|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"Terör tartışması"nda herkes birbirini "okuma"ya çalışıyor. "Okumak", ortaya konan davranışın psikolojik arka planını tesbit etmeye çalışmak demek... Mesela "Terörün dini olmaz", "İslami terör ifadesi kanıma dokunuyor" söylemini, "terörle mücadele" amacına bağlı bir tavır olarak değerlendirmek yerine, ondan Başbakan'ın ve AKP'nin farkında olmadan "din savunması" noktasına sürüklendiği sonucunu çıkarmak bir okuma eylemidir. Yine "İslamcı yazarlar"ın bu eylemlerin "kime yaradığı" sorusunu sormalarını, El Kaide'nin yapısını sorgulamalarını, bu yapı içinden her türlü provokasyonun doğabileceğinden bahsetmelerini, "İslamcı terör" tanımlamalarına karşı çıkmalarını, bu kesimin "yarasının bulunduğu" ve bu yüzden "suçluluk duygusu ve savunma psikolojisi içine girdiği" tarzında değerlendirmek, bir okuma tarzıdır. Bu ortamda başka okumalardan da söz etmek mümkündür. Mesela, AKP'nin ve "İslamcı yazarlar"ın tavrını yukarda verdiğimiz "okuma tarzı" içinde keskin ifadelerle eleştirip, eylemler üzerine ısrarla "İslamcı terör" yaftası yapıştırma çabasını, tabii bir "teröre karşı tavır" olarak algılamak yerine, bunun "AKP'yi ve İslam'ı vurma" eylemi olarak "okunması" pekala mümkün. Bu okumayı ciddiye alınca, AKP'yi vurmanın iki yönünden söz edilebilir: 1. AKP "İslamcı terör" ifadesini kullansın ve tabanında bulunduğu farzedilen "İslami kesimler"le ilişkisi bozulsun. 2. AKP "İslami terör" ifadesini kullanmıyor gözüksün, bu defa da "İslami duyarlılığı" daha sınırlı olsa bile, çok farklı beklentilerle AKP'ye yönelen toplum kesimleri ürkütülsün. 3. Ve AKP'nin İslam'la ve Batı dünyası ile kurduğu yeni dengeler sebebiyle uluslararası camiada destek bulan çizgisine yönelik kuşkular oluşsun. "AKP Türkiyesi" ne karşı mesafeler oluşsun. Okumayı bu çizgide sürdürürsek şunlar da not edilebilir: AKP'nin Türkiye'de yükselen bir grafiği var ve AKP halktan aldığı destekle, hem daha çok kalıcı olma istidadı taşıyor hem de sistemin demokratikleşmesi istikametinde ciddi değişimlere imza atacak gibi gözüküyor. Bu, Türkiye'de bir kesimi rahatsız ediyor. Bu terör anaforunda acaba AKP'nin üzerine de bir gölge düşer mi sorusu ve umudu, bu kesimin, terör karşısında AKP'nin kararlı gidişini gömezden gelmesine ve çok farklı kaygılarla reddedilen "Terör-İslam" denklemi üzerinden AKP'ye abartılı biçimde yüklenmesine yol açıyor. "Terör-İslam" denklemi kurma ısrarını, "İslam'la hesaplaşma" gibi okumak için de bazı ciddi sebepler var. AKP iktidarı içerde-dışarda farklı biçimlerde değerlendiriliyor. Bir görüş, AKP'nin "İslam'ı dönüştürdüğü", seküler çizgiyi geliştirdiği ve zaman içinde Türkiye'de ana sancı kaynağı olan "din-devlet ilişkisi"nde laiklik adına en önemli dönüşümü sağlayacağı, bu yüzden de AKP iktidarına laik sistem adına tarihi bir fırsat olarak bakmak gerektiği şeklinde ortaya konuyor. Bir başka görüş ise, AKP iktidarına daha kuşkucu yaklaşıyor. Kuşku şu noktada odaklaşıyor: Ya AKP iktidarı bu ılımlı gidişiyle uzun vadede sistemin daha çok İslam'laşmasına yol açarsa... Bu kuşkunun oluşturduğu hesaplaşma duygusu, hem AKP'nin hem İslam'ın terör gibi hassas bir alanda "kıstırıldığı"nı düşünen kesimleri harekete geçiriyor ve bu dar alanın bu iki hedefin hırpalanması için bulunmaz imkan gibi görülmesine yol açıyor. Ortaya koydukları tavırdan, terör hadiselerini "İslam'la hesaplaşma" vesilesi olarak gördüğü gözlenen bir başka kesimden daha söz etmek mümkün. Onlar, prensip olarak İslam'a karşı, hatta düşmanlık ölçüsünde karşılar. Onların yazılarına, sözlerine yansıyan dile baktığınızda düşmanlıklarını kusmak için fırsat kolladıklarını "okuyor" sunuz. Başka davranışların "okunması"ndan da söz edebiliriz burada... Diyelim 11 Eylül saldırısı olduğunda Filistin'de zılgıt çalan kadınlar ya da herhangi bir İslam ülkesinde sevinç çığlıkları atan insanlar.... Nasıl okumalıyız bu davranışları? Terörün onaylanması biçiminde mi yoksa Filistin'de her türlü zulmü icra eden bir tiranın arkasındaki süper güce birisinin çelme takmasının ürettiği tepki psikolojisi ile mi? Türkiye'de terör eylemi olduğu günlerde İngiltere'de 200 bin kişinin Bush'un sembolik heykelini devirmek için Saddam heykelinin devrilmesini andıran bir sembolik tören düzenlemesini nasıl okumalı? Saddam'ın rövanşı olarak mı yoksa dünyaya "Saddam zalimse Bush ondan aşağı değil" tarzında bir algılama bulunduğu tarzında mı? Irak'ta Amerikan işgaline karşı tüm dünyada gelişen tepkiyi nasıl okumalı? Saddam yanlılığı olarak mı yoksa "Maksat zulme karşı çıkmaksa Şaron neden korunuyor?" şeklinde oluşan global öfke ile mi? Dünyadaki İsrail aleyhtarlığını nasıl okumalı? Anti semitizm olarak mı yoksa evrensel adalet arayışı olarak mı? "Okuma", diğer ifadesiyle "yorumlama" faaliyeti, önümüze çıkan metnin veya davranışın doğru algılanmasında, doğru değerlendirilmesinde önemli bir iletişim yöntemidir. Her davranışın görünen ve arka planında saklı bir saiki bulunabilir. Vakıayı doğru değerlendirmek için bunu kavramak lüzumludur. Ancak "okuma" eyleminde de her zaman bir risk ihtimali vardır: Kendi ön yargılarınızı gözlediğiniz davranış veya söze giydirmek... Yani bildiğiniz gibi, içinizden geçtiği gibi, kafanızın estiği gibi okumak... Doğrusu "islami alan"ın doğru okunmadığı, ön yargıların "okuma eylemi" zannedildiği noktasında benim ciddi endişelerim var. Bu arada ben, hem bir "yazar" olarak yazdıklarımın doğru okunması gibi bir titizliği ilke olarak benimsediğimi, hem de "Müslüman" olarak ortaya koyduğum davranışların da yanlış okumalara yol açmaması için özel itina gösterdiğimi vurgulamak isterim. Savunması içinde yazılar ya da savunması içinde davranışlar... "Meydane düşen kurtulamaz seng-i kazadan..." denilmiştir... Yazarlar, siyasetçiler, devlet adamları hep doğru okunma kaygısı olması gereken insanlardır... Ve tüm dünyadaki Müslümanlar... Çünkü İslam hem insanlığın arayış güzergahındaki bir dindir, hem de dünya kadar hesaplaşmacının hedefindeki dindir... Bu arada iyi niyetli okuyuculara da bir söz: Lütfen ön yargılarınızı bir kere daha kontrol edin.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |