AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Aliya'yı anlamak

Ardında dolu dolu yaşanmış bir hayat bırakarak Aliya Hakk'a yürüdü… Hayatı kendisiyle hesaplaşma olarak gören ve öylece yaşayan büyük insan gibi sürekli arayış içinde oldu: özgürlük, değer, ilke… Siyasetten düşünce hayatına, askeri liderlikten halk adamlığına, diplomatik mücadeleden entelektüel arayışa uzanan hayatın uçlarında gezinmiş bir lider artık aramızda değil. Aliya sadece Bosna'nın dirilişine öncülük etmedi; aynı zamanda, İslam dünyasına umudun anlamını hatırlattı. En olumsuz şartlarda bile ahlakın ve hukukun üstünlüğüne güvenerek tüm dünyaya "insanlık ve değer"ler dersi verdi.

Her durumda bile Ona yaklaştığınızda şeffaf bir insana dokunduğunuzu, gölgesiz bir kişilikle temas ettiğinizi hissederdiniz… Aliya'yı öne çıkaran siyası kişiliğinden çok onun şeffaf bir insan olarak kişiliğine, aydınlık duruşuna hep saygı duydum. Onu ilk gördüğümde İlk izlenim de bu olmuştu: gölgesiz, aydınlık bir çehre…

Gölgesiz insan tipi

Onun çok yönlü kişiliğinden önce gölgesiz bir insan oluşu üzerinde durulması gerekiyor. Tüm şöhretine rağmen her durumda gölgesiz kişiliğinin geri planda kalmasına izin vermeyecek bir özgüven sahibi, kendisiyle barışık bir insan...Kendisine olan özgüveni olmasaydı halkıyla birlikte girdiği çaresizlik savaşını kazanamazdı. Onun hayatı boyunca sergilediği gölgesiz kişiliğinden şöhretin, gücün tutsağı olmuş liderlerin alacağı çok ders olmalı!

Bir düşünür olarak hakikat arayışındaki samimiyeti ve içtenliğini hayatının tüm alanlarına yansıttı. Ülkesinin Doğu ve Batı sınırındaki konumunu çatışmanın değil buluşmanın alanı haline getirmeye tüm gücüyle savaştı. Ne Batı karşısında komplekse girdi ne Doğulu yanından utandı. İslami kimliğine sahip çıktığı gibi Batının geldiği noktayı takdir etmekten geri kalmadı. İki medeniyetin kesiştiği noktada sadece İslam dünyası için değil ben-merkezli Batı için de ibret ders alınması gereken bilge tavır sergiledi.

Sonuna kadar sahip çıktığı İslam kimliği ve İslam medeniyetinin değerlerinin yaşadığı çağda yeniden seslendirilmesi için ölüm kalım savaşı verdiği sırada Müslümanların Batı karşısındaki tutumunu eleştirme içtenliğini, cesaretini her zaman gösterdi. İnsanın varoluş sorunu üzerine, modern dünyanın temel sorunları üzerine bilgece yaklaşımlar getirdi.

Eğer Aliya'nın, gölgesiz kişilik sahibi oluşu anlaşılmazsa, ne entelektüel arayışlarında ne de halkına karşı duyduğu sorumluluk ve özgürlük savaşında bu denli tutarlı olabilirdi. Ne uluslararası diplomatik oyunlarda bile ilkelerin savaşını verirken inandırıcı olabilir ne de her bakımdan çaresiz kalmış halkına karşı yalınkat gerçekleri söylerken vermeye çalıştığı umut aşısının anlamı olurdu.

Aliya hakkında daha önce yazdıklarımı tekrarlamadan söylenebilecek şey, temelde bir insan olarak çapıdır. Tüm yaşadıklarından sonra mutluluk üzerine söylediklerin kaç lider söyleme cesaretini gösterebilir.

"Mutluluk dediğimiz şey bazen hayatımız ile şartlar, hayat hikayemiz ve geçmişimizi, şahsi istekler ve tarihi arasındaki uyumdur. Meseleye böyle bakıldığında, diyebilirim ki, mutlu olmak için çok erken doğdum. Ancak doğum, seçme seçme hakkımızın bir şeyden birisi. Kaderimizin bir parçası.

Bana yeniden hayat önerilseydi, reddederdim. Ancak, yeniden doğmak zorunda kalsaydım, kendi hayatımı seçerdim"

Doğu –Batı hesaplaşması

Kendi kendisiyle bu denli içten hesaplaşabilen biri aynı hesaplaşmayı topulum, İslam dünyası ve batı karşısında da hiçbir komplekse kapılmadan yapabilmiştir. Büyük insanlara özgü bir bilgelikle… Aşağıdaki satırlar, Aliya'nın medeniyet çözümlemesi yaparken bilgeliğinin arkasındaki gölgesiz kişiliğini yansıtır.

"Kültür ve medeniyet birbirinden ayrı iki dünyayı yansıtır. Kültürün taşıyıcısı bir birey olarak insanın kendisiyken medeniyetin taşıyıcısı toplumdur. Kültürün amacı kişinin kendi sınırlarını aşarak kendisi üstünde daha fazla güç kazanmasıyken, medeniyetin amacı bilimin tabiat üstünde güç kazanmasıdır. Kültür kişinin kendi iç dünyasına dönmesiyken, medeniyet dış dünyaya dönmesidir, vs.

Bugünlerde bu meselelere kafa yorduğum zaman Kur'an'ın ilk vahyedilen ayetlerinin yukarıda bahsettiğim her iki anlam boyutunu, her iki ilişki biçimini, her iki eylemi kapsadığını hatırlıyorum kaçınılmaz olarak. İlk indirilen ikra' [Kur'an-ı Kerim, 96:1] sözünde güçlü bir çağrı, kişinin dış dünyayı keşfetmesine yapılmış bir vurgu vardır, ama dış dünyanın keşfedilmesi sadece toplanan bilgilerin üstüste yığılması değildir; burada dış dünyaya kayıtsız kalan bir bakış yoktur, bunun içinde irade, istek ve çaba vardır; işte bu kelimenin tam anlamıyla dindarca bir tavırdır. . Özellikle İslam Dünyasının uçlarındaki İslam kültürüne yapılan bunca saldırıya, bilimsel, teknik ve teknolojik medeniyetimizin durgunluğuna rağmen bu bakış aslında hiç kaybedilmemiştir. İnsanlarımızın kendi kültürlerinin kaynağına geri dönmesi için hafif bir özgürlük nefesi yetecektir.

İslam'la Batı-Avrupa medeniyetlerinin kültürü arasındaki ilişkiden bahsederken burada Müslümanların aşırı uçlara gitmekten kaçınmaları gereken bir seçimle karşı karşıya olduklarını belirtmemiz gerekir. Sözkonusu uçlardan biri Batı medeniyetini tamamıyla reddetmek, diğeriyse onu körü körüne takip etmektir. Batı'yla işbirliği içinde olmazsak bizim zaafımız daha da artar. Bu medeniyeti her şeyiyle kabul edersek de kendi kimliğimizi kaybeder, kendimiz olmaktan çıkarız.

Batı'nın gücü ekonomisinden ya da askeri gücünden ileri gelmemektedir. Bu işin görünen kısmıdır. Avrupa'nın Bacon'dan bu yana sahibi olduğu değişmez güç kaynağı eleştirel düşüncedir, ki bu da onlara muhtemelen Araplardan geçmiştir. Bizim için hayati önem taşıyan şey işte bu eleştirel düşüncedir.

Bugün Avrupalı zihinlerde dolaşan iki önemli fikirden bahsetmek, ardından da hepimizi bunlar üstünde düşünmeye davet etmek istiyorum. Bunlardan ilki Açık Toplum ve Düşmanları adlı kitapta Karl Popper tarafından ortaya atılmış olan açık toplum fikridir. Açık toplum bireyin özgürlüğü, kişisel gelişim, özgür düşünce, siyasi kuruluşları eleştirme hakkı, fikirlerin özgürce paylaşımı ve bunun gibi unsurların toplamından oluşan bir temele dayanır. Müslümanlar neden böyle bir şeyin içinde yer almasın ki? Ayrıca Popper'ın fikirlerinde hoşgörü vurgulanır; Avrupa kıtası üstünde yaşayan Müslümanlara karşı da sıkça gösterilen barbarca davranışların karşısında yer alınması gerektiği belirtilir.

İkinci olarak Alman filozofu Weizsacker tarafından ortaya atılmış olan Yeni Avrupa Rönesansı'ndan bahsetmek istiyorum. Yeni Avrupa Rönesansı ilk rönesanstan farklıdır, çünkü Avrupa dışındaki dünyaya ve kültürlere açıktır, dolayısıyla, bu filozofa göre, İslam kültürü ve medeniyetine de açıktır. Bu oyuna girmemiz gerektiğini düşünüyorum. Kur'an bize "Hayırlı işlerde yarışın" (Kur'an 5:48) diye buyurmamış mıdır? Ama yarışmak için önce kendi kimlik bilincimizi güçlendirmemiz gerekir. Bilinçli Müslümanlar kendilerine ait değerleri unutmadan, vermeye de almaya da hazırdırlar.

Biz yüzyıllar boyunca İslam kültürünün, son yüzyılda da Batı-Avrupa medeniyetinin bir parçası olduk. Bizim Batı-Avrupa medeniyetiyle karşılaşmamız doğrudandır, her gün yaşanmaktadır ve kaçınılmazdır. Son yüz yıldır, hatta bundan biraz fazla bir süre, İslami olmayan farklı rejimler altında yaşadık. İslami kültürümüzün izleri sessizce yokolmasına rağmen hiçbir zaman asimile olmadık. Dinimize, kültürümüze aidiyet duygumuzu ayakta tuttuk.

"Bizim geleceğe karamsarlıkla bakmaya ne hakkımız vardır, ne de bunun için bir sebebimiz. Biz, Bosna halkı olarak bize yapılan saldırının Allah tarafından bize yollanmış bir ceza olduğunu düşünüyoruz. Bosna'da günah işleniyordu, gaflet ve sapkınlık vardı, ama aynı zamanda özgürlük için büyük bir mücadele de verildi. Allah bize mücadelemizin mükafatını ihsan etti. Biz inanıyoruz ki, ancak güçlü milletler büyük imtihanlarla karşılaşır. Güçlü milletler de, ahlâki ilkelerine bağlı olan, kendisi olarak kalmayı bilen, en zor şartlar altındayken bile kendini dünyaya kapatmayan milletlerdir."

Görüşlerini ister paylaşın ister reddedin ama saygı uyandıran bir içtenliği görebiliyorsunuz.

Allah'tan rahmet diliyorum.


21 Ekim 2003
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED