AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
'Terörist' nasıl biri?

"Terörist"in kim olduğuna, nasıl bir kişilik yapısına sahip olduğuna nasıl karar vereceğiz?

Biliyorsunuz, okumaya sabrınız varsa bu konuda da önümüzde muazzam bir "literatür" bulunuyor. Ben son günlerde, İstanbul'da yaşadığımız iki terör olayından sonra kısaca bu konuya da göz atmaya çalıştım. Hemen söyleyeyim ki, "teröristin portresi"ne dair teoriler muhtelif... Kimi psikiyatrlar teröristin çocukluğundan taşıdığı bir "travma"nın esiri olduğunu ileri sürüyor; kimi ise, bu yaklaşıma karşı çıkarak, teröristin "içimizden birisi" olduğunu, hatta kimi zaman fazlasıyla "sosyabl" bir karakter taşıdığını iddia ediyor. Bu ikinci tez etrafında verilen önemli örnekler de var. Mesela, 11 Eylül katliamını gerçekleştirenlerin uzun bir dönem ABD'de "herhangi biri" gibi rahatlıkla yaşamaları... Tarihin yazdığı bu en önemli terörist eylemi gerçekleştirenler, herhangi bir Amerikalı gibi iş sahibi olmuşlar, kurslara (havacılık vs.) gitmişler ve boş zamanlarını benzer biçimde geçirmişler.... Ama şurası çok mühim: Bu teröristler, ABD'de böyle güzel güzel yaşarlarken, hayatlarını bir silah olarak kullanmak gibi Batı'nın hiç mi hiç kavrayamadığı bir ruh halinden de çıkmamışlar. Demek ki "fırsatlar ülkesi" Amerika bile sunduğu imkanlarla birilerini yine de yola getiremiyor, ne kadar "entegre" olmuş gibi görünürlerse görünsünler birilerini hayatta en önemli amacın "hayatta kalmak" olduğuna ikna edemiyor... Ne diyelim, yoksa bu durumu uygarlığın "samimiyetsizliğine" mi verelim?

"Yeni terörizm"in uygulayıcısı "terörist" nasıl bir insan? Besbelli ki, ne "kamikaze" ne de "Hasan Sabbah hikayeleri"ne sığmayan birisi ile karşı karşıyayız. Ne "kamikaze" gibi sonuç itibariyle "milliyetçi" bir fedai ile karşı karşıyayız, ne de Hasan Sabbah hikayelerindeki gibi haşhaştan dünyasını şaşırmış "huri" düşkünü bir katille... Çünkü "yeni terörizm"in uygulayıcıları, tam da "küreselleşme"nin arzuladığı gibi "bilişim" (enformatik) teknolojisine de pekâla hâkimler, havacılık ya da medya gibi modern alanlara da... Dolayısıyla bazı yorumcular gibi ben de kabul ediyorum ki, "yeni terörist" tipi çok tekrarlandığı gibi aklı, fikri ve dünyası "mazide" kalmış birisi değil. Bunun böyle olduğu yolaçtığı endişe ve panikten de belli değil mi zaten? Öyle olmasa, Bush'un Irak ziyareti bu derece gizli tutulur, İngiltere ziyaretinde Blair ile bir İngiliz "pub"ında felekten bir gece çalma fikri bu derece gülünç bir mizansene dönüşür müydü? (Duymayanlara kısaca hatırlatalım: Bir İngiliz yorumcunun haklı olarak dalgasını geçtiği gibi, Bush-Blair ikilisi geleneksel bir İngiliz "pub"ındaki akşamlarını istihbarat elemanları tarafından tamamı sökülüp yeniden monte edilen mutfakta Amerikalı bir aşçının hazırladığı yemeği, istihbaratın özenle seçtiği "mahalleden davetliler"le birlikte yiyerek geçirdiler! Siz söyleyin; "liderler"in hayatları bugüne kadar bu derece çekilmez olmuş muydu?!)

Amerika ve İngiltere'nin bu "yeni terörizm" ile işi gerçekten zor. "Küreselleşme"nin icabı olan bütün bilgi ve becerilerle donanmış olan terörist, bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de, Batı'nın var gücüyle oluşturmaya çalıştığı "sıfır ölüm" olarak adlandırılan hayat felsefesinin de yanından geçmemiş.... Teröristin bu kayıtsızlığını "nihilizm" filan diye adlandırarak kendimizi aldatmayalım. Rivayet o ki, Amerikan uçakları Irak'ı bombalarken, başlarına bomba yağanlar şöyle bağırıyormuş: "Amerikan bombardımanının hiçbir önemi yok! Amerikalılar ne kadar yaşamak istiyorsa adamlarımız da o kadar ölmek istiyor!" Görüyorsunuz, sadece askeri güç bakımından farklı iki cephe ile değil, bunun çok ötesinde birbiriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan iki dünya ile karşı karşıyayız...

"Teröristin portresi" diye başladık ama bakın nerelere geldik... Aslında benim bugün için niyetim, "terörist"in kim olduğuna dair geliştirilen iki yorumu gözden geçirmekti ama olmadı. Bu yorumlardan ilki, geçerlerde Edirne'nin Havsa ilçesine bağlı Hasköy'de 55. Mekanize Piyade Tugayı Komutanı Tuğgeneral Ahmet Yavuz'a ait. İkincisi ise, Milliyet'in The Guardian adlı İngiliz gazetesinden aktardığı yorumdu. Şimdiden söyleyeyim ki, her iki yorum da çok enteresan doğrusu. Çok merak ettiyseniz, yarın bu köşeye uğramanız gerekecek yine!


1 Aralık 2003
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED