|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yeni Şafak dünkü manşetini, Fehmi Koru'nun Kanal 7'de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile yaptığı söyleşiye ayırmıştı. Manşette Gül'ün "AB karşıtı olanlardan güçlüyüz"; "bu konuda bürokraside bir mukavemet gözleniyor ama bunlar hükümet kadar güçlü olamazlar" sözleri yer alıyordu. Hükümetin görece olarak AB karşıtlarına bir üstünlüğü olduğu doğru. Ancak şu da açık: Demokratikleşme adımlarına, uyum yasalarının uygulanmasına, Kıbrıs'ta çözüme karşı çıkan bir kesim türlü yöntemlerle kaosu besleyen ve dozu her geçen gün artan taktik mücadele sürdürüyor. Hedef sadece AB üyeliği değil, aynı zamanda mevcut siyasi iktidarın meşruiyeti, Kürt meselesinden Kıbrıs'a kadar uzanan, uzanabilecek değişim adımlarının varlığı ve en önemlisi değişimin siyasi iktidar tarafından taşınması... Bu konulardaki gerekçeler, çatışmalar, tartışmalar muhtelif; ama şemsiye hep aynı: Siyasi merkezin, devletin, siyasi iktidarın da içinde olduğu çevreden duyduğu tedirginlik, çevreyi zapt-ı rapt altında tutmak istemesi, demokratikleşme taleplerini ve değişim unsurlarını kendi varlığına ve olmazsa olmaz olarak gördüğü bürokrasi egemenliğindeki kerim ve hakim devlet anlayışına yönelik tehdit olarak algılaması... MGK yapısı ve yönetmeliğinin sivil ve şeffaf olmasına da tepki bu yüzden, uyum yasalarının uygulanmasının Fırat ötesi Kürt projesini ayağa kaldıracağı yaygarasının koparılması da bu yüzden... "Kıbrıs'ın stratejik önemi"ne yönelik ideolojik bombardıman, Yargıtay'da meydana gelen hem hükümete hem bireysel özgürlük ve haklara 28 Şubat günlerinde bile benzeri görülmeyen meydan okuma, kuvvet komutanlıkları'nın Batı Çalışma Grubu'nu ve fişleme faaliyetlerini tekrar devreye sokmaları, YÖK'ün hükümetten gelen her öneriyi gayri meşru ilan eden, hedef olarak siyasi iktidarın varlığı ve meşruiyetini seçen tavrı da öyle... AKP iktidarının kendisini merkez parti ilan etmesi, öyle hissetmesi bu gerçeği değiştirmiyor. Alttan alması hükümete belki zaman zaman psikolojik üstünlük sağlıyor. Ama çatışma yükseldikçe siyasi iktidarın iktidarsızlaşma riski artıyor. Üstelik geniş alana yayılmış durumda. Hükümet sadece ara bir hedef; asıl mesele bu kritik dönemde ülkenin gidişatına, değişimle ilişkisine yön verme meselesi. Ve mesele sadece hükümeti değil, tüm bir toplumu kuşatıyor. Bu nedenler beni Abdullah Gül'ün sözlerini farklı yorumlamaya itiyor. Uzun süredir ilk kez siyasi iktidarın üst düzey sorumlularından biri, bürokrasiyle ilgili bir dirençten, bürokrasi-siyasi iktidar farklılığından, gerginliğinden söz ediyor. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ten gelen açıklamalar da, yukarıda altı çizilen hususları ve Gül'ün ifşa ettiklerini doğrular nitelikte. Radikal gazetesinde yayınlanan söyleşisinde Hilmi Özkök, askerin taviz vermez, siyasa üzerine ağırlık koyan, Kıbrıs meselesinden hareketle zımni AB karşıtlığının altını çizen görüşlerini, İlerleme Raporu sonrası ve Kıbrıs merkezli tartışmaların tam öncesi ilginç bir zamanlamayla yineliyordu. Özetle şöyle diyordu: "Kıbrıs'ın önemi stratejiktir. Orada konuşlanacak bir hasım güç, özellikle hava gücünü kullanması Türkiye'nin bütün doğusundaki şu an uçakla ulaşılamayan yerlere ulaşma imkânı sağlar. Türkiye AB'ye katılınca bunlar ortadan kalkar deniyor. Biz çok daha uzun vadeli düşünmek zorundayız. Vizyonumuz derindir. Coğrafya olarak baktığımızda; oraya konan bir hava gücü Türkiye'yi çok büyük açıdan tehdit eder. İkincisi Kıbrıs'ta bizim istemediğimiz ve etkili olamayacağımız bir politik oluşum olursa; karasular var. Arkasından kıta sahanlığı gelir. Arkasından da ekonomik zor gelir. Balıkçılık alanları gelir. Kıbrıs Türkiye'ye doğru serbest hareket edemeyeceğimiz bir alan olacaktır. Zaten Batı'da sıkıntımız var. Bir de Güney'de sıkıntı olursa Türkiye'nin hapsedilmesi olayı olur..." Evet, birçok farklı noktada yaşanan dağınık görünümlü tartışma ve çıkışları, dirençleri iyi izlemek gerek... Ne tesettür krizleri, ne MGK meselesi, ne Yargıtay felaketi, ne YÖK'ün tavrı hemen hiçbir şey, münferit gibi değil. Yol ayrımına yaklaştıkça o bildik bir çatışmanın, seferberliğin, projenin kokuları yayılmaya başlıyor... Son zamanlara majestelerinin muhalefetini yapmaya alışan Hürriyet gazetesinin Radikal'de yayınlanan bu söyleşiyi ertesi gün manşetine taşıması bile bir işaret...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |