|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türk siyasası, tarihî çerçeveyi biraz geniş tutarak söylersek, Tanzimat'tan bu yana, bütün kırılma noktalarında, ulusal ve uluslar arası tertiplenen entrikalar üzerine bina edilmiştir. Tanzimat böyle bir entrikanın eseridir. Birinci ve İkinci Meşrutiyet'ler birer entrikanın eseridir. Cumhuriyetin kuruluşu, İstanbul hükümetini dışlamak maksadıyla değil, fakat o hükümeti kurtarmak maksadıyla Ankara'da başlatılan bir teşebbüsün uzantısı olarak düşünüldüğünde, onun da entrika üzerine bina edildiği ileri sürülebilir. Siyaset erbabının, '90'lı yıllarda yapılan genel seçimlerdeki vaatlerinin başında şeffaflığın sağlanması geliyordu. Bu vaat bazılarınca "karakolların camdan" olması söylemine kadar vardırılmıştı. Hızını alamayanlar "karakol" adının "pembekol" olarak değiştirilmesini de önermişti. Bu dileklerin, önerilerin yerine getirilememiş olmasına bakarak dilek ve öneri sahiplerinin iyi niyetleri hakkında bir kuşkuyu dile getirecek değiliz. Dahası, bu dileklerin ve önerilerin içtenlikle dile getirilmiş olduğuna inanmak isteriz. Şunu diyorum: Türk siyasası ve yönetim sistemi şeffaflaştırılamamışsa, bu durumu yalnızca kişilerin öznel niyetlerine bağlayarak mı açıklayalım? Kuşkusuz, iyi niyet sahibi olmak başta gelir ve söylenmeden de asıl kabul edilir. Demek ki, Türkiye'nin siyasasını şeffaflaştırma vaadiyle işbaşına gelenler, sadece seçimi kazanma niyetiyle böyle bir vaatte bulunmuş olmamalıdır diye bir varsayımdan yola çıkıyoruz. Bu insanların: "Ben şimdi seçimi kazanayım da, ondan sonra yapacağımı bilirim" diye hareket etmediklerini varsayıyoruz. En azından böyle bir varsayımı esas kabul etmeliyiz ki, tespitlerimizin nesnel tabanını bulmuş olabilelim. Şayet böyle bir nesnel tabanı yakalayabilirsek, kişilerin niyetleriyle ilgili sorular da, böyle bir zeminde ifade imkânına kavuşturulabilir. Doğaldır ki, entrikayı kotaranlar kurumların kendisi değildir. Entrikayı kotaranlar kişilerdir. Tanzimat sonrasında uç veren jöntürk tipi, kendi hükümetine karşı, yabancılarla işbirliği halinde bir entrika içindeydi. İttihatçılar ve onların günümüze kadar uzanan zihniyeti, aynı entrikanın bakış açısını yansıtır. Demek ki, modern Türk siyasasının geleneğinde entrikanın temel bir etken olduğunu tespit edebiliyoruz. Bu gelenek hükmünü günümüzde de sürdürüyor. O kadar ki, bazılarına göre siyaset yapmak, entrika çevirmenin eşanlamı halinde düşünülmektedir. Bu yüzdendir ki, sıradan yurttaşlar arasında politikadan nefret ettiğini söyleyenlerin, aslında, doğrudan entrikayı kastettiğini kabul edebiliriz. Entrika, tanımı gereği, şeffaflıkla (yani açık olmakla) bir arada gitmez. Açıklığın bulunduğu yerde zaten entrika işlemez. TDK Sözlüğü, entrikayı şöyle tanımlıyor: "Bir işi sağlamak ya da bozmak için girişilen gizli çalışma, oyun, dolap, desise." Gizlilik, entrikanın aslî unsurudur. Gizliliğin faş edilmesi demek, entrikanın ortaya çıkartılması demek olur. Ancak bu demek değildir ki, bazı entrikaların bazı veçheleri aleniyete intikal etmez! Hayır, bu da mümkündür. Meselâ bir hükümetin düşürülme niyetlerinin alenen ortaya konulmasından sonra, o niyetin gerçekleştirilmesi imkânlarının kapalı kapılar ardında kotarılmaya girişilmesi, entrikanın alenileşmiş halidir. Öyle bir dolap döndürüldüğü biliniyor, fakat aktörlerinin kim olduğu veya senaryonun nasıl sahneleneceği bilinmiyor, yani işin entrika yanı gene gizli kalmış oluyor. Şimdiye değin Türk siyasasında yer almak isteyenler, üretici tasarılar geliştirmekten çok entrika geliştirmekle kafalarını meşgul etme mecburiyetiyle karşı karşıya kalmışsa, durum, bu politikanın geleneğine dayanarak açıklanabilir. Bu sözümüz, kişileri mazur görme anlamına çekilmemeli. Çünkü kişiler, bu oyunu bilinçli olarak oynamak üzere sahneye çıktılar. Bilinçaltları da onları bu istikamete sevk etti. Bu ülkede, bir başbakan vaktiyle: "Kol kırılır yen içinde kalır" diyebilmişse, bu, gizlilik hevesinin ve entrika çevirmeye yatkınlığın farkına varmaksızın itirafı sayılmalıdır. Aynı zamanda, kapalı kalma arzusunun da bir ifadesi… Geçmişte olduğu gibi günümüzde de, üretici tasarılarla meşgul olmaya yetenekleri müsait olmayanlar, mesailerini entrika çevirmeye tahsis ediyor. Türk siyasasına şeffaflık getirme vaadinde bulunanlar, bu entrikanın baş aktörü olarak oyunda yerini alabiliyorsa, şeffaflık kimden beklenebilir? Böyle bir tablonun içinde şeffaflığa yer açılabilir mi? Her zaman olduğu gibi, burada da şeffaflığın kendi zıddı kâmilinden neşet edeceğini bekleyebiliriz. Bu beklentimizi haklı çıkartacak gelişmelerin belirtisi, Türk siyasasının tevarüs ettiği olumsuz mirasa rağmen uç vermeye başlamıştır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |