|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu, "insan haklarında yeni taktik ve stratejiler" konusu ve toplantısına ilişkin arka arkaya kaleme aldığımız dördüncü yazı. Tüm dünyada insan hakları ihlallerini engelleyici kurallar, yasalar, önlemler birbirini takip ederken, bizim gibi ülkelerde kaba şiddet üzerinden Batı toplumlarında hileli ihlal yoluyla hemen her yerde sorun azalmak yerine azıyor. İhlal sayısı giderek kabarıyor. Bu koşullarda, anlaşılıyor ki, ihlalleri gidermeye yönelik bildik yöntemler, yani bildiriler, toplantılar, yürüyüşler, ifşa etme her zaman yeterli olmuyor. Yeni arayışlar, yeni araçlar, yeni metodlar kaçınılmaz oluyor. Ve bunlar kendiliğinden gelişiyor. Bu kendiliğinden gelişme ya da insan hakları alanındaki yeni mücadele, dün olduğu gibi ihlallere karşı mücadele eden kurumsal ve sadece hukuki bir çabayla değil, tersine "mikro siyaset" üzerinden ve aktif katılımla, siyasi, adli, ekonomik sistemleri şaşırtacak, zorlayacak adımlarla gerçekleşiyor. Başka bir deyişle "ihalleri tespit etme ve tespiti geniş kamuoyuyla paylaşma, buradan hareketle siyasi sistemi sıkıştırma ve etkileme sistemi"nin yanına yeni bir sistem ekleniyor. Bu yeni sistem tespitten çok "katılımcı bir çözüm üretme mantığı ve bunun tekniklerine dayanıyor". İnsan Hakları'nda Yeni Taktik ve Stratejiler çalışması da özetle bu yeni sistemin uluslararası network'u olarak tanımlanabilir. Bugün yine bu çerçeveye oturan, Türkiye'de uygulanan ve projeye seçilen bir taktikten söz edeceğiz… Taktik, "İşkenceyi İzleme Grubu" tarafından geliştirilmiş ve uygulanmış… Öyküsü şu: İzmir'de aralarında grubun kurucularından Murat Dinçer de olmak üzere beş avukat arkadaş bir yemekte sohbet ederken, adli suçlarda kötü muamele, işkence gibi bir dizi gözleme ve tespite rağmen mahkemeye yansıyan pek az dosya olduğunu, son beş yılda İzmir'de bu konuda hemen hiç mahkumiyet bulunmadığını birbirlerine hatırlatıyorlar ve bu konuda bir şeyler yapmaya, cezasızlık haline karşı mücadele etmeye karar veriyorlar… Hedeflerini şöyle tespit ediyorlar: "İşkence faillerinin yargı önüne çıkarılmaları, mahkum edilmeleri sağlamak için yeni ve bağımsız yapı oluşturmak. Bu yolla işkenceci ve işkenceyle toplumsal ve yargı desteğini seferber ederek uluslararası standartlarda mücadele etmek. Bunun için öncellikle işkencenin delillendirilmesi konusunda mekanizma kurmak, en nihayet işkenceye karşı toplumun ve yargı mensuplarının duyarlılığını geliştirmek…" Bu süre içinde gruba katılan gönüllü avukat sayısı 40-45'e çıkıyor. İlk aşamada İzmir Tabibler Odası'ndan ve İnsan Hakları Vakfı'ndan kendileri eğitim alıyorlar. Ulusal ve Uluslararası İnsan Hakları örgütleriyle, baronun diğer komisyonlarıyla, tıbbi alternatif rapor için TİHV ve İzmir Tabib Odası'yla ilişki kuruyorlar. Ardından ilk tespitlerini doğrulayan istatistiki araştırmalar yapmak, afişler asmak, broşürler dağıtmak derken, başvuru alacaklarını duyuruyorlar ve baronun da desteğini alarak başvuru almaya başlamışlar. Dinçer şöyle anlatıyor: "Başvurucunun kendi ağzından beyanlarını alıp hazırladığımız formları doldurarak adli tıp raporları, alternatif tıbbi raporlarla, bizzat işkenceyi tespit için fotoğraf çekerek güçlü deliller topladık. Şikayet başvurularına başladık. Mağdurdan vekaletname alıyor, vekaletname masrafını mağdura ödetmiyorduk…" Bir süre sonra gönüllü sayısı 300'ü buluyor… Aradan 1,5 yıl geçiyor ve işte sonuç: 1,5 yıllık bir faaliyet sonunda, bugün 63'ü 18 yaşından küçük olan 304 mağdurun işkence yakınması 183 dosya ile takip ediliyor. Grubun şikayeti üzerine açılan 68 dosya yargılama aşamasında, 84'ü dosya hazırlık soruşturması aşamasında. 13 dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşınmış. Öyle bir noktaya gelinmiş ki, resmi merciler İÖG'nu tanıyarak yazışmalar yapar hale gelmişler. Gerek cumhuriyet savcılarının gerekse cezaevi yönetimlerinin işkenceyi belgelendirme konusundaki tavırlarında iyileşmeler görülmüş. Hakimlerin işkence suçlarına ve özellikle istatistik çalışmasıyla işaret ettiğimiz memura mukavemet suçlamasına karşı duyarlılığı artmış. İnsan ve insan hakları artık böyle bir yolda. Her küçük damla sonunda bir göl oluyor ve insanlık tarihi bunlardan oluşuyor… Aslında tarihi Murat Dinçer ve arkadaşları gibi insanlar yazıyorlar…
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |