|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Irak savaşı her şeyin üzerine o kadar koyu bir gölge olarak örtüldü ki, bazı temel problemler gibi, atılan adımlar da konuşulamıyor. Bu gölgenin örttüğü en önemli olay, 6. ve 7. AB uyum paketleridir. Özellikle ikincisi o kadar önemlidir ki, Türkiye her şeyi bırakıp sadece bu paketin içindeki detayları konuşsa yeridir. Ama, bize has bir özellik yine galebe çaldı ve yıllarca demokrasi mücadelesi içinde en fazla kavganın verildiği, en amansız mücadelenin yaşandığı demokrasi kavgaları zaferle sonuçlandığında sıradanlaştı. Son dönemde Türkiye'nin hayal bile edemeyeceği sıçramalar yaşandı, MGK yönetici unsur olmaktan çıkarıldı, asker siyasetten el çektirildi, ana dilde eğitim, işkence vs. gibi bitmek tükenmek bilmeyen problem noktaları çözüme kavuşturuldu. Yıllarca bütün bunların kavgasını veren sınırlı sayıda Türk aydını mücadeleden yorgun düşmüş olmalı ki zaferiyle övünemedi bile… Gündem normale döndüğünde Türkiye'nin de bütün sivil, siyasal ve toplumsal unsurlarıyla bu faaliyeti yerine getirmesi lazımdır. Ancak bu yapıldığında nasıl büyük bir demokratik sıçrama gerçekleştiği anlaşılabilir ve bunların gündelik hayata monte edilmesi mümkün olabilir. Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün geçtiğimiz hafta bir Yunan gazetesine verdiği demeç işte bu eksikliği gideren önemli bir hadisedir. Özkök Paşa'nın sarfettiği cümleler, hem aklı karışıklar için hem de hala AB yolundan dönülebileceği umudunu taşıyanlar için fevkalade aydınlatıcıdır. Hele hele, "Türkiye'nin AB üyeliği konusunda ilerleme kaydedilmesi halinde Ege sorunları ve diğerleri bir hafta içinde çözümlenebilir" cümlesi var ki, herhalde Türk-AB ilişkileri tarihine kalın harflerle yazılacaktır. Mesele bu kadar basittir… AB üyeliğinin Türkiye'ye egemenliğini kaybettireceğini, Yunanistan karşısında zayıflatacağını vs. iddia edenler için de ilk ağızdan teminattır. Tabi, anlayana, anlamak isteyene… Hilmi Paşa'nın ortaya koyduğu perspektif "ordu AB'yi istemiyor" diyenleri de AB'ye karşıtlıklarıyla ordunun itirazı arasında referans bağı kuranları da ortada bırakmaktadır. Paşa, bu konudaki görüşlerini, "TSK, Türkiye'nin AB üyeliği yolunda Kopenhag kriterleri çerçevesinde gerçekleştirilen reformlara tam destek vermektedir" diyerek bir başka izaha ihtiyaç duyulmaksızın alenen ortaya koymaktadır. Bununla da yetinmeyenlere "Türk ordusunun, Türkiye'nin AB üyeliğinin sosyal devletin güçlenmesini, ekonomik kalkınmayı, yaşam seviyesinin ve kalitesinin artmasını sağlayacağı inancındayız" demektedir. Genelkurmay Başkanı'nın bir de Kıbrıs sorunu ve Annan Planı hakkındaki görüşlerinin altının çizilmesi gerekiyor. Annan Planı'ndan öcü görmüş gibi kaçıp, "Bu plana asker de karşı" diyerek kraldan çok kralcılık, askerden çok askercilik yapanların bu cümlelere kulaklarını dört açmaları gerekiyor. Özkök, "Bizim plana ilişkin 5 noktada itirazımız var. Bunları AB ve ABD'ye bildirdik. Tabii ki çekilmeyeceğimiz ve gereğinde Türkiye'yi savunabileceğimiz bir Kıbrıs istiyoruz. Ama biz, Yunanistan'ın Kıbrıs'tan Türkiye'ye saldırabileceği görüşünü de taşımıyoruz'' diyor. Bu sözler, AB şemsiyesi altında Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların bir haftada çözülebileceğine inanan anlayışla değerlendirildiğinde daha iyi anlaşılacaktır. Genelkurmay Başkanı'nın yaklaşımı ve esnekliği bir demokraside hükümet-asker ilişkilerinin olması gerektiği düzeyi temsil etmektedir. Türkiye bütün unsurlarıyla AB hedefine yönelmiştir ve bu hedefi özümsemiş, içselleştirmiştir. Hal böyle olunca sorun, AB'ye üye olup olamayacağımız eksenindeki kısır tartışmayı aşmaktadır. Zira, üyelik olsa da olmasa da demokrasi bize zaten lazımdır. Org. Özkök, bu sözleriyle 7. uyum paketini demokratik bir izahla şerh etmiş, sekizinci uyum paketini de ilan etmiştir!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |