|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Günlerdir yazmayı düşündüğüm bir konuyu, Irak'taki insani duruma ilişkin Amerikan merkezli bakışın gayri insaniliğini sonuçta Robert Fisk dile getirdi. İşgal sonrası yağmacıların oluşturduğu bir Irak imajı medyalara taşındığında bu görüntünün ne kadar kurmaca olduğunu yine Fisk yazmıştı. Ellerinde, hangi binanın ABD askerlerince korunduğunu, hangisinin yağmaya müsait olduğunu gösteren haritalar olduğu halde özel araçlarla geliyorlar diye yazmıştı. Sıradan yağma olaylarından çok Irak'ın geçmişini, hafızasını, medeniyet birikimini yağmalayan bu bilinçli, planlı yağmacılık olayına dikkat çekiyordu. Hatta silahlı Amerikan askerlerinin nöbet tuttuğu binaların yanıbaşında örgütlü yağmanın nasıl gerçekleştiğini detaylarıyla anlattı. İşgal edilen sadece Irak'ın fiziki varlığı değildİ; onun tarihî referansını belirleyen, kültürel kodlarının haritasını ortaya seren birikimi ve geçmişinin işgal edilmiş olmasıyla kimse ilgilenmedi. Moğol istilasında yakılan kütüphanelerin İslam medeniyetine vurduğu darbeyi anlatanlar yağmalanan Bağdat kütüphalerinin, müzelerinin sadece Irak için değil İslam âlemi için, insanlık birikimi açısından ne anlama geldiğini hiç önemsemediler. Irak'ın geçmişiyle birlikte kimliği yağmalanmıştı. Bir medeniyetin hafızası, birikimi yakıldı Bağdat'ta. Bu yağmanın suçluları; medeniyet görmemiş, Amerikalılar'ın demokrasi ve insanlık getirmesini bekleyen aç Iraklılar gibi gösterilse de; hedeflerin maddi değerinden çok kültürel değerler olması bilinçli bir medeniyet yağması ile karşı karşı olduğumuzu gösteriyordu. ABD işgali, bir medeniyetin beşiği olan bölgenin fiziki imkanlarını hedef aldığı kadar, hatta bundan daha çok, Irak'ın sınırlarını aşan bir medeniyetin hafızasını imha etmeyi amaçlamıştı. Tüm bunlar, yağmacı Iraklı imajı altında kamüfle edilerek planlı bir şekilde gerçekleştirildi. Sadece Irak'ın değil tüm bölge insanının zihinlerini, yaşayışlarını yeniden formatlayabilmek için tarihin yeniden kurgulanması gerekiyordu. Bir kültürün ait olduğu bölgeden silinmesi, bir toplumun kimliksizleştirilmesi ve ait olduğu medeniyet idrakinden uzaklaştırılmasının maddi şartları yerine getirilmişti. Kendi dışındakini ötekileştiren, aşağılayarak yeniden kurgulayan/tanımlayan oryantalist yaklaşım yeniden gündemdeydi. Amerika tarihinde pek olmayan klasik kolonyalizmi bölgeye geri getirdi.
Kaç Iraklı öldü?
Bu oryantalist bakışın insanî boyutu aylardır işleniyor medyada. Savaşın ABD'nin zaferiyle bittiği tarihten itibaren ölen Amerikan askerlerinin sayısının kaça ulaştığını hepimiz ezberledik. Toplam sayısı 200 bulmayan ölü Amerikan askerlerinin bir güne ortalama kaç kayıp düştüğünü. Bunların ne türden saldırılar sonucu hayatını kaybettiklerini… Amerikan işgalinin çiçeklerle karşılanacağı propagandası tutmamıştı ama demokrasi bekleyen Iraklılar'ın Amerikalı kurtarıcılarına saldırdıkları da söylenemezdi. Bu eylemler olsa olsa ya Saddam'ın paralı ajanları ya da Irak dışından gelen İslamcı teröristlerin işiydi. Amerikan askerinin hayatını merkeze alan bu yaklaşım hiç de yabancı değil. Tipik bir sömürgeci yaklaşımı. Asıl sorulması gereken soru bu zamana kadar kaç Iraklı sivilin hayatını kaybettiğidir? İşgal kuvvetlerinin sivil halka çevrilmiş namluları her gün kaç silahsız Iraklı'nın hayatına son veriyor? İşin vahim tarafı bunu bilen olmadığı gibi bu durum bir insanlık sorunu olarak da görülmemekteder. Robert Fisk The Independent'ta bu soruları soruyor. Afganistan'ın işgali sırasında Batılı olduğu için ölesiye dayak yiyen ve "Afganlar'ın yaşadıklarını ben yaşasaydım R. Fisk'e aynı şeyi yapardım" diyen R. Fisk; haftada ortalama 1000 Iraklı sivilin öldürüldüğünü yazıyor. Savaşın bitmesinden sonra kaç bin Iraklı sivilin öldürüldüğünü artık tahmin edebilirsiniz… Bunların büyük kısmı baskınlar sırasında ya da kontrol noktalarındaki Amerikalı askerlerin kurşunlarıyla can veriyor. Irakta 5500 kişinin tutuklandığını, bunlardan sadece 200 kadarının yabancı uyruklu olduğunu belirtiyor. Yani, Irak'ta yabancı teröristlerin savaştığı iddiası tam bir maval diyor. Amerika Iraklılar'la savaşıyor ve panik halinde hemen tetiğe basıyor. Bu insanlık suçunu tanımlayacak bir uluslararası kurum var mı? Küresel ahlak geliştirmeyi öneren Türkiye'deki aydınlar dahil entelijansiyanın ahlak standartları nereye kadar geçerlidir? Evet, haftada bin sivilin öldüğü Irak'ta neyin çetelesinin tutulması gerektiği çok daha net ve açık. Irak'ta, Amerika'nın jandarması ya da polis gücü olmayacağız diyen hükümet, Amerikan askerlerini mi koruyacak yoksa Amerikan askerlerinden Irak halkını mı?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |