|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Aslında bu bir hikaye falan değil. Bir gerçek… Milli Güvenlik Kurulu'nun, geçenlerde yayınlanıp gizliliği kalmayan 'Gizli Yönetmeliği'ne uygun bir şekilde yürütülmüş olan Psikolojik Savaş'lardan birinin sonucu… Küçük bir haber olarak yansıdı bu sonuç, Psikolojik Savaş'ın ana destekçilerinden biri olan gazetenin bir köşeciğine… Kimseyi de fazlaca heyecanlandırmadığına eminim. Hatta, bu hikayenin başlangıç noktasında Psikolojik Savaş'la ilgili gizli odak tarafından ortalığa salınan dehşet verici iddianın üzerine atılıp, zehir zemberek yazılar döşenen Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi'yi bile zerrece ilgilendirmediğine daha da eminim. Haber şu: Eski Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'in hazırladığı iddianamede 'Alman casusu' olmakla suçlanan ve yargılama sonucu diğer sanıklarla birlikte beraat eden İzmir Barosu'na kayıtlı Avukat Senih Özay, Adalet Bakanlığı'na dilekçeyle başvurarak 15 milyar liralık tazminat istedi. Necip Hablemitoğlu'nun kaleme aldığı 'Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası' adlı kitapta Alman casusu olmakla suçlanan 15 sanık hakkında eski Ankara DGM Savcısı Yüksel, 'devlete karşı gizli anlaşma' suçunu işledikleri iddiasıyla 15'er yıl hapis cezası istemiyle dava açmıştı. Davada, Özay'la birlikte tüm sanıklar beraat etmişti. Savcıların yönetsel açıdan Adalet Bakanlığı'na bağlı olduklarını söyleyen Özay, şöyle konuştu: ''Savcı elinde hiçbir kanıt ve dayanak olmadan insanlara pervasızca casus, ajan diyebilmenin sorumluluğunu taşımak zorundadır. Kişilik haklarıma ağır biçimde saldırı oldu. Bu yüzden 15 milyar liralık manevi zararın karşılanmasını istiyorum'' Senih Özay'ı çok eskilerden beri tanırım. Hem çevrecidir, hem de çevrecilerin avukatıdır. Bergama köylülerinin 'Siyanürlü Altın' direnişinin de destekçisidir ve onların da avukatıdır. Bilindiği gibi, köylülerin ve çevrecilerin siyanürlü altın üretimine karşı uzun yıllar süren mücadelelerinin hukuki açıdan da başarıyla sonuçlandığı ve altın madeninin resmen kapatılmasının gerektiği günlerde bir iddia ortaya atılmıştı. Yaklaşık bir yıl önce, Ekim ayının sonlarına doğru, zamanın DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Türkiye'deki Alman Vakıfları'nın Bergama'daki köylüleri ve çevrecileri kullanarak, onlara elaltından para yardımı da yaparak Türkiye'nin altın üretiminin durdurulması için çalıştıkları iddiası ile Türkiye'de faaliyette bulunan 6 Alman fakfı aleyhine dava açmıştı. Avrupa'da ve Türkiye'deki siyasi çevrelerde şaşkınlık uyandıran bu iddiaların kaynağı olarak bir süre önce faili meçhul bir cinayete kurban giden Necip Haplemitoğlu adlı bir öğretim üyesinin bu konuyla ilgili hazırladığı kitap gösteriliyordu. Kitap, büyük bir olasılıkla MGK ile yakın ilişkileri bulunan Haplemitoğlu'na 'Psikolojik Savaş' meseleleriyle uğraşan MGK birimi Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nın verdiği bilgilere dayanılarak yazılmıştı. Nitekim Nuh Mete Yüksel'in konuyla ilgili iddianamesinde, Alman vakıflarının Türkiye'deki faaliyetlerinin Türk Silahlı Kuvvetleri ve MGK'da da rahatsızlık yarattığı ifadesi yer alıyordu. Savcı, davanın esasını kitaba dayandırmıştı ve kitaptaki iddialar üzerine iddianamesini hazırlamıştı. Tabii bu ilişki, Hablemitoğlu'nun niçin ve hangi odaklar tarafından öldürülmüş olabileceğine ilişkin soruları cevaplandırmaya yetmiyor. Bu iddianame ile birlikte Alman fakıfları casuslukla, Bergamalı köylüler ve onların savunucuları ise neredeyse vatan hainliği ile suçlandılar. Bergamalı köylüler ve çevreciler, 'Türkiye'nin altın madeni işleterek zengin olmasını istemeyen dış mihrakların emrine girerek onlardan bu vakıflar eliyle para almak' suçlamasına maruz kaldılar. Türkiye altın üretip zengin olurken üçbeş köylünün siyanürden etkilenmesinin, üçbeş dönüm tarlanın kirlenmesinin lafı mı olurdu… Yoğun bir cadi kazanı kaynamaya başladı. Senih Özay da çevrecilerin avukatı olarak bu suçlamalardan payını aldı. Bu kampanyanın baş destekçisinin, Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay Ekşi olduğunu bu arada hatırlatalım. O, yazılarında davaların sonucunu bile beklemeden Bergamalı köylüleri Türkiye'nin menfatlerini satan hainler olarak değerlendirmişti. Alman Vakıfları'nı da savcının ağzıyla suçlamıştı. MGK'nın gizli yönetmeliği ortaya çıktıktan sonra psikolojik savaş için medyanın nasıl kullanıldığı ve kimlerin bu psikolojik savaşın medyadaki temsilcileri olduğu daha iyi anlaşılıyor. Kuşkusuz bir süre sonra bu saçma dava sona erdi ve Alman Vakıfları beraat ettiler. Senih Özay ve diğerleri de… Bu nedenle Özay, davanın muhatabı kağıt üzerinde Adalet Bakanlığı olduğu için, tazminat talebini oraya yöneltiyor… Oysa göründüğü kadarıyla mesele bu kadar da basit değil. Davanın muhatabı ya da muhatapları başka… Dava da aslında büyük bir dava… Yapılan bütün psikolojik harekatlardan zarar gören, mağdur olanların davası… Aslında Türkiye'nin davası…
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |