Değişimi elle tutulur gözle görülür bir süreç olarak gözlemlemek isteyenler için Kıbrıs'taki siyasal hayat eşi bulunmaz canlı bir örnek olarak gelişiyor. Çözüm yolunda atılan adımlar, Kıbrıs'taki siyasi grupların büyük bir kısmını aynı çatı altında birleştiriyor ve Aralık'ta yapılacak seçim sonrası Ada'da ortaya çıkması muhtemel fotoğraf giderek belirginleşiyor. Daha şimdiden, Aralık sonrası Kıbrıs'ta hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağı anlaşılıyor.

Ard arda yapılan Çözüm ve AB mitingleri KKTC'de yeni bir siya sal zeminin doğmasına yol açmıştı. Sonuçta, problemlerin mevcut statüko ile aşılabilmesinin imkansız olduğu ayan beyan ortaya çıkıyor. Bir zamanlar "anavatan"da da iş görmek için sıkça müracaat edilen korkuların, endişelerin, hamasetin ve kuru sıkı milliyetçiliğin artık para etmeyeceği görülüyor. Yavruvatan da anavatan gibi, vatan-millet-Sakarya retoriğiyle karnını doyurmayacağını lisan-ı hal ile ifade ediyor.

Perşembe günü, Kıbrıs'ın yükselen siyaset gücü CTP'nin lideri Mehmet Ali Talat ile aynı hedefe yönelen iki yeni siyasi oluşumdan Mustafa Akıncı'nın Barış ve Demokrasi Hareketi (BDH) ile Ali Erel'in başkanı olduğu Ticaret Odası'nın ismiyle müsemma "Çözüm ve AB Partisi (ÇABP)" aynı metnin altına imza attılar. El ele tutuşup, kendilerini bağlayacak iddialı bir protokole "evet" dediklerini cümleye ilan ettiler

Herkes kendi gücüyle seçimlere girip sandıktan payına çıkan oy ne ise onu aldıktan sonra izlenecek yolun haritası şekillendi. Örneği pek az görülecek bu demokratik girişime göre, seçmen tercihini sorunun çözümü ve Avrupa Birliği hedefi lehine kullanırsa KKTC'de hayal bile edilemeyecek bir tablo ortaya çıkacak. Kurulacak yeni hükümet özetle, Annan Planı'nı düştüğü yerden tutup ayağa kaldıracak ve iki kurucu devletli Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin oluşması için inisiyatif alacak. Bu fevkalade önemli bir tavırdır ve sadece Kıbrıs'taki geleneksel iktidarın değil, onunla doğrudan bağımlı olan "Ankara'daki Kıbrıs iktidarı"nın da istemediği bir şeydir. Bununla birlikte, muhalefet şimdiden böylesine önemli bir kararın altına imza attı diye telaşa da mahal yoktur. Zira, Kıbrıs için en makul çözüm Annan Planı'dır ve bu planın adından ya da zamanlamasından hoşnut olmayanlar da sonuçta, planın içeriği üzerinde üç aşağı beş yukarı mutabakat olmaksızın Kıbrıs'taki kronik rahatsızlığın giderilemeyeceğini pekala bilmektedirler. Talat ve arkadaşları işte bu herkesin bildiğini cesaretle dile getirmektedirler. Anlaşma niyeti olduktan sonra, adı ne olursa olsun çözüm denilen şey Annan Planı'nda zikredilen konu başlıkları üzerinde el sıkışmayla mümkün olabilecektir.

Ayrıca, bizzat Talat'ın ifadesiyle, "Türkiye olmadan çözüm olmaz" gerçeği ortadayken 'yavruvatan'ın yuvadan uçmakta olduğu paranoyasına da saplanmamak gerekiyor.

Üç partinin imzaladığı protokol aynı zamanda Denktaş'ın görüşmecilik sıfatının bitmesini de öngörüyor. Zaten Denktaş da seçim sonuçlarına göre bu görevinden ayrılabileceğini ima ettiği gibi, Annan Planı'nı da asla imzalamayacağını, bu imzaya zorlanırsa istifa edeceğini de defalarca açıklamıştı. Yani, Kıbrıs'ta Aralık seçimi sonrasında sadece hükümet değil Cumhurbaşkanlığı makamında değişiklik ihtimali bulunmaktadır. Bu ihtimali güçlendiren en önemli faktör de seçimlere ilişkin kamuoyu araştırmalarının ortaya çıkardığı tablodur.

Yapılan her anket CTP'nin birinci durumda olduğunu ve halen iktidarda bulunan Derviş Eroğlu'nun UBP'si ile Serdar Denktaş'ın DP'sinin oy kaybettiğini gösteriyor.

26-31 Ağustos günlerinde yapılan ve 1585 kişinin katıldığı son araştırmaya göre de durum şöyledir:

CTP-Birleşik Güçler, BDH ve ÇABP toplam oyların yüzde 52'sini aşıyor. UBP ve DP ise 23 ve 9'luk oylarla, ancak toplam 31 puana ulaşabiliyor.

Bu, hem AB ekseninde çözüm zemininin güçlendiğini hem de Kıbrıs'ta statükonun dayanaksız kaldığının ilanıdır.

Evet, değişimi çıplak gözle görebilmek için Kıbrıs'ı yakından izlemek yetiyor.

MUSTAFA KARAALİOĞLU

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu