|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Basit ayrıntılarda boğulmakta üstümüze yok. Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın konuşmacısı olduğu İzmir'deki bir toplantıda, söylenenlerden çok, konu 'dinî' olduğu halde toplantıya katılanların içki içmeleri ayrıntısı gazetelerde haber değeri buldu. Bu da bizim kaderimiz. "Dinî bir toplantıda içki içilir mi?" münasebetsiz sorusuna Nasrettin Hoca üslubuyla bir cevap bulmak mümkün. Hani, adamın biri, "Hocam, helâda sakız çiğnenir mi?" diye sormuş ve cevabını hemen almış ya, o tür bir cevap. Mehmet Aydın Hoca, Nasrettin Hoca'dan daha da hoşgörülü olduğu için, "Rahatsızlık vermiyorsa içilebilir" demekle yetinmiş... Oysa, esas üzerinde durulması ve ayık kafayla dinlenmesi gereken, Mehmet Aydın'ın günümüz insanının zihnini kurcalayan konulara getireceği açılımlardır. "Bugünün karmaşık ortamında, sapkın inançların taarruzu altındaki mânevi dünyamızı nasıl zengin tutar, varlığımızla birlikte akıl sağlığımızı da tehdit eden gelişmelere karşı nasıl korunuruz?" sorularına Prof. Aydın gibi 'bilge' siyaset adamlarının vereceği cevaplara ihtiyaç var. İzmir İlâhiyat Fakültesi dekanıyken adını ruh dünyamıza yönelik felsefe yüklü açılımlarıyla duyurmuş, lâiklik gibi tarafları hazır tartışma konularında dengesini hep korumuş bir bilimadamı Prof. Mehmet Aydın. 'İtidal' ve 'hoşgörü' sözcüklerinin ilk akla üşüştürdüğü isimlerden biri... Politikanın kişilikleri ezen, kirleten ve silen ortamında, kendisini koruyacağından emin olduğunuz bir kişilik. Onun Ak Parti'den adaylığı kabul etmesi kadar, iktidara gelince Ak Parti'nin onu din işlerinden sorumlu bakanlık koltuğuna uygun görmesi de Türkiye açısından önemliydi. Ancak, bu önemli 'olay' Türkiye tarafından tam değerlendirilemiyor... Türkiye'de lâiklik üzerine tartışmalar sürekli 'irtica' veya 'Kemalizm' ekseninde yürütüldüğü için, konunun esas üzerine eğilinilmesi gereken boyutları gözden kaçıyor. Hiç değilse 'lâiklik' ve 'Kemalizm'i sağlıklı bir zeminde tartışabilsek, ne gezer; önyargılar, zihin okuma yöntemleri, ithamlar, tartışmamız gereken ana konuları geriye itiyor. Arada gri bir alan bulunsa da fark etmiyor; tartışmanın iki ana taraftar gövdesi de, bizim ülkemizin özelliğine uygun biçimde, hiç değişmeden yerlerinde duruyor... Oysa, siyasi hayattaki izdüşümlerini belli başlı politik liderlerin söylemlerinde fark edebildiğimiz üzere, din ile toplum algılamalarında ciddi değişimler yaşanıyor ülkemizde. Ancak bu değişimler, özgür bir tartışma ortamında, hiçbir sınırlama tanımadan ve içselleştirilerek gerçekleştirilmediği veya değişimi sağlayan süreçte yaşananlar genel kamuoyuyla paylaşılmadığı için tam anlaşılamıyor. Sadece, 'bize özgü lâiklik' taraftarlarınca değil, 'değişen' önderlerin peşinden giden muhafazakâr kitleler tarafından da... Bu durum, maalesef, değişimin doğru algılanmasını da kitlelere yaygınlaşmasını da engelliyor... Her değişim, özellikle fikir alanında yaşanıyorsa, aracılar eliyle gerçekleşir. Dünya tarihindeki köklü değişimler ve dönüşümleri, hangi yöntemle toplumlara benimsetilirlerse benimsetilsinler, her şeyden ve herkesten önce, ilkah gücü bulunan fikirlerin taşıyıcılarına borçluyuz. İlk elde yadırganan veya 'aykırı' görünen fikirleri ısrarla savunan kişilere... Dönüşen Türkiye'de kavramlara yüklenen anlamlar da değişiyor ve bunlardan en fazla etkilenen din ve siyaset alanı. Dinin toplumda işgal ettiği yerle ilgili kavramsal çerçeve bugün dünden çok farklı; bu farklı kavrayış siyaset alanını yeniden düzenliyor. Gözümüzün önünde olup biten bu 'yeni durumu', kimse anlatma çabasına girmediği için, doğru dürüst algılayamıyoruz. Bunu en iyi yapabileceklerden Prof. Mehmet Aydın, seçim bölgesi İzmir'de kitlelerin önüne çıkıyor, fikre meze muamelesi çeken dinleyiciler ile konuşulanları değil densizliği haberleştirenler sözlerini boğuntuya getiriyor... Mehmet Aydın Hoca'ya kulak vermeyi öğrendiğimizde, Nasrettin Hocalık bir toplum olmaktan da kurtulacağız...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |