|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Çeyrek yüzyıl, yarım yüzyıl ve üç çeyrek yüz yıldan sonra, 80. yılını kutlayan "Cumhuriyet Kuşağı"nın bugün bir takım açmazlara doğru sürüklenmek istenmesine kimse rıza gösteremez. Çankaya Köşkü'nde verilen resepsiyona davet edilenler katıldı ve eş ayırımına tabi tutulanlar ise, bunu "eşlerine saygısızlık" olarak gördüğünden "tek başına" katılmaktan kaçınmışlardır. Bu tavırları ile, kimlerin eşlerine saygı duyduğu ve kimlerin de "bağırlarına taş bastığı" ortaya çıkmış oldu. Hele Cumhurbaşkanları Ekselansları'nın "laiklik karşıtı eylemlerin artması"(?) karşısında bu tavrı sergilediğini ifade etmesi ile, Köşk'te hala "Cumhurun Sesi"nin yansıma bulması için, 20 yıl daha beklememiz gerektiğine bir işaret olmuştur. Sayın Başbakan da bu gelişmelerin, Cumhuriyetin yüzüncü yıl kutlamalarına bir hazırlık olduğuna işaret etmesi ile, 59. Hükümet'in "Cumhuriyet ve Demokrasi" uyumunda, en büyük katkıyı yapacaklarına bir işaret olmuştur. Nitekim, "bağrımıza taş basar, bu ülkeyi yönetiriz."diyen bir Başbakanı Türkiye yeni görüyor. Ki, öyle bir tavır sergiliyor ki, halkın seçtiği ve oyları ile iktidar yaptığı bir partinin genel başkanı, Köşk'te "Cumhurun makamı" olan yerde, eşleri ile kutlamaları kabul eden Cumhurbaşkanları Ekselansları'nın "abus vechesi"ni "tebessüme dönüştürme" tavrını göstermesi ile, geçmişten akıp gelen zıtlaşma ve çatışmaların da zamanla ülke hayrına ve milletin selametine öncülük edeceğine bir kanıt olmuştur. Bu bakımdan, ülkeni huzur ve kardeşliği, bu günlerin manevî havası ile, daha pekişmiş bir ortamın habercisi olacak icraatı bu iktidara çok görmemelidir. Çünkü, bu tepkici ve marjinal güçlerin uzantısı olanların geçmişte, sun'î gündemlerle ne tür maddî ve manevî tahribat yaptıklarını unutmuş değiliz. Bir gecede ülke bankalarını hortumlayan,bir günde banker olanlar, "içime sindiremiyorum" diyerek, nice partileri ve inanç sahiblerini mahkemelere sürükleyenler nasıl bir şamarla yerle bir olduklarının ana belgesini "3 Kasım Seçimleri" göstermektedir. Ve Ekselansları Sayın Cumhurbaşkanları'nın bu son "Protokol Krizi" ile, tamamen desteksiz ve bitik bir muhalefetten başka "yaranı kalmadığı" ortaya çıkmış oldu. Her ne kadar bir takım sivil kurumların ve "kara cübbeliler"in Mussolini'nin militanları "Kara Gömlekliler" gibi bir sokak desteği görülmüşse de, bunun da demokratik bir tavırdan çok tek parti dönemi "Partizan"lığından ileri gitmeyen bir "marjinal "görüntüden öte bir yararı olmamıştır. Haliyle, bu son vaziyet ve genel manzaraya bakarak, 70'li yıllardan arta kalan "zinde güçler"in uzantıları, demokrasi, insan hakları ve sivil toplum kuruşlarının demokratikleşmesi gibi bir beklentileri varsa, 59. hükümeti ve 3 Kasım seçimleri sonunda teşekkül eden parlamentoyu, demokratikleşmenin ve özgürlüklerinin kana kana yudumlandığı bir Türkiye için bir "Nimet" saymalıdırlar. Bu bayram, büyük boy bayraklar kadar, mangal yükrekli genç siyasilerin ileriyi düşünerek, Türkiye'yi, kendilerini zaman zaman potansiyel suçlu gibi görenler kadar, sevdiklerini isbatladılar. Kırk yıl önce Fatih Vakıflar Yurdunda kalan "taşralı" bir gencin dizeleri gibi değil: "Gömdüm adını sokaklarına Fatih'in...
Şimdiki Cumhuriyet nesli, gül dağıtıyor, halkla bağdaş kurup, yer sofasında fukara/gureba ile "iftar" yapıyor. İşte cumhur ile bağdaş kurup, başbaşa yemek yiyen bir nesil... Onların varlığı, ancak Türkiyeyi çağdaş, demokrat ve özgürlükler ülkesi diye el-aleme lanse edebilir!....
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |