AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

K R O N İ K  M E D Y A
Bu haberde bir 'bit yeniği' var ama ne?

Gazetede iyi yere kurulmuştu doğrusu... Hürriyet'in (31 Ekim) sürmanşetine kurulan "özel" haberden söz ediyoruz.

Orta yaşlı erkek ve bir genç kadını "kafe" gibi bir mekanda görüntüleyen büyükçe bir fotoğraf karesi ve onun hemen yanında bir başlık: "DAYAĞA RAĞMEN DEVAM".

Altbaşlıklara göz atınca, yüzü objektife dönük orta yaşlı erkeğin kim olduğunu öğreniyoruz: Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi.

Peki ya genç kadın, o kim? O da, gazetenin takdimiyle, hâkimin "sevgilisi".

İyi güzel de, bu iki kişinin bir "kafe"de aynı masayı paylaşmaları niçin bizi ilgilendiriyor ve dolayısıyla niçin haber oluyor? Tamam, hâkim bey ve "sevgilisi" Migros'ta mesela yiyecek-içecek reyonlarının bulunduğu bölümde "uygunsuz" biçimde Hürriyet'e yakalansalar, bu haber olur diyelim! Ama onların yaptığı sadece bir masada birlikte oturmak...

Çünkü gazeteye göre, hâkim bey, bir müddet önce yüz felci geçirip hastaneye yattığında kendisini ziyaretine gelen "sevgilisi" hâkim beyin eşi ve çocukları tarafından dövülmesine rağmen, "taburcu olur olmaz" yine ona, yani "sevgilisine" koşmuş...

Gazete dedikoduya da çok meraklı, bakın son durumu okurlarına nasıl duyuruyor:

"P.... , kendisinden 27 yaş küçük sevgilisi D..... K...... ile el ele, kol kola Ankara Migros Alışveriş Merkezi'nde bir süre gezip vitrinlere baktı. Sevgililer daha sonra baş başa yamak yedi." (Tahmin ettiğiniz gibi, hikayenin kahramanlarının açık ad ve soyadlarını biz nokta noktalıyoruz!)

Gazete çok da ısrarcı; haberin devamında (bkz 7. sayfa) bu kez "İşte o hâkim, işte yakın 'aile dostu'" başlığını atmış. Ve tabii yine benzer betimlemeler: "Diz dize, göz geze" vesaire.... Bu sayfada yer alan fotoğraftan, "sevgili"yi daha net bir biçimde seçebiliyoruz...

İsterseniz şimdi burada duralım ve "ara sıcak" misali bir "ara yorum" yapalım:

Söz konusu olay ne münasebetle (hem de sürmanşetlik) bir haber oluyor? Yoksa bu yakınlarda bizim haberimiz olmadan, Doğan Medya Grubu'nun "ilkeleri" arasına "Karılarını genç kadınlarla aldatan hâkimleri dedektif gibi her yerde izlemek ve okurları durumdan haberdar etmek" gibi yeni bir ilke de mi girdi?!

Ağır Ceza Hâkimi "sevgilisi" ile Migros Alışveriş Merkezi'ninin "kafe"sinde vakit geçiriyorsa size ne, bize ne?!

Bir Ağır Ceza Hâkimi "sevgilisi" ile "baş başa yemek yiyorsa" size ne, bize ne; parasını siz mi ödüyorsunuz?!

Bir Ağır Ceza Hâkimi, kendisini hastanede ziyarete gelen "sevgilisi" ile "taburcu olur olmaz" yine buluşuyorsa Hürriyet'e ne, biz okurlara ne?!

Sizin başka işiniz mi yok? Okurlar olarak bizim başka işimiz mi kalmadı?

Hürriyet'in bu gerçekten "özel" (yani "özel" hayata burnunu sokması açısından "özel") haberi üzerine, tahmin edeceğiniz gibi, iki gün sonra hâkimden avukatı aracılığıyla bir açıklama geldi. Hâkim bey bu açıklamada, durumun haberde yansıtıldığı gibi olmadığını, adı geçen alışveriş merkezine eşiyle birlikte gittiğini, "sevgili" olduğu iddia edilen kadınla yalnız görüşmediğini vs. açıklıyordu. Tamam, biraz "komik" kaçan bir açıklamaydı bu ama sonunda yine de bir açıklamaydı. Sadece hâkim beyi, ailesini ve "sevgilisi" olduğu iddia edilen kadını ilgilendiren bir olay söz konusu olduğuna göre, bu açıklamaya güvenmeyip de ne yapacaktık!

Ama ne mümkün; gazeteyi (Hürriyet) ikna edebilmek ne mümkün... Gazete bu açıklamadan sonra da şöyle devam ediyor:

"Oysa buluşmayı görüntüleyen muhabirimiz Nurettin Kurt, hâkimin eşi G... P....'i görmedi. Açıklamada savunulanın tersine yemek masasına hâkimin eşi G.... P.... değil, üçüncü bir kişi bir ara geldi...."

Yani gazete kararlı mı kararlı, ölmek var dönmek yok, diyor....

İsterseniz şimdi de, "son sıcak" misali bir "son yorum" yapalım:

Hürriyet'in bir hâkimi özel hayatında bu derece kuşatma altına almış olması doğrusu çok şaşırtıcı... Gazete bu yayın politikasını bundan böyle acaba her evli çift için de sürdürecek mi merak ediyoruz... Yoksa, işin içinde bir "bit yeniği" mi var? Yoksa, hikayenin erkek kahramınının bir "hâkim" olmasından dolayı, işin içinde bir "bit yeniği" mi var? Yoksa, okurları gereksiz yere meşgul eden bu "özel haber"in sürmanşete kadar tırmanmasının bambaşka nedenleri mi var?

Haksız mıyız; sizin de aklınıza benzer ihtimaller gelmiyor mu? (K.B.)


'Olsa olsa' yöntemiyle haber yazılır mı?

"Bir dönem toplayıp toplayıp saymaya, sayılarını çıkartmaya, isimlerini anmaya, unutulup gidecekleri bu topraklarda mezarlarına hiç olmazsa birer 'yazı' uzatmaya çabalıyordum. Onlar sinsi patlamaların minik bedenleri olarak havalara savruldular; küçük bedenleri küçük küçük parçalara ayrıldı, oyundan ölüme uçan 'Güneydoğu'nun melekleri' oldular. Birer ajans bülteninin içine gömülerek gazetelerde birer küçük haberlik yer buldular, bulmadılar. (...) Haber, 'PKK-KADEK'in bıraktığı mayın' diyor. Daha önce, 'nereden geldiği belirsiz el bombası' idi. Ondan önce 'patlamamış mermi' idi. (...) Son dört çocuk Nehir, Selin, Songül ve Vedat... 'Ölmez'diler. Soyadları bir ömür yetmedi, öldüler."

Sabah gazetesi yazarı Umur Talu, Şırnak'ın Uludere ilçesi Andaç köyündeki "ölüm oyunu"nu, buraya ancak bir bölümünü alabildiğimiz duygulu bir yazıyla (4 Kasım) köşesine taşıdı.

Aslında Talu'nun dediği gibi ha "PKK-KADEK'in bıraktığı mayın", ha "nereden geldiği belirsiz el bombası" ha "patlamamış mermi"... Ne fark eder ki? Ölenler ve aileleri açısından bunun gerçekten hiçbir önemi yok. Ama gazeteciler açısından bu bir haberdir ve onların "ölümlerin nasıl gerçekleştiği" konusunda titizlenmeleri meslekî bir zorunluluktur (5N'den bir tanesi "nasıl?" değil miydi?)

Haberde "nasıl?" sorusuna "PKK mayını" diyerek kesin bir cevap veren gazeteler şunlar: Hürriyet, Yeni Şafak, Akşam, Star, Zaman, Vatan, Milliyet, Dünden Bugüne Tercüman...

Örneklersek:

Hürriyet: "PKK MAYINI DÖRT ÇOCUĞU ÖLDÜRDÜ... "

Yeni Şafak: "PKK-KADEK'İN HEDEFİ ÇOCUKLAR... PKK-KADEK'in bıraktığı metal cisimle oynayan çocuklardan 4'ü öldü, 7'si yaralandı..."

Akşam: "TERÖRİSTLERİN DÖŞEDİĞİ MAYIN ÇOCUKLARI ÖLDÜRDÜ.."

Zaman: "ŞIRNAK'TA PATLAMA: 4 ÇOCUK ÖLDÜ... Şırnak'ın Uludere ilçesi Andaç köyünde terör örgütü PKK-KADEK üyelerince bırakılan metal cismi kurcalayan çocuklardan 4'ü öldü, 7'si yaralandı..."

Vatan: "MAYINLA OYUN 4 CAN ALDI... Şırnak'ta PKK militanlarınca bırakılan mayını kurcalayan çocuklardan yedisi de yaralandı..."

Bu kadar örnek yeter; örneklemediğimiz, ama yukarıda adlarını verdiğimiz dört gazete de aynen bu beş gazetemiz gibi kesin konuşuyor... Haberlerde, mayının PKK-KADEK militanlarınca döşendiğinin "belirtildiği" söyleniyor ama bunu kimin belirttiği konusunda hiçbir açıklık yok. Bu tür "belirtildi" haberlerinde hep olduğu gibi gazetelerin yazıişleri, "NASIL?" sorusuna "olsa olsa" yöntemini kullanarak kendileri bir cevap yaratmış durumda...

Buna karşılık üç gazete (Sabah, Cumhuriyet ve Radikal) bu yönteme itibar etmemiş...

Cumhuriyet, "NASIL?" sorusunun cevabının net bir şekilde verilemediği durumlarda gazeteci için "meşru" sayılabilecek iki yoldan birini seçmiş, yani bu soruyu cevapsız bırakmış...

Sabah ve Radikal ise gene meşru olan "ihtimaller"i hatırlatma yolunu benimsemiş.

Sabah, "Nasıl?" sorusuna "PATLAYICI MADDE İLE ÖLÜMCÜL OYUN" başlıklı haberinin son paragrafında şöyle bir cevap vermeyi tercih etmiş: "Güvenlik güçleri, okula 500 metre mesafede bulunan ve çocukların kurcalaması sonucu patlayan cismin ne olduğunru araştırırken; terör örgütü mensuplarınca yola döşenen mayın mı yoksa yere düşürülen bir bomba mı olduğunu bulmaya çalışıyor."

Radikal de " 'OYUNCAK PATLAMASI': DÖRT ÖLÜ, YEDİ YARALI" başlıklı haberinde şöyle diyor: "Patlamanın meydana geldiği yerde güvenlik önlemi alınırken, patlayan cismin PKK'nın önceden döşediği bir mayın olması ihtimali üzerinde duruluyor."

İşin doğrusu kuşkusuz bu... Konu ne kadar "hassas" olursa olsun, gazeteci "Fırsat bu fırsat, gerçeği tam yansıtmasa da ben propagandamı yapayım" diyemez. (A.G.)


AB'nin OYAK mevzuundaki talebi: Gazeteler epey zorlanacak

Haberi ilk olarak Akşam gazetesi yazarı Zülfikâr Doğan verdi: "AB'den şimdi de 'Asker bankası-Asker ekonomisi' eleştirisi..."

Doğan, herkesin Hollandalı Oostlander'in raporundaki "Kemalizm" bölümüne dikkat kesildiğini, oysa bir başka Hollandalı olan Tom Etty'nin raporunun daha fazla gürültü koparacağını söylüyor. Bize sorarsanız, Zülfikâr Doğan'ın sezgisi gayet yerinde... Çünkü rapor, bir bölümüyle "askerlerin siyasi gücünün altında yatan ekonomik nedenler" konusunu ele alıyor ve buna karşı çıkıyormuş. Akşam gazetesi yazarı raporun bu bölümünü şöyle özetliyor:

"Ancak asıl önemlisi ETUC temsilcisi Hollandalı Tom Etty'nin raporu... Ekonomik siyasi ve sosyal önermeler ve eleştiriler içeren Etty'nin raporunda MGK'yla ilgili düzenlemeler ve siyasette asker etkinliğinin azaltılması çabalarına karşın, 'ekonomide asker etkinliğinin varlığı ve sürmesi yanında, giderek de arttığı' vurgulanırken, 'Askerlerin sahip olduğu bankanın sektörde 3 - 4'üncü konuma geldiği, askerlerin sanayide de etkinliğinin arttığı' eleştirisi getiriliyor. Ekonominin ve piyasanın düzenlenmesinde 'asker ağırlığına karşı önlem' düşünülmesi önerisine yer verildiği belirtiliyor. Türk tarafı ülkede asker bankasının varlığından halkın ve ekonomik aktörlerin rahatsızlık duymadığı, ayrıca bu banka ve şirketlerin 'emekli askerler ile profesyonellerce ekonominin kurallarına göre yıllardır başarıyla yönetildiği tezini' işleyecek. Etty Raporu 'muvazzaf askerlerin' banka - sanayi - endüstri kuruluşları aracılığıyla ve bunları kullanarak 'ekonomi üzerinden siyasi etkinlik - kontrol - piyasaların regülasyonuna yönelmeleri' olasılığını öne sürerek 'önlem' isteği kaydediliyor."

Avrupa Ticaret Birliği Konfederasyonu'nun (ETUC) hazırladığı rapora karşı "Türk tarafının tezi"nin (yani "ülkede asker bankasının varlığından halkın ve ekonomik aktörlerin rahatsızlık duymadığı" tezi) medya tarafından da paylaşıldığını biliyoruz...

Geçtiğimiz günlerde Kronik Medya'da, Mete Tunçay'ın "giderek büyük bir malî güce ulaşan OYAK'ın yaratılması"nı, 27 Mayıs döneminin "belki en kalıcı sonucu" diye niteleyen değerlendirmesine yer vermiştik... (Bakınız, Radikal gazetesinin Cumhuriyet eki, 29 Ekim 2003).

Bizim basınımız, OYAK konusunda ne rapora yansıyan eleştiriden hoşlanır ne de Mete Tunçay'ın hatırlatmasından... Ayrıca işin reklam "boyutu" da var... Oysa ne güzel, medyası, halkı ve ekonomik aktörleriyle "asker bankasının varlığından hiçbir rahatsızlık duymayan" bir ülke olarak gül gibi geçinip gidiyorduk. Sonunda bu da geldi başımıza!

Bakalım basınımız nasıl bir tavır alacak bu "yumuşak karın" konusunda?

NOT. Sık sık olduğu gibi, yukarıda okuduğunuz yazı da ilk gün sayfamızda kendine yer bulamayıp bir sonraki güne kaldı. Bu tür zorunluluklar bazen çok iyi oluyor, çünkü üzerine yazdığımız konuda yeni bir gelişme oluyor, biz de aynı yazı içinde fikr-i tâkip yapma imkânını buluyoruz.

4 Kasım tarihli Kronik Medya'da yer alması gereken bu yazıyı siz okuyamadınız ama biz aynı tarihli Vatan'da "AB Sivil toplumu abarttı: Askerler ekonomiden elini çeksin!" başlıklı haber-yorumu okuma fırsatını bulduk. Konunun "zor" olduğunu söylemiştik, işte görüyorsunuz, Vatan daha başlıktan "giydiriyor" Avrupa Birliği "sivil toplumu"na... Haberin dibine yerleştirilen, şimdiye kadar benzerini hiç görmediğimiz bir de "NOT" vardı Vatan'da. Bu "NOT"a göre, "eleştiri "bilgi eksikliği"nden kaynaklanıyor. Onu da aktararak bitirelim:

"VATAN'IN NOTU: ETUC, 'Asker ekonomiden elini çeksin' derken OYAK grubunu kast ediyor. OYAK, askerlerin maaşlarından yapılan kesintileri yatırıma yönlendiren bir emekli sandığı. ETUC'un eleştirilerinin aksine OYAK Bank ve gruba bağlı şirketler askerler tarafından değil profesyoneller tarafından yönetiliyor. OYAK Grubu, diğer özel şirketlerle aynı rekabet şartlarında faaliyet gösteriyor. Raporda, 'Emekli generallerin yönetim kurullarında yer alması' da eleştiriliyor. Oysa yönetim kurullarındaki emekli askerlerin çoğu 'sembolik üye.' Hiçbirinin oy hakkı, şirkete sahip ailenin alacağı kararları değiştirmeye yeterli değil. Dolayısıyla bu eleştiride de 'bilgi eksikliği' var." (A.G.)


5 Kasım 2003
Çarşamba
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED