|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Her görüşün herkes tarafından paylaşılması gerekmez; tek başıma kalsam da sonuna kadar savunacağım ilkelerim var benim. Ancak, politika yapanların, ya da millet adına konuşanların, görüşlerinin geniş kitleler tarafından paylaşılmasına dikkat etmeleri şarttır. Bugün siyaset ortamından silinen partiler ve liderler, bir zamanlar, görüşlerini, sanki herkes tarafından paylaşılıyormuşcasına açıklarlardı. Siyaset sahnesinden yokolmaları biraz da o tavırlarına duyulan toplumsal tepkinin sonucudur. Görüş açıklayanlardan 'siyasî' kimliği bulunmayanların toplumda ortak paydayı teşkil eden değerlere saygılı olmaları daha da önemli. Bir siyasî, sırf bazı kişilere sevimli görünebilmek uğruna, toplumda geniş taraftar bulan yaklaşımların karşısına dikilebilir; ancak, tribünlere oynaması tehlikeli konumdaki kişiler, ya da kurumsal kimliğe sahip bulunanlar, yadırganacak sözler ve tespitlerle kitlelerin kafasını karıştırmaktan uzak durmak zorundalar. Bu uyarımız, Türkiye'nin demokrasi yolunda ciddi adımlar attığı ve bunun meyvelerini devşirme umudunun arttığı bir ortamın hassasiyetini yansıtıyor. Ayrıca, ekonomide düzelme alâmetlerinin belirdiğini de unutmamak gerekiyor. Türkiye, Avrupa Birliği üyesi olabilmek için siyasî alt-yapısını yenilemeyi göze alabildi; sırf bu amaçla bir dizi yasa çıkartılmış bulunuyor. Bu görüntüyü bozacak, dışarıdan bakanları, "Bunların gerçekleştirdiklerini ileri sürdükleri suretâ bir değişim; uygulama hâlâ farklı" tespitine itecek sözler ve davranışlardan kaçınmak şart. Dünyada bir 'irtica' tehlikesi var mı? Bu soruya "Evet" cevabı vermemizi kaçınılmaz kılan nice uluslararası olay yaşanıyor. Global alanda tanık olunan pek çok terör olayının ardında, 'irtica' diye tanımlanabilecek saplantı ve bağnazlıkların izlerine rastlanabiliyor. Dünya, 'irtica' sözcüğünü tek bir dinle irtibatlamanın yanlışlığını, 'somut ve açık tehlike' kendini pek çok coğrafyada belli ettiğinden, bugün eskisinden daha iyi anlıyor. Aynı ölçü Türkiye'ye uygulandığında, bizim ülkemizde bir 'irtica' tehdidinden söz edilebilir mi? Dünyanın başka köşelerinde yaşananlara bakarak konuşursak, böyle bir 'potansiyel tehlike' elbette bizde de vardır; ancak 'somut ve açık bir tehlike' denilebilecek bir durumla karşı karşıya mı ülkemiz? Eline silâh alıp ortaya atılan, bombalama eylemlerine tevessül eden, düzeni değiştirmek amacıyla dağa çıkan 'irticaî' kimlikli kişi ve örgütlere rastlanıyor mu? Bu sorulara kolayından "Evet" cevabı verilemiyorsa, o halde, yetkili saymamız gereken ağızların, onları desteklemek üzere kaleme sarılanların 'irtica tehdidi' üzerine nefes ve mürekkep tüketmelerini nasıl yorumlamamız gerekiyor? 'Somut ve açık bir tehlike' olmadan, sırf 'muhtemel bir tehdit' teşkil ettiği düşüncesiyle karanlığa kurşun sıkmanın bir anlamı yoktur. Hele, bu sözler ve yorumlarla 'irtica' sıfatını hiç hak etmeyen kişiler ve kurumlar rencide ediliyor ve ülkede yersiz endişeler uyandırılıyorsa... Türkiye, 28 Şubat günlerini öyle bir arka-planda yaşadı; o zorlamaların sonucu Ak Parti'yi iktidara taşıyan siyasî zemindir. Millet, 3 Kasım seçiminde, bazı çevrelerin 'irtica' yaygaralarına kulak tıkayarak oyunu kullandı; o haksız yaygaraların etkilediği kişi ve kesimler özgür iradeleriyle oylarını kullanabilselerdi, sandıktan bugünkü iktidara daha büyük destek tablosu çıkabilirdi. Halk, tasfiye ettiklerinin geçmişte yaptıkları bilgi alanına girdikçe tercihine biraz daha seviniyor. 'İrtica' ile suçlanan insanların iktidardaki performanslarından da şikâyetçi görünmüyor aynı halk... Bu durumda, karanlığa kurşun sıkanların, bugüne kadar sonuç almalarına yaramış olsa bile, kendi söylemlerini gözden geçirmeleri ve yeni bir üslup tutturma arayışına girmeleri gerekmez mi? Bu yeni söylem ve üslubun esasını, eski söylem ve üslubun özeleştirisi teşkil etmek zorunda. İşe, uluorta kullandıkları 'irtica' kavramını gözden geçirmekle başlayabilirler... Yepyeni bir döneme girdi ülkemiz ve farklı bir yöne doğru yürüyüş başladı. Bu dönemde hâlâ eski yâveleri tekrarlayanlar yanlarında kimsenin kalmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Tasfiye edilen siyaset kadrosunun 3 Kasım'da çarnâçar yüzleştiği o acı gerçekle... Biz görevimizi yapalım da "Uyarmamıştı" demesnler...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |