AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Şaşırtıcı kıyaslamalar

Küresel iletişim ortamında, zamanlar ve mekanlar içiçe geçiyor. Ve ortaya şaşırtıcı kıyaslamalar çıkıyor.

Irak'ta "Müslüman Türk askeri"nin Amerikalı askerlere tercih edileceği haberini ele alalım. Tüm Türkiye bunu, önemli bir avantaj olarak değerlendiriyor. Ve hep birlikte "iyi ki askerimizin Müslüman bir hüviyeti var" diyebiliyoruz. Çünkü askerimizin bu özelliği sayesinde "Müslüman Irak halkı" ile daha iyi iletişim sağlayabileceğimiz düşünülüyor.

İlginç bir konu şu ki, askerimizin "Müslüman" hüviyetinin en çok ortaya çıkacağı alan da, kadınlara karşı muamele... Amerikan askerleri, kadın erkek demeden üst araması yapıyor ve Iraklılar'ın haysiyetini rencide eden bu davranış büyük tepki doğuruyor. Türk askeri bunu yapmaz. Çünkü bir Müslüman hanıma dokunmanın, çok haysiyet kırıcı olduğunu bilir.

Ben de askerimizde böyle bir hassasiyet bulunduğuna inanıyorum ve bu niteliği ile Müslüman Irak halkı ile Amerikalılar'dan daha sağlıklı iletişim kurabileceğini düşünüyorum.

Şimdi gelelim Türkiye'ye...

Benim çok şaşırtıcı bulduğum kıyaslamaya...

Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur 30 Ağustos resepsiyonunda bir "irtica uyarısı" yapmış, ve "kıyafetlerine bakın ne yapmak istediklerini görürsünüz" şeklinde konuşmuştu. Dün Milliyet gazetesi manşetten "Paşayı kızdıran fotoğraf" başlığı ile "o fotoğraflar"ı yayınladı. Muhtemelen Jandarma'nın arşivinden alarak... Çünkü fotoğraf, AB ile uyum sürecinde sivil alanda devreden çıkan "gözaltı teşhiri"nin jandarmada henüz devam ettiğini örnekleyen bir "gözaltı fotoğrafı" niteliğinde... (İçişleri ve Dışişleri Bakanları'nın kulakları çınlasın!) Fotoğrafta ne var? 5 çarşaflı kadın ve bir sakallı erkek var... Türk bayrağı var, Atatürk resmi var, bilgisayarlar, kitaplar var. Ve Akif'ten bir beyit: "Kızımın iffeti batıyor rezilin gözüne – Acırım tükrüğe billahi tükürsem yüzüne"

Anlaşılıyor ki fotoğrafta yer alan çarşaflı kadınlar sayın komutanda alerji uyandırmış.

Çarşaflı kadın!

Zaman zaman Cumhuriyet gibi gazeteler diyelim bir İstanbul sokağından, bir Atatürk heykeli yanından çarşaflı kadınları görtüntüler ve "İşte 2000'ler Türkiyesi" gibi başlıklarla sunar. Mesaj açıktır: 2000'lere gelindiği halde Türkiye değişmemiş, hâlâ irtica görüntülerinden kurtulamamıştır.

Bu mantığa göre Türkiye'nin "çarşaflı kadın"dan utanması gerekmektedir.

Org. Eruygur'un yaklaşımında da bu vardır.

Acaba öyle mi olmalıdır?

İsterseniz şöyle soralım: Çarşaflı kadını utanç vesilesi sayan bir mantık, Irak'ta görev üstlense nasıl netice verir? Ya da Irak'ta görev üstlenecek Türk askeri, çarşaflı kadını dışlayan, onu gericilik sembolü sayan bir çizgi mi izleyecektir?

Ve eğer böyle yaparsa Amerikan askerinden farkı kalacak mıdır?

Şaşırtıcı kıyaslamalar dediğim budur.

Benim rahmetli ninem, anam çarşaflıydılar. Biliyorum ki Anadolu'da hâlâ yüzbinlerce kadın çarşaf giyer. Bilemem, belki komutanlardan bazılarının anneleri de çarşaflıdır. Türkiye'de orgenerallik makamına gelmiş bir insanın, Türkiye'nin kültür-değer haritasını bilmemesi mümkün olmamalı. O halde, bir orgeneral nasıl çarşaflı kadını dışlayan, aşağılayan bir tavır sergiler?

Ben, asker adına başörtüsü konusunda sergilenen olumsuz tavırları da yadırgadım hep. Bunlar Türkiye gerçeği ile çelişen tavırlardı ve asla asker tarafından benimsenmemesi gereken tavırlardı. Aynı şey, çarşaf için de söz konusu.

Belki de Irak'a gönderilecek askere (şayet gönderilirse) şu tavsiyede bulunulacak:

-Gittiğiniz yerde sakın kadınların giysilerine dokunmayın. Onları eleştirmeyin. Yüzünü, gözünü aç gibi sözler söylemeyin. Kutsal mekanlara postal ile girmeyin. Evlerin mahremiyetine riayet edin. Erkekleri eşlerinin yanında aşağılamayın. Değilse Amerikan askerinin karşılaştığı tepkilere maruz kalırsınız, Irak halkı sizin Müslümanlığınız üzerinde şüpheye düşer...

Org. Erguygur, "Irak televizyonlarında 'Türkiye'de Jandarma çarşaflı kadınları gözaltına aldı' gibi bir haber yayınlansa bunun etkileri ne olur?" sorunun cevabını alsa bence çok şeyi görmüş olacaktır. Bana göre bir asker, yaptığı işin halk nezdinde nasıl algılanacağını düşünmek gibi bir hassasiyete de sahip olmalıdır.

* * *

Bir başka kıyaslama, zaman tüneli içinde yapılabilir bugün...

Gazatelerde 28 Şubat günlerine dair çarpıcı anekdotlar yayınlanıyor. 28 Şubat aktörü generallerin nasıl kombinezonlar içine girdiği anlatılıyor... Bunlar içinde "yağlı kazıklar" gibi akıl ve havsalayı durduran gariplikler var. 28 Şubat, askerin inisiyatifinde, kimi sivil generallerin devreye sokulduğu bir müdahale şablonu olarak biliniyor.

İşte bu ortamda, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman, YÖK Başkanı Gürüz ve bir grup rektörü davet ederek 4 saat süreyle hükümetin üniversite taslağından yola çıkarak "derin endişe"leri konuşuyorlar. YÖK cenahı şu anda, iktidarla en çok cebelleşen, hatta iktidara meydan okuyan odağı temsil ediyor. 28 Şubat anekdotları ile Org. Yalman'ın direnişçi YÖK kadrosuyla buluşması... Nasıl yorumlamalı bunu? Ben Sayın Org. Yalman'a soruyorum: Nasıl yorumlamalı bunu?

Acaba bundan birkaç yıl sonra da biz oturup, Yalman'ın bu görüşmelerinin hikayesini yazacak mıyız? Buna hükümet cenahı ne diyor? Genelkurmay Başkanımız ne diyor? Kime benziyor Sayın Yalman 28 Şubat generallerinden? Belki de hiç kimseye benzemiyor? Belki de "tarih tekerrürden ibarettir" sözü bir safsatadan ibarettir?

Ama insan benzerlikleri kıyaslamak gibi bir alışkanlığa da sahip...

Bence herkes hangi davranışının hangi algılamaya maruz kalacağını iyi tayin etmeli.


12 Eylül 2003
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED