AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Bürokratik oligarşi

Bir ara Süleyman Demirel anlatmayı severdi. İktidara gelen başvezire, selefi, "Senin için şu kasaya üç mektup bıraktım, başın sıkıştığında sırasıyla açarsın" demiş. Yeni başvezirin ilk başı sıkıştığında açtığı zarftan, "Geçmişi kötüle" yazan kısa bir not çıkmış. Sonra açtığı ikincisinde de, "Etrafını kötüle" yazıyormuş... İhtiyaç duyduğunda açtığı üçüncü zarftaki notta şu öğüdü okumuş başvezir: "Sen de kendine üç mektup hazırla..."

Başbakan Tayyip Erdoğan fıkradaki başvezirin durumuna düşmemeli. Şu ana kadar, kolay yola sapma niyetinde olduğu görüntüsünü vermedi. Geçmiş iktidarları ve kötü icraatlarını eleştirerek vakit kaybetmek yerine sistemdeki bozukluklara dikkat çekme eğiliminde; eğer Ak Parti sistemde varolan bozuklukları giderecek yönde adımlar atmayı başarırsa, iktidarını, ülke için 'yararlı' hale getirebilir...

Cumartesi günü, Erdoğan, bir açılışta yaptığı konuşmada, eleştirilerini 'bürokratik oligarşi' adını verdiği yapılanmaya yöneltti. Eleştirisi devlet işlerinin yavaş yürütülmesiyle ve bürokrasinin hantallığıyla ilgili olsa da koyduğu teşhis önemli: "Türkiye'de bir bürokratik oligarşi var..." Ancak, iktidar, bu yapıyı, yalnızca işleri yavaşlatan o bildik "Bugün git, yarın gel" anlayışı ile irtibatlar ve kişileri değiştirerek, aracı kurumların sayısını azaltarak sonuç alabileceğini zannederse, tarihî bir hata yapar... 'Bürokratik oligarşi' bunların çok ötesinde bir yapı çünkü...

Türkiye'de temel sorunların altında, hangi siyasî eğilim iktidara gelirse gelsin hiç değişmeyen bir 'oligarşik yapı' yatıyor... Elbette siyasî iktidarlar daha iyi çalışacağına inandıkları kişileri bürokrasiye taşıyorlar; bürokraside her dönemde yeni yüzler görülebiliyor... Ancak, yine de, anayasal koruma altındaki kurumların varlığı devamlılığı sağlıyor. Yeni gelenleri de varolan yapının bir parçası haline dönüştürmeyi bilecek kadar esnek bir yapısı var oligarşinin...

Türkiye'de pek çok kurum, bazısı anayasal 'bağımsızlık' ve 'özerklik' zırhı altında, bazısı da 'dokunulmaz' kabul edildiği için siyasî iktidarların gözetimi dışında faaliyet gösteriyor. 'Bağımsız' veya 'özerk' kuruluşlar gerçekten bu sıfatlara uygun bir davranış mı sergiliyorlar? Bu soruya "Evet" cevabını verebilmek çok güç. Siyaset dışı kalması gereken karar ve uygulamaların bazen fazlaca 'siyasî' olduğu fark ediliyor. Bürokrasiyi kemiren 'vicdan ile cüzdan arasına sıkışma' hastalığı bile bu yapıyla ilişkili; zamanı geldiğinde 'kendinden beklendiği gibi' davranması karşılığında, sistem, yanlış yapana göz yumabiliyor. Daha doğrusu, yanlış yapan mevcut sisteme daha iyi entegre olabiliyor...

Bürokratik oligarşinin birbirini tanıma mahareti de var. Eğilimleri farklı olsa da davranış benzerliği gösteren bir kitle bu. Belli zaman aralıklarında biraraya geldikleri ortak mekân alışkanlıkları bulunuyor. Varlıkları tehdit altına düştüğünde artçı kuvvetlerden kendilerine destek bulabiliyorlar. Medya da, hiç değilse bir bölümüyle, oligarşik yapının devamını sağlayıcı bir işleve sahip... Her kadro değişimi döneminde ortalığa atılan sis bombalarının sebebi bu işbirliği...

Başbakan Erdoğan 'bürokratik oligarşi' ile ilgili tespitini 61 yaş emekliliği etrafında yaşananlardan hareketle mi yaptı acaba? Başlangıçta niyet o olmasa bile, '61 yaş emekliliği', bürokrasiyi hazırlıksız yakaladığı için, oligarşik yapıyı tuz buz edebilecek bir girişimdi. 23 Nisan krizini, hatta 'darbe' lâflarını o girişime borçluyuz. 'Bürokratik oligarşi', yeni iktidardan kendisine yönelen ilk ciddi tehdidi, dayanışma saflarını daha da sıklaştırarak, başarıyla savuşturmuş oldu.

İktidar, Başbakan Erdoğan'ın şikâyet ettiği 'bürokratik oligarşi' konusunda eli kolu bağlı oturamaz. Oturamaz, çünkü, Ak Parti'nin 'iktidarı', tanımı gereği, 'bürokratik oligarşi' için bir tehdit teşkil ediyor. Ya oligarşik iktidarı o yıkacak, ya da oligarşi Ak Parti iktidarını... Ak Parti içinde uç veren 'resmî ideoloji' ile barışma niyeti, 'resmî ideoloji'den beslenen 'bürokratik oligarşi' doğası gereği aynı niyette olamayacağı için, fazla bir önem taşımıyor...

Üç mektup bırakan selefleri gibi olmak istemiyorsa, Tayyip Erdoğan, 'oligarşi' konusunda kararlılığını sürdürmelidir...


9 Haziran 2003
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED