AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
'Münferit' bir olay ve 'Yaz kızım...'

Bir zamanlar her işkence olayının arkasından "Ama efendim bu münferit bir olay!" diye babalana karşı belki on kere şöyle yazdığımı hatırlıyorum: Ama efendim ölüm dediğiniz olay zaten "münferit" bir olay, insanlar zaten "münferiden" ölürler! Hesap edin, bu "münferit" babalanmalarla kaç yılımız geçti? Yanlış olduğu kadar merhametsiz, merhametsiz olduğu kadar çirkin babalanmalarla.... Bu ülkenin insanlarını adam yerine koymayan, haktan hukuktan hiz nasiplenmemiş ceberrut babalanmalarla...

Önümdeki gazetenin aktardığı hikayede bir işkence hikayesi.... Bu "münferit" olayın yaşanmasının üzerinden epeyce yıl, tam 23 yıl geçmiş.... Yani işkencede "münferiden" hayatını kaybeden Faruk Tuna yaşasaymış, bugün orta yaşlarını süren birisi olacakmış... 1980'de "gözaltına" alındığında daha yirmisindeymiş. Oğlunu bir türlü aklından çıkaramayan (nasıl çıkartsın?) acılı babası şöyle anlatıyor: "Çocuğumun polisle ilk karşılaşmasıydı. Gözaltına alındı ve aynı gece öldürüldü. Tırnak çakısı bile taşımıyordu. Götürdükleri zaman elinde pilaj havlusu, üzerinde mayosu vardı. Çocuğumu morgta almaya gittiğimde 20-25 tane aynı şekilde çocuk vardı. Üst üste atmışlar. Hepsi işkenceden geçmiş."

İsterseniz bırakalım şimdi gazeteyi elimizden ve tasavvur edelim: (Allah göstermesin) Böyle bir sahneyi hangimiz üzerinden değil 23 yıl 103 yıl bile geçse unutabiliriz? Dikkat edin, acılı baba şahit olduklarını bugün bile "Faruk" diyerek değil, "çocuğum" diye anlatıyor... O onun "çocuğu", o "çocuğunu" hepsi işkenceden geçmiş ve "üst üste atılmış" 20-25 "çocuğun" arasından bulup çıkarmış... Hadi şunu da tasavvur edin: "Çocuğunuzu" bu halde bulduğunuz bir ülkenin devleti hakkında aklınızdan neler geçirir, kendi kendinize neler mırıldanırdınız?

Acılı baba işin peşini bırakmamış tabii ki.... Olayın üzerinden 8 yıl geçtikten sonra zanlılardan Sinan Yalçın hakkında dava açılmış. Davalar bizde kolay bitmediğinden, suç tarihinden nihayet 11 yıl sonra da söz konusu zanlı artık zanlı olmaktan çıkıp 5 yıl 4 ay hapis cezalı bir mahkum olmuş. Ancak bu arada davanın 1990'daki duruşmasında mahkum Yalçın kendisiyle birlikte suça karıştıklarını ileri sürdüğü 5 polis memurunun isimlerini de vermiş. Bu kişiler hakkında da dava açılmış. Ve mahkemeden bir mahkumiyet kararı daha çıkmış. Yalçın'ın ismini verdiği sanık polislerden Yusuf Tokur da 4 yıl 5 ay 10 gün hapis ve 3 ay memuriyetten men cezası almış. Hangi suçtan mı? Şu suçtan: "Cürümünü söyletmek için öldürmek kastı olmaksızın müessir fiil sonuçu faili bilinmeyecek şekilde ölüme sebebiyet vermekten."

İsterseniz burada biraz durup, işkenceci polisin mahkum olduğu şu suça bir bakalım: Polis memuru gözaltına aldığı kişiye işkence yaparken ölçüyü kaçırıp "ölüme sebebiyet" veriyor, ama her nedense bu cinayet "öldürmek kastı olmaksızın müessir fiil sonucu faili bilinmeyecek şekilde ölüme sebebiyet vermek" olarak karara bağlanıyor! Böyle ceza yasası olur mu? İşkencesi polis memurunun bir daha gün ışığı görmemesi için başka ne yapması gerekiyor? İşkence yaptığı kişiye işe başlamadan önce peşinen ve alenen "Şimdi seni işkenceyle öldüreceğim!" demesi mi aranıyor?

"Faili bilinmeyecek şekilde"ymiş! İşkence davalarında yine çok sık karşılaştığımız bir "hafifletici sebep" de bu... Ülkenin Ceza Yasası ve yargıçları o derece "şüpheci" ki, üç beş polis memurunun sürdürdüğü işkenceler ölümle sonuçlanınca, "fail"in kim olduğuna bir türlü karar verilemiyor! Hadi canım sizde; milletle dalga mı geçiyorsunuz nedir?

Biz yine dönelim Faruk Tuna ve acılı babasının hikayesine: İkinci polis memurunun mahkumiyeti nasıl sonuçlanmış bilin bakalım? Dosya tabii olarak Yargıtay'a gitmiş. Ve dosyayı görüşen Yargıtay 8. Ceza Dairesi de şu karara varmış: İşkence ile ölüme neden olmak suçu için öngörülen ceza tür ve üst sınırına göre 15 yıllık zamanaşımına tâbi olduğundan ve suç tarihininden karar tarihine kadar 22 yıl 6 aydan fazla bir süre geçtiğinden (Yaz kızım!) sanıklar hakkında açılan kamu davasının, zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına oybirliğiyle karar verildi....

Oh ne âlâ memleket! Kusura bakmayın geç kaldınız... İşkenceci vatandaş Yusuf Tokur'un aldığı cezanın onanması artık mümkün değildir. Geçmiş olsun....

Acılı baba bakın ne diyor: "Sonuç yerine getirilmemiş bir adalettir. Ancak beklediğim bir sonuçtu. Sanıkların cezalarını bulacaklarına dair hiçbir umudum yoktu. Çünkü sanıkları koruyan, kollayan, saklayan devlet."

Ne dersiniz, bu alanda da "güzel şeyler" görebilecek miyiz bir gün acaba?


9 Haziran 2003
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED