|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gazetelerin Ankara temsilcilerinin ağız birliği etmişcesine 'terör' konusunu hep aynı açıdan değerlendiren yazılarıyla karşılaştığımda yaşadığım şaşkınlığı dün sizlerle paylaştım. O yazıların 'esin kaynağı'nın tespiti konusunda yardımınıza başvurduğumu da hatırlayacaksınız... Yardım, bir dosttan, not olarak ulaştı. Bazı satır başlıklarını sizlere sunuyorum... Evelemeden, gevelemeden söylüyorum istihbarat açığı var: Evelemeye gevelemeye gerek yok. Bu eylemin olmasında istihbarat açığı vardır. (..) Bütün istihbarat teşkilâtları açık verebilir, bu tabiidir. Bunu vehamet haline getirmeyelim. Siz basın olarak her şeyi biliyor musunuz? Muhabirleriniz her kapıda bekliyor, ama yine da bazı şeyleri atlıyorsunuz. Bütün Avrupa ve bizler 1960'larde şehir terörüyle tanıştık. İRA, Baader-Meinhof, Kızıl Tugaylar ortaya çıktı. Başta herkes gibi biz de bocaladık, ama sonra toparlandık. Ardından kırsal terör geldi ve şimdi de global terörizm var. Bocalayacağız, ama başaracağız. İlk örnek Vefa Grubu: İlk silahlı radikal terör grubu 18 Mart 1990 Martında çökerttiğimiz Vefa Grubu'ydu. Lideri kod adı Abdülhamit Hoca olan Hamit Turgut, İran'da bulunmuş, Afganistan'a geçmiş biriydi. Türkiye'de imal edilen çok sofistike bombaları vardı ve bunları câmilere koymayı düşünüyorlardı. Bu olay bize Afganistan, Bosna Hersek, Çeçenistan gibi ülkelere savaşmaya gidenlerin hücreler oluşturacağı fikrini düşündürdü. (..) Zengin, eğitimli, bilgisayarı çok iyi kullanan, iletişim ve ulaşım imkânlarından sınırsız ölçüde yararlanan ve yaptıkları sahte pasaportların aslıyla ayrılmasına imkân olmayan bir grupla mücadeleden söz ediyoruz. Türkiye'ye verilen mesaj: El Kaide 3-5 yıldır Türkiye'yi geçiş olarak kullanıyor. Bu eylemlerle bize, "Sen de benim savaş alanımdasın" dedi. Ayrıca, "Türk unsurları da kullanma kapasitesine sahibim" mesajını verdi. Bunun, Türkiye'nin lâik-demokratik yapısıyla, Batı'ya dönük olması ve El Kaide'nin istemediği bir model ortaya koymasıyla ilgisi olabilir. Mesaj iki yönlüdür. Aynı zamanda, sinagoga bomba koyarak İsrail'e, konsolosluğu seçerek İngiltere'ye de mesaj veriyor. Bu konuda söyleyeceklerim kesin değildir. Bunu tam olarak bilebilmek için örgüt liderleriyle beraber olmak lazımdır. İstihbarat kâtil arayan bir meslek olmamalıdır. O sinagog daha önce iki kez vurulmuş ve şimdi bir kez daha vuruluyorsa bunun istihbaratla da ilgisi yoktur. Bundan sonrası için garanti veremem: İşimiz şov yapmak değildir. Birçok terör liderini İstanbul'da yakalayıp ilgili ülkeye teslim ettik ve onlardan övgüler aldık. El Kaide belki de daha önce yakaladığımız bu adamları için bize tepkili, bilemiyoruz. Ama, "Keşke bunları yakalamasaydık, başımıza iş almasaydık" diyemeyiz. Terörle mücadele kararlılık ister. Muvaffakiyetlerimiz, kayıplarımızdan çoktur. Gizli güçlerle savaştığımız unutulmamalıdır. Biz bu mücadelede yine de dünyada ön sıralardayız. Suçlamak kolay… Telekom'un sadece İstanbul'daki personelinden daha az personelle çalışıyoruz ve buğday yığınında iğne arıyoruz. Biz de kendi özeleştirimizi yapıyoruz. Bundan sonrası için de garanti veremiyoruz. Vereceğimiz kötü haber şudur: Bizler, çocuklarımız, bir iki nesil daha terörle yaşayacağız. Bu, Türkiye'de ve dünyada yılların birikimidir. Ortadoğu eylemci kaynıyor: Aile bazında bir örgüt. Bir yerden dört intihar eylemcisi, fedai çıkıyor. Bu vahim bir olaydır. 2,5 milyon memurdan bir tane bile fedai çıkartamazsınız. Yani bir hücre dört patlama gerçekleştiriyor. 1990'dan beri bazı hücrelere girdik, ama bunlar farklı. Yeni bir durum bu. İstihbarat çalışmalarımıza göre, Ortadoğu'da bini aşkın intihar eylemcisi bulunuyor. Dünyanın geldiği nokta bu. Dünya bu olayın sosyo-politik, ekonomik yönünü halletmeli, yoksa bu sorun çözülemez. Tedbirin de sonu yoktur. Türkiye'de herkes bu bombaları unutup işine döner. Yeni bir olay ne zaman olur, bunun için müneccimlik yapamam. Senelik bilanço çıkaramam. Türkiye bu global tehditle mücadele etmek zorundadır. Ama bunu yaparken Türkiye'deki ekonomik yapıyı rahatsız etmek, turizmi etkilemek terörün işine yarar. Yağcılık yapıyor diyecekler ama Sayın Başbakan'ın tanımı doğru: Bu yeni teröre isim koymuyoruz, yeni terörün adı yok. Buna 'köktendinci terör' diyebiliriz, ama adı konunca şu terör, bu terör olmuyor. Terör örgütü buna ne ad koyuyor, önemli olan bunu bulmaktır. Şimdi bana yağcılık yapıyor diyecekler, ama bu noktada sayın başbakanın tanımı doğrudur. Biz yıllardır terörün başına 'İslâm' sözcüğü getirilmemesi için mücadele ettik. O zaman böyle bir şey mesela Katoliklik için de geçerli olabilir. Zaten devletin 10 yıldır bize verdiği politika da budur. "Terörle İslâm kelimelerini yan yana getirmeyeceksiniz" denilmiştir. Dışişleri bakanlığının bazı belgelerinde de bu görülmektedir. Tehdidin genel olarak algılanması politikası vardır. Karşınızdaki grup belli ki İslâmı değişik yorumluyor. Zaten, İslâmı terörle anarsanız, kolay kolay Avrupa'ya da çıkamazsınız. Sınırınız Bulgaristan'da, Romanya'da biter, pasaportunuzu bir kenara atarlar. Şimdi ABD'deki eğilim de budur. Evrâk-ı metrûke bu minval üzere devam ediyor. Okuduklarınızı ilginç bulduysanız, devamını da beraberce okuyabiliriz...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |