|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TSE; ideal taksici, ideal imam, ideal manav kriterlerini belirledi. Her ne kadar Orhan Gencebay'lı bir reklam karesini hatırlatıyor olsa da "herkesin bir ideali olmalı" sloganını Türk Standartları Ensititüsü iyiden iyiye kendine iş edinmiş görünüyor. Realitenin epey uzağına düşen maddeler koymuş da olsalar (yolcuya şemsiye tutan taksi şoförü imajı gibi mesela) bu maddeleri, idealler göklerdeki yıldızlar gibidir ulaşılmazlar ama yol gösterir noktasından değerlendirmemiz mümkün. Fakat kendisine fikri sorulan bir şoförün gayet iyi belirttiği gibi (Kanal 7 ana haber bülteni) ideal toplum olmadan ideal şoför ve manavların olması imkansız görünüyor. Yani TSE ideal şoför standartlarından önce ideal bürokrat, milletvekili, başbakan ve cumhurbaşkanının özelliklerini belirlemeli. TSE'nin, yolcuya elinde şemsiye ile eşlik eden ideal taksi şoförü imajı ile, Yargıtay Başkanı Özkaya'nın, "Din ve vicdan özgürlüğü isteyenlerle, İslami devlet kurma heveslileri aynı amaçta birleşiyorlar" ifadesini bir arada düşünelim. Üst kimliği dindar olan bir Başbakan huzurunda Özatay'ın ifadesinin nezaket kurallarına uygun olduğunu söylemek mümkün müdür? Taksi şoförlerinden yolcuya hizmet etmesi ve nazik olmasını isterken, bürokratların nezaket kurallarına olan mesafesini neyle açıklayacağız? Laikçi zihniyetler Özkaya'nın ifadelerinden alınmayacaklardır. Konuşma metninin 19 sayfa uzunlukta olduğuna dikkat çekerek bir cümle üzerine bu kadar gidilmesini alınganlık olarak yorumlayacaklardır. Üst kimliği dindar olan insanların bulundukları her ortamda "irtica sopasıyla" hizaya dizilmeye kalkılmasını çok demokratik bir davranış olarak görmeye devam edeceklerdir. Sorun tam bu noktada kördüğüme dönüşüyor zaten. Devleti koruma refleksinin sadece kendilerinde var olduğunu düşünen bazı zevat, bu refleksin eylem halinde kalabilmesi için her türlü nezaketsizlik ve suçlama halini "irtica tehdidi" üzerinden temellendirmeye kalkıyor. Bürokratlar, yazarlar, akademisyenler kullandıkları ifadelere dikkat etmek zorundadırlar. İfadeler "psikolojik saldırganlığa" ya da "alınganlığa"sebebiyet vermeyecek tarzda seçilmelidir. Bazılarının devleti daha çok sevdiği ve koruduğu, bazılarının devlete düşman olduğu imajı Türkiye'nin bütünlüğüne zarar veren unsurların başında geliyor çünkü. Ben ifade özgürlüğünden yanayım. İfadelerin nezaket kuralarına uygun olup olmaması, beni ideolojik yapısından daha çok ilgilendiriyor. Çünkü ideolojileri insanlara hizmet edip etmedikleri noktasından sıralamaya tâbi tutuyorum. İnsanlara hizmet etmek için yola çıkan bir ideolojinin başlangıç noktası nezaket paydası olmalı. Nezaket, yani "öteki"nin en az kendisi kadar iyi niyetli olduğunu, kendisi kadar basiretli ve saygıdeğer olduğunu kabul etmek. Nezaket paydasında eşitlenemeyen Türkiye'nin; dindar insanları kamusal alana eksi bin puan ile kabul eden Türkiye'nin, "ideal taksi şoförleri" hangi imajını düzeltmeye yetecek?
Önemli not: Bu yazı geçen hafta yayınlanmak üzere kaleme alındı. Şehir dışında olduğum için mail yoluyla gönderdiğim yazı teknik aksaklıklar yüzünden gazete tarafından açılamadı.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |