|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Erbakan ve Erdoğan'ın mahkumiyetini onaylayan Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin mütekait başkanı değerli şair Naci Ünver CHP'ye katıldı. Ünver'in rozetini genel Başkan Deniz Baykal taktı. Hayırlı uğurlu olsun. Ünver, katılım töreninde kısa bir konuşma yaptı ve aynen şöyle dedi: "Cumhuriyet coşkusu taşıyan her bireyin CHP'yi yalnız bırakmaması gerekir..." Bu cümlede bir (yanlışlık değilse de) "düşüklük" var ama, ifadenin değerli yazar, şair, hukukcu ve siyaset adamı Naci Ünver'e mi, yoksa Naci Ünver'in hacim olarak küçük, ama anlam olarak büyük konuşmasını haberleştiren Anadolu Ajansı muhabirine mi ait olduğunu bilmiyoruz. Neyse... Bu konuşmadan şunu anlıyoruz: Naci Ünver cumhuriyet coşkusu taşıyor. Bunu da, altına imza attığı ve her biri büyük çapta "hukuk skandalı"na yol açmış kararlarla değil, CHP'ye katılmak suretiyle fiiliyatta ispat etmiş oluyor. Peki, bu parti bolluğunda Ünver niçin CHP'yi yalnız bırakmak istemedi? Ayrıca, ortada bir sürü "yalnız bırakılmış" parti varken, CHP yalnız kalsa ne olurdu? Bu kadar basit değil! Cevabı yine Naci Ünver'den alalım: "CHP'nin yalnız bırarkılması demek, cumhuriyetin yalnız bırakılması demektir." Görüyorsunuz değil mi, nasıl hazır cevap, nasıl derin, nasıl birikimli bir siyasetçi. Kırk yıl düşünsek böyle bir cümle aklımıza gelmez. Pes vallahi... Gerçi, yargıç Naci Ünver karar verirken özgürlüklerin genişletilmesi ve Türk demokrasisinin AB standartlarına uygun hale getirilmesini amaçlayan 4454, 4616, 4709 ve 4744 sayılı yasalara uymamış; komisyon tutanaklarını, hükümet görüşünü, yasalara mesnet teşkil eden "irade"yi yok saymıştı ama, artık kaçacak yeri yok. Siyaseten varolabilmesi şimdi o "irade"ye bağlı. Darısı Yekta Güngör Özden'in, militan savcı Vural Savaş'ın, postmodern darbeci Çevik Bir'in ve orduyu göreve çağıran "cübbeli provokatörler"in başına. Onları da CHP'de görmek istiyoruz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |