|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ne yalan söyleyeyim, "Paul Wolfowitz yeniden Bağdat'ta" haberini aldığımda, "Kimbilir kaç kişi ölecek" diye düşünmeden edemedim. İlk kez Irak'a ayak bastığında Necef'e de uğramıştı Wolfowitz ve Irak'ta meydana gelen ilk büyük gösteri o uğradıktan hemen sonra meydana gelmişti. Necef'te Hz. Ali Camii'ne ve Bağdat'ta Birleşmiş Milletler binasına saldırılar da o Irak'ı terk ettikten az sonra görülmüştü. Korktuğum oldu: Önce kendisinin kaldığı el-Reşid Oteli'ne sekiz roketle saldırıldı, ertesi gün de yedi patlamada 40'tan fazla insan hayatını kaybetti... Pentagon'daki şahinlerin lideri konumundaki Wolfowitz, oteline yönelik roket saldırısını tâkiben uykulu gözlerle önlerine çıktığı gazetecilere, "Bu işi başarıyoruz, saldırılar bitecek" dedi, ama tekzibi çok geçmeden alınan yanlış bir tespit oldu bu... Henüz savaş başlamadan kendisiyle görüşenlere, 'Irak'ın özgürleşmesi' ile 2. Dünya Savaşı sonrası arasında benzerlikler kuruyordu Wolfowitz. "Bazıları Japonya gibi olacağını söylüyorlar, ama bana göre Irak'taki durum daha çok Fransa'ya benziyor" diyordu; "1944'de Fransa özgürlüğe kavuşurken, direnişçiler düşmanı ülkeden kovmada sınırlı bir rol oynamıştı, ama ülkenin yeniden kuruluşunda etkili oldular..." Ne müthiş bir görüş değil mi? Bu görüşleri ileri süren kişinin, ABD'nin ünlü Johns Hopkins Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler dekanı olduğunu, Endonezya'da büyükelçilik yaptığını, çok genç yaşlarından itibaren savunma bakanlığında üst düzey görevler yüklenerek karar alma mekanizmasında bulunduğunu bilmesem, "Safoğlan" der geçerdim... Fakat, Wolfowitz, o ünlü 'Yeni Amerikan Yüzyılı İçin Proje' adlı 'emperyal vizyon'un sahibi... Colin Powell'ın hakkını yemeyelim. Bob Woodward, 'Bush at War' (Bush savaşta) adlı kitabında, ABD dışişleri bakanının dönemin genelkurmay başkanı Hugh Shelton'a, "Allah cezalarını versin; Pentagon'daki bu herifler ne yapıyor öyle... Şunları hizaya getiremez misin?" dediği kayıtlı. Savaş öncesinden beri Rumsfeld-Wolfowitz ikilisiyle çekişen Powell, hâlâ ayaktaysa, bunu, daha ciddi bir 'diplomat' oluşuna borçlu... Geçenlerde yine yazmıştım, tekrarlayayım: Irak Savaşı öncesi genelkurmay başkanlığı koltuğunda oturan Gen. Eric Shinseki, "Böyle giderse Irak'ta başarılı olamazsınız" diye uyardığı için apar topar emekli edilmişti. Rumsfeld-Wolfowitz ikilisi Gen. Sinseki'nin emeklilik törenini protesto ederek katılmadı. Geçenlerde, Wolfowitz, birkaç ay önce zoraki emekliliğe gönderdikleri generali ağız dolusu övdü. Bu yılın ilk ayında görüştüğü bir gazeteciye masasındaki kitapları gösterdiğinde, özellikle okuduğu iki kitaba dikkat çekmişti Wolfowitz. İlki, Eliott A. Cohen'in, Abraham Lincoln, Georges Clemenceau, Churchill ile David Ben-Gurion'dan hereketle, savaşı sivillerin yönlendirmesi gerektiğini ispatlamaya çalıştığı 'Supreme Command' (Genel komutanlık) kitabıydı. Pentagon'daki 'şahinler' grubunun hâlâ tereddütte olanları saflarına çekmek için Cohen'in bu kitabını dağıttıkları biliniyor... Savaş öncesinde onbinlerce satılan 'Supreme Command', işlerin yolunda gitmediği anlaşılır anlaşılmaz kitapseverlerin ilgisini de yitirdi. Bir ara, tv ekranlarında 'nöbetçi konuk' olan Eliott Cohen de unutulmaya terk edildi. Bazen geriye dönüp geçmişte yazılanlara göz atmak yararlı oluyor. Bu yazı için arşiv karıştırırken, Washington Post gazetesinden David Ignatius'un 17 Ocak tarihini taşıyan yazısıyla karşılaştım. Orada ilginç bir ayrıntı daha yer alıyor: Meğer, Wolfowitz, o sıralarda Afganistan'dan sonra Irak, Irak'tan sonra Suriye ve İran'a askerî müdahale planlamakla kalmıyormuş, daha derin ve daha kapsamlı bir başka projeyi de tasarlıyormuş: 'İslâm'da reform'... Şu satırlar Ignatius'un yazısından: "Wolfowitz, masası üzerinde duran diğer kitapların da listesini verdi. Kitaplar, Irak konusundan hareketle zihninde neler dolaştığına da işaret edebiliyor. 'Taking Back Islam: American Muslims Reclaim Their Faith' (İslâm'ı geri almak: Amerikan Müslümanları inançlarını geri istiyor) adlı kitabı anıyor. Şöyle bir izahat getiriyor: 'İslâm reformuna ihtiyacımız var; bundan umutlanabileceğimizi düşünüyorum.' Wolfowitz'e göre, İslâm Dünyası'nın savaş sonrası dönüşüm umudu Bağdat'ta rejim değişikliği gerçekleştirmek için güçlü bir entellektüel gerekçe." Uluslararası meşruiyet aramaksızın başlatmayı planladığı savaşı İslâm'da reform için gerekçe olarak kullanmayı düşünmesi Wolfowitz'in ne kadar 'akıllı' olduğunu gösteriyor... Ancak, savaşta işlerin planladığı gibi gitmemesi, ister istemez, İslâm'da reform projesini de sakatladı... Bu pazardan itibaren, Irak, Wolfowitz ve ekibi için büyük bir kum çölü olmaktan çıktı bir kum saati haline dönüştü. Kum bittiğinde o ve ekibi de yerlerinde kalamayabilecekler... Bir ara Türkiye'ye de sık uğrardı Paul Wolfowitz; sürekli masa etrafında buluştuğu ziyafet arkadaşları var İstanbul ve Ankara'da. "Irak'ta ABD 'komşumuz' oldu" diye sevinen kişilerden oluşan o grup epey üzülüyor olmalı. Ancak, Wolfowitz'in ülkemizden uzak durması onların da sağlığı açısından iyi... Irak'an ayrıldı mı Wolfowitz? Eylemlerin ve insanî kayıpların zirveye çıktığı dün hâlâ Bağdat'taydı galiba...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |