AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
'Kıbrıs şartı' ve iki kritik tarih: Aralık 2003 seçimleri ve
Aralık 2004 zirvesi

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğine ilişkin süreç, şimdiye kadar hiç olmadığı kadar iyi giderken 2003 İlerleme Raporu Ankara'daki iyimser havayı alıp götürdü. "Resmi şart" olarak öne sürülmeyen Kıbrıs konusunun "ilk kez" bir "metne" girmesi ve "Kıbrıs sorununa 2004'e kadar çözüm bulunmamasının Türkiye'nin AB beklentileri açısından ciddi bir engel oluşturabileceği"nin ifade edilmesi Türkiye'de adeta paniğe neden oldu. Bütün adaylara uygulanan siyasi kriterlerin yanında Türkiye'ye "Kıbrıs'ta çözüm şartı" dayatılmasını hazmetmek mümkün değil. Ancak her iki taraf da aslında Kıbrıs'ın Türkiye ile AB arasındaki pazarlıklarda en temel konulardan biri olduğunu biliyor. Bugüne kadar resmi şart olarak öne sürülmeyen Kıbrıs konusu, AB tarafının üzerinde en çok durduğu en temel şartlardan biridir.

Gelen haberlere bakılırsa, özel kalem müdürleri ilerleme raporunu özetleyen ve ilişkilerin geleceğini belirleyen stratejik belgede, Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmek amacıyla Ankara'nın attığı adımların altının çizilmesini kararlaştırdılar. Ancak Kıbrıs konusunda da çok güçlü ve kararlı bir söylem kullanılmasını benimsediler. Bu ifadeyi hafifletmek için de Kıbrıs sorunu çözüldüğü taktirde, KKTC'ye öngörülen 206 milyon Euro tutarındaki mali yarımının da süratle serbest bırakılacağı belirtildi.

Yıl boyu Kıbrıs'ı konuşacağız

Kıbrıs'ın ilerleme raporunda ilk kez bu şekilde yer alacağı belliydi. Son bir hafta içinde söz konusu raporla ilgili bütün haberlerde Kıbrıs sorununa vurgu yapılacağı belirtiliyordu. Mesela 31 Ekim'de Reuters'a açıklama yapan bir Avrupa Komisyonu yetkilisi, "Eğer Kıbrıs sorunu 2004 sonuna kadar çözülmezse, bu Türkiye'nin müzakere tarihi almasının önünde ciddi bir engel teşkil edecektir" ifadesini kullandı. "Bundan hoşlanmayacak çok insan var" diyen yetkili, "Ancak açıkça durum bu" ifadesini kullandı.

Fransız Le Figaro gazetesi de önceki gün, Komisyon'un Türkiye ile ilgili raporunun olumsuz olduğunu yazdığı haberini "Brüksel Ankara'yı sert bir biçimde yargıladı" başlığıyla verdi. Le Figaro, 2004 yılında çözülmemesi halinde, Kıbrıs konusunun AB'nin Ankara ile tam üyelik müzakerelerini başlatmasına engel olacağı yolundaki Komisyon görüşüne dikkat çekti.

Financial Times gazetesi dün, Kıbrıs'ın Türkiye'nin AB'ye girme hedefini engelleyebileceğini belirterek, "Avrupa Komisyonu ilk kez, Kıbrıs'ta çözümle Türkiye'nin müzakereleri arasında ilişki kuran, açık bir uyarıyı Ankara'ya vereceğini" yazdı. Gazete, raporda Kıbrıs'ın birliğe alınacağı Mayıs ayına kadar adadaki Rum ve Türk toplumların anlaşmaları için koşulların 'uygun' olduğu belirtiliyor" ifadesini kullandı.

Kıbrıs sorunu Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde en büyük engel olduğu gibi aynı zamanda da en önemli kozdur. Bugüne kadar da böyle oldu. AB Kıbrıs'ı üyelik için temel şart olarak öne sürerken Türkiye Kıbrıs'ı üyelik yolunu açacak pazarlık gücü olarak AB'nin önüne sürdü. Ancak iki taraf da bu politikalarını resmi olmayan bir yolla uyguladı. AB, üyeler için öngördüğü siyasi kriterlere Türkiye'nin üyeliği söz konusu olunca Kıbrıs'ı da eklemedi. Bu nedenle Kıbrıs hiçbir zaman resmi şart olmadı, olmayacak da. Türkiye de aynı yöntemi izleyerek Kıbrıs'ı bir pazarlık gücü olarak kullandı. Şimdi zaman daraldıkça gerçek niyetler daha belirgin şekilde ortaya koyuluyor.

Aralık 2003 KKTC seçimleri ve Aralık 2004 AB zirvesi

14 Aralık'ta yapılacak seçimler sadece Rauf Denktaş'ın ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin geleceğini değil aynı zamanda Türkiye'nin geleceğini belirleyecek. 14 Aralık 2003 seçimleriyle Aralık 2004'te Türkiye hakkında alınacak karar arasında Kıbrıs sorununun çok hararetli biçimde gündemde olacağını, 14 Aralık'tan sonraki sürecin tamamen Kıbrıs'a endeksli olarak ilerleyeceğini ve AB'nin Aralık 2004 zirvesinin Türkiye ile ilgili kararını bu sürecin şekillendireceğini göreceğiz.

Yılbaşından itibaren Ankara'nın dış politikasının temelinde Kıbrıs olacak. Bu süre içinde iki taraf da birbirine daha açık davranmak zorunda kalacak. Kıbrıs konusunun bir şart gibi "metin"de yer alması, "aslında hep varolan ancak yokmuş gibi davranılan gerceği" gözler önüne serdi. Şimdi her şey daha açık konuşulacak. Kbırıs başından beri Türkiye'ye dayatılan en önemli şarttı ve bu ilk kez açıkça itiraf ediliyor. Bundan sonra da Kıbrıs en önemli şart olacaktır. "Bize diğer adaylardan farklı ek şartlar dayatılması" kabul edilemez ancak gerçek bu: Söz konusu olan Bulgaristan değil, Türkiye...

Peki AB neden Kıbrıs üzerinde bu kadar ısrar ediyor? Yunanistan'ın ve Rumlar'ın baskısıyla mı? İşte burada Kıbrıs için asıl tartışılması gereken nokta ortaya çıkıyor. Burada AB'nin ne olduğunu, nerelere kadar genişlemeyi arzuladığını, neden böyle bir güç olma yarışına girdiğini, ABD ile AB arasında ne tür bir kavganın yaşandığını, Avrupa Savunması ve Avrupa Gücü gibi tartışmaların ne olduğunu, Doğu Akdeniz üzerinde nasıl bir güçler kapışmasının yaşandığını, Kıbrıs'ın bu kapışma içinde ne tür bir işlevi olduğunu, Kıbrıs sorununun Türk-Yunan sorunu olmayıp Akdeniz'deki hakimiyet mücadelesinin bir parçası olduğunu, konunun aslında ekonomik-güvenlik içerikli bir alan olduğunu, 21. yüzyılın en önemli enerji/güvenlik kavşaklarından biri olacak Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin ne kadar varolacağının Kıbrıs'a bağlı olduğunu, AB'nin Ortadoğu'da ne kadar mevzi kazanacağının da Kıbrıs'la ilgili olduğunu tartışmamız gerekir. Ancak AB üyeliği yarışında bu tartışmalar hiç gündeme gelmiyor.


6 Kasım 2003
Perşembe
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED