|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kamu otoritelerinin faaliyetlerinde gözetmek zorunda oldukları ana ilkelerden biri de hizmet birimlerini ülke genelinde planlı ve dengeli bir şekilde dağıtmalarıdır. Kamusal hizmet üreten kurumların bir şehir veya bölgede toplanmasının yolaçacağı bir sürü ciddi sorunlar var. Ne var ki siyasî ve diğer bir sürü faktörler nedeniyle kamu hizmet birimlerinin yer seçiminin son derece sağlıksız gerçekleştiği kimsenin meçhulü değildir. Türkiye'yi dolaşan herkes bu konudaki çarpıklıklarla nerede ise her şehirde karşı karşıya gelir. On gündür ülkemizin muhtelif şehir ve bölgelerini geziyorum. Gittiğim şehir ve kasabalarda sosyal hayatı, sorunları ve insanların davranışlarını gözlemeye gayret ediyorum. Not edilmesi gerekli pekçok husus ve gelişmeye şahit oldum. Şehir, kasaba ve bölge ayrımı yapmadan şunu söyleyebilirim ki toplumumuzun genelinin bir umutsuzluk, tedirginlik ve karamsarlık sarmalında olduğu görülüyor. Son aylarda ekonomik vesilelerle ortaya çıkan olumlu gelişmeler yeteri kadar piyasalara yansımış değil. Enflasyon düşüyor, fiyatlar artmıyor, ancak piyasada bir hareketlilik yok. Hâlâ tüketici bir mal veya hizmet almaktan çekiniyor. Tüketici davranışlarında ciddi bir farklılaşma var.. Bu durum bir çekingenlik ve tedirginlik sebebi oluyor. Diğer yandan ise Kasım-2002'den bu yana tek parti iktidarının olması, Meclis'in yüksek performansı, çok sayıda partinin Meclis dışında kalmasının verdiği bir güven, umut ve beklenti var. Hükümetten çok şey bekleniyor ve umutla beklentilerin karşılanması isteniyor. Üst üste gelen dış politika sorunlarının işi zorlaştırdığını, bürokratik kurumların muhalefetinin sorun olduğunu vatandaş biliyor... Aslında ben, başta da belirttiğim planlama çarpıklığına dikkat çekecektim. Çarpıcı bir örnek ne demek istediğimi anlatmama yardımcı olur. Artvin'de iki fakülte ve bir yüksekokul var. Bunlardan Orman Fakültesi ile Meslek Yüksek Okulu Kars Kafkas Üniversitesi'ne bağlı. Eğitim Fakültesi ise Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesine. Sebebi ne olursa olsun bir şehirde iki ayrı fakültenin iki ayrı üniversiteye bağlı olmasının savunulabilir hiçbir gerekçesi olamaz. Türkiye'nin kaynakları böylesine cömertçe kullanılamaz. Bunca işe el atan YÖK'ün bu konuda bir planının olmaması düşünülemez. Üniversitesi olmayan bir şehirde hangi üniversitenin fakülte açacağının bir planı olması gerekmez mi? Bugünlerde Artvin'de Hidroelektrik veya Hidroloji Yüksek Okulu tartışması var. Çoruh üzerinde inşaatları devam eden hidroelektrik santrallerine yönelik olarak gündeme gelen bu yüksek okulun hangi üniversiteye bağlı olarak açılabileceği tartışılıyor. Anlaşılan ortada bir planlama bulunmadığından yerel otoritelerle hangi üniversite yönetimi anlaşırsa, daha doğrusu hangi üniversite yönetimi konuya angaje edilirse ona bağlı olarak bir Hidroloji Yüksek Okulu açılması gündemdedir. Bir şehirde fakültelerin, yüksek okullarının açılması önemlidir. Ancak bunun bir plan ve program dahilinde gerçekleştirilmesi gerekir. Evet ülkemizin her şehrinde bir fakülte, bir yüksek okul gurur verici, ancak bunlar birer tabeladan ibaret kalmamalıdır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |