|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Roman niçin, nasıl yazılır?
OSMAN AKKUŞAK Roman, güzel bir hayatı, güzel yazmaktır. Bizi acılara, sevinçlere, hayretlere, heyecanlara sevketmek için, bizi hayran etmek için yazılır. Böyle bir hayatın güzelliklerini ifade etmeye, anlatmaya, aktarmaya elverişli bir dille yazılır. Ve bu iş, böyle güçlü bir lisanla ancak yapılabilir. Bu dili bulmak, bu ifade kudretine ulaşmak için husûsi temrinler yaparak evvelâ bu işi halletmek gerekir. Bundan evvel yazdığımız bir fıkrada böyle bir dile nasıl ulaşabileceğimizi açıklamıştık. (21 Nisan 2003 tarihli Yeni Şafak) Daha sonra iş, neyin yazılacağı, neyin anlatılacağı meselesine gelir... Hayatın gerçekleri, zorlukları, acıları, sevinçleri, yücelikleri, çirkinlikleri, örnek alınacak tarafları, şiddetle kaçınılacak, kaçılacak tarafları; insana kuvvet verecek, moral verecek, metanet sağlayacak olayları; ruh fırtınaları, aşk fırtınaları, irade yücelikleri, yüksek başarı örnekleri, fedakâr mahviyetkâr bir ruhun sergilediği olaylar, azim ve sabır destanları, insan hayatında görülen bin çeşit erdemin (faziletin) tezahürleri, sevginin yüz çeşidi, tarihin belli bir zamanında cereyan etmiş ibretli olaylar, güzellikler, kahramanlıklar.. heyecan verici.. merak verici.. hayret verici.. hadiseler, insanoğlunu iyiye, güzele, doğruya sevkedecek, götürecek, teşvik edecek vak'alarla dolu mâcerâlar.. kendi kendini yapan, yeniden yaratan insanların hikâyeleri... Hayatta yapılan hataların yol açtığı ızdırap ve yıkıntılar... Aklınıza.. hayalinize ne gelirse, ne gelebilirse, güzellik katarak, güzel yazarak hangi tasavvuru işleyebilirseniz: onu, onları... Dil mükemmeliyetinden, konudan, konulardan sonra, bir önemli şart da; yazacağımız konuyu derinden hissetmek, gerçekten yaşamak, onun heyecanını duymaktır. Sadece tasavvur etmekle hayal etmekle etkileyici bir roman yazamazsınız. O tasavvurun veya o yaşantının ızdırabını, yahut sevincini, güzelliğini duyacaksınız.. derinden duyacaksınız. Daha sonra sıra olayların ve romanın plânlanmasına geliyor. Ya gerçek hayattan alınmış eskizler ve numûneler üzerinde çalışarak, yahut da hayalinizde vücut verdiğiniz güzellik sistemleri îcad ve ibda' ederek bunu yapacaksınız. Bir başka ifadeyle romanın şemasını, iskeletini kuracaksınız, programını yapacaksınız. Siz yazacağınız romanın atmosferine girdikten sonra da, bir taraftan, beyninizin ve kalbinizin emrinde olan kaleminiz işleyecek bir taraftan da romanın parçaları yavaş yavaş, kısım kısım vücud bulmaya, gerçekleşmeye başlayacak... Şunu bir kere daha tekrar edelim: Yazmak için; kıvrak, işlek, zengin bir dil lâzım. Romancı, başarısının yüzde ellisini bu dile borçludur. Yüzde ellisini de tecrübeye, kültüre, ruh kuvvetine, güzellikleri farkedecek bir duygu ve sezgi zenginliğine borçludur. Kendinde bu kuvvetleri ve vasıfları bulanlar.. buyursunlar, roman yazsınlar!..
|
|
|
|
|
|
|