AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
AB Türkiye'ye şantaj mı yaptı?

Avrupa Birliği Komisyonu'nun ilerleme raporuna ek olarak yayınladığı, "Strateji Belgesi"ndeki bir ifade sarsıntı yaratmışa benziyor. Avrupalılar, "Kıbrıs'ta çözümsüzlük, Türkiye'nin Avrupa Birliği beklentilerine ciddi bir engel oluşturabilir" deyince, bazıları sanki bu ilk kez söyleniyormuş gibi ayağa kalktılar.

Oysa Türkiye'nin AB gerçeklerini madde madde sayarsak bunlardan birincisi her zaman Kıbrıs konusudur. Kıbrıs'ta bir çözüm bulunamadan üyelik müzakerelerine başlamanın imkansızlığıdır. Nasıl ki Kıbrıs sorunu AB süreci dışındaki bütün uluslararası ilişkilerde olduğu gibi bu konuda da Türkiye'nin ayağına dolanmaktadır. Dolayısıyla, bu ifade yazılmamış olsa da bir şey farketmeyecek, Türkiye'nin AB yolundaki gerçeklerle yüzleşmesi zorunluluğu değişmeyecekti.

Türkiye artık, bu meselenin ciddiyetine varmak zorundadır. Üstelik sadece Stratejik Belge değil, İlerleme Raporu'nda da Kıbrıs konusunda önemli uyarılar bulunmaktadır. Geçtiğimiz aylarda dünyayı kendinizden ibaret zannederek KKTC ile imzaladığımız Gümrük Birliği Anlaşması da buruşturulup çöpe atılmaktadır. Türkiye bürokrasisine yerleşmiş bulunan statükocuların pek de akıllıca sayılamayacak bu teşebbüsü reddediliyor; böyle bir anlaşmanın tanımadığı ilan edilmektedir.

Dün yayınlanan rapor, "Hem AB'yi istiyorum hem de Kıbrıs'ı Denktaş'a emanet ediyorum" paradoksuna sıkışanları da uyandırmış olmalıdır. İkisi birlikte olmuyor çünkü. Türkiye AB üyeliğini talep etmekte samimi ise Kıbrıs'ı çözmek; bunun için de Annan Planı'nı dürüstçe ve akıllıca müzakere ederek noktayı koymak zorundadır. Başka seçenek de bulunmamaktadır.

Bunu yaparken de dolduruşa gelmemek, vatan-millet-sakarya makasına girmemek gerekmektedir. Annan Planı'nın Kıbrıslı Türkler'in bağımsızlığını alıp götürdüğü gibi palavralara ise hiç kanmamak lazımdır. Annan Planı denilen belge, bizden çok Rumlar'ın aleyhine hükümler içirmekte, onlara ne kadar eşitlik veriyorsa bize de o kadar vermekte; onlara ne kadar egemenlik sağlıyorsa aynısını bizim için de öngörmektedir. Mesele budur, gerisi Türkler'in hukukunu koruma maskesi ardında bal gibi şovenizm yapmaktan ibarettir.

Planın tanıdığı bu eşitliği elimizin tersiyle iterek yaptığımız şey, statümüzü kendi kendimize imha etmekten ibarettir. Bizim "Kıbrıs Rum Kesimi" olarak adlandırdığımız dünyanın ve dolayısıyla Avrupa'nın, sadece "Kıbrıs" diye tanıdıkları Güney 2004 Mayıs ayında birliğe tam üye olarak kabul edilecektir. Bizim "KKTC" olarak adlandırdığımız ama dünyanın ve dolayısıyla Avrupa'nın, "Türk toplumu" olarak tanıdığı kesim ise, bu kafayla gidilirse olanı biteni ellerini kavuşturup seyretmekten başka bir şey yapamayacaktır.

Şimdi, bu dramatik tabloyu yeni bir şovenizmle izah etmeye başlayanların günüdür. Ama, insanların gözünün içine baka baka, "Elimizde belge var. Kıbrıs'ta iki toplumdan birinin izni olmaksızın diğeri uluslararası bir topluluğa giremez" yalanını tekrarlayanlara kanmamak lazımdır. Türkiye, Helsinki'de "AB aday adayı" ilan edildiği zirvede bu itirazını kaldırmış ve Rumlar'ın üyeliğe girişine onay vermiştir. Bunu yaparken de hem Kıbrıs'ı çözmeyi hem de kendi AB üyelik sürecindeki sorunları adam gibi aşmayı taahhüt etmiştir. Ortada şantaj değil, baştan konuşulmuş ve şimdi de adım adım ilerleyen bir süreç vardır.

Gelinen noktada, Kopenhag Kriterleri'ne uyum konusunda en büyük engeller aşıldı, en inanılmaz adımlar atıldı ama Kıbrıs'ta Denktaş çınarının yaprakları bile kımıldatılamadı. Apo ipten alındı, Kürtçe serbest bırakıldı, MGK küçültüldü ve asker kışlasına geri gönderildi ama Kıbrıs'ta çözüm yoluna bir türlü girilemedi.

Bugün olacakları adı gibi bildiğine hiç şüphe olmayan Denktaş şimdi sahte bir şaşkınlıkla "Rumlar'ı meşru hükümet olarak tanıyan AB'nin, bu ayıbını Türkiye'yi cezalandırarak kapatması mümkün değildir" demektedir. Türkiye ile AB'nin arasını açmaya çalışan ve sorunu görmezden gelen bir tavırla çözüm yolunu tıkamaya devam etmektedir.

Yel değirmeni misali AB raporlarıyla savaşmak yerine artık adresi besbelli olan çözümü zorlamak lazımdır.


6 Kasım 2003
Perşembe
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED