşememe ihtimali ortada. Yani "insani misyon" tutabilir de, Türk askeri meçhul odakların hedefi olup saldırıya uğrayabilir de, Türk askerinin elinden bir kaza çıkıp Irak'taki çeşitli gruplarla çatışma ortamı doğabilir de... Bunların hiçbiri "olmaz" denilerek gözardı edilecek ihtimaller değil.

Amerika'yı Irak'tan şu anda çıkarmak mümkün olmadığına göre, Türkiye'nin oluşturmayı amaçladığı her denklemin ABD'nin planlarıyla ilgisi önem kazanacak demektir. Bu noktada Amerika'nın Irak tasarımı Türkiye'nin Irak vizyonu ile ne ölçüde uyuşuyor sorusu en hayati sorulardan biri olmaktadır. Ki burada da "Kuzey Irak" yapılanması, yani Kürt-Türkmen- Arap-Sünni-Şii karmaşasına bakış hayati önem kazanmaktadır. Şu ana kadarki görüntü, bu alanda bir uyum bulunmadığı tarzındadır.

Ve Amerika'yı asıl zora sokan "Irak direnişi" 'nin arkasında herhangi gruplar varsa, Amerika Irak'tan çıkmadan onların nasıl ve neye ikna edileceği, ya da edilemeyeceği sorusu dev bir soru olarak ortada duruyor. Burada temel bir çelişki var. Direniş grubu açısından Amerikalılar'la çatışma, bağımsızlık mücadelesinin sürdüğü anlamına geliyor, öyleyse onlar Amerikalılar gidene kadar askeri mücadeleyi sürdürecekler. Ve onlar, "çatışma"yı önleyecek her girişimi "bağımsızlık mücadelesini baltalayan düşmanca tavır" olarak değerlendirecekler. Bu, insani girişimleri bile riske sokan bir durum olacak. "Direniş odakları"nı susturma yönündeki bir tavır ise, işgalciye yardım gibi tarihi bir olumsuzluk taşıyacak.

Ayrıca bir başka açıdan direnişin sürmesi, uzun süreli bir çatışma ortamı anlamına geliyor ve bu, Irak'ta ya fiili kaos, ya da kontrol dışı fiili yapılanmalar demek. Her iki sonuç da hem Türkiye için hem bölge için kabul edilemez bir zemin oluşturuyor.

Böyle bir durumda Türkiye Irak'la nasıl ilgilenecek? Hangi ilgi türü olumlu sonuç verecek?

Gerçekten çok riskli bir durum.

Ankara şu anda durum değerlendirmesi yapıyor. Irak'a gönderilen temas gruplarıyla nabız yokluyor. Amerika ile görüşmeler yapıyor.

Böyle bir durumda Amerika'ya doğru ve gerçekçi olanı söylemek.

Irak'taki gruplara doğru ve gerçekçi olanı söylemek...

Ve kendi gücünü doğru ve gerçekçi olandan yana koymak...

Peki ama doğru ve gerçekçi olan ne?

İşte bu, sağlıklı bir "Irak tasarımı" ile mümkün...

Ankara'nın bugüne kadar oluşmuş böyle bir Irak tasarımı var mı?

Irak'taki görüşmelerden böyle bir tasarım çıkar mı?

Çok zor şeyler...

"Amerika'ya güven gerisini merak etme sen, Amerika ile birlikte hareket edersen her şey ilerde yoluna girer" gibi teslimiyet tavrıyla hareket edilecek kadar kolay değil.

Bigane kalınacak gibi değil.

Irak'ta herhangi bir gruptan yana veya karşı olunacak gibi değil.

Amerika'yı yok farzedelim gibi de değil.

Belki gene de, asker göndermekten çok çok önce Irak'taki gruplarla diyalog arama ile yola çıkış, en sağlıklısı... İnsani misyon vurgusu en sağlıklısı... Amerika'yı bölge hassasiyetleri konusunda uyarmak en sağlıklısı...

Bu temaslar sonrasında bir de Irak gerçeklerini göz önüne alan bir gelecek tasarımı oluşturulabilirse, belki bir çıkış yolu bulunabilir. Türkiye, bölgede en derin devlet tecrübesi olan ülke olarak, tam da hayati bir görev noktasında bulunuyor. Hadi bulun ve gösterin "Osmanlı barışı"nın özünde yatan esnekliği, kuşatıcılığı...


28 Ağustos 2003
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED