AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Jeo-kültürel mayınlar

Türkiye Suriye sınırındaki mayınların temizlenmeye başlandığına ilişkin haberler gazetelerde bir tür sevinçle yer aldı. Hatta kimi basın organları mayınlardan temizlenecek sınır bölgesinde elde edilecek tarım alanlarından kaç kişiye istihdam alanı açılacağını bile yazıldı. Böylece, Suriye başta olmak üzere Türkiye'nin güney ve güneydoğu sınırlarının büyük kısmının mayınlı olduğu gerçeğini hatırladık.

Güney ve güneydoğu sınırlarımızın mayınlı olması aslında Türkiye'nin Ortadoğu ile olan uzun sınırının mayınlı olması anlamına geliyor. Mayınlardan temizlenmesi düşünülen bu alanın ne zamandan beri mayınlı olduğu sorusu ise elde edilecek peşin tarım gelirinin sevinci içinde unutuldu gitti.

Mayınlı sınır gerçeği aslında Türkiye'nin Ortadoğu ile ilişkilerini tanımlar aynı zamanda. Eğer sınır kavramı iki ülke arasında paylaşılan ortak çizgi olarak algılanacak olursa Ortadoğu sınırlarımız bu tanımlamaya hiç de uygun düşmez. Mayınlı sınırlar aslında Türkiye'yi Ortadoğudan ayıran çizgiye işaret eder.

Türkiye'yi 'kadim dostluk'lardan koparan sınır çizgisi sadece askeri ve stratejik bir ayrımdan ibaret değil. Her ne kadar askeri önlemlerden dolayı güvenlikle ilgili gibi görünse de mayınlı sınırlar, aslında Türkiye'yi ortak bir kültür ve medeniyet havzasından ayıran çizgidir. Ortadoğu sınırlarımıza döşenen mayınlar gerçekte Türkiye'nin hafızasına döşenmiş 'jeo-kültürel mayınlar'dır.

Türkiye'nin sınırlarına döşenen jeo-kültürel mayınlar sadece bir metafordan ibaret değil ne yazık ki... Kültürel olduğu kadar ekonomik bedeli olan bir yaşanmışlığa tekabül etmektedir.

Umut ve çelişki

Geçtiğimiz günlerde Güneydoğu'yu kapsayan bir gezi yaptım. Gaziantep'ten Diyarbakır'a uzanan hat boyunca tanık olduğum tarihi derinlik karşısında yaşadıklarımıza bakıp acı duymamak elde değil. Kadim medeniyetlere beşiklik etmiş, farklı kültürlerin zenginliğiyle beslenmiş bölgenin İslam medeniyetine ait aidiyet bilincinin şekillendirdiği bölgenin üstüne, strateji uzmanı olmadan da okunabilecek açıklıkta sergilenen büyük oyun insana ürperti veriyor.

Dünya dengelerinin bu bölgede yoğunlaştığı bir ortamda bile burası ve tüm Ortadoğu hâlâ umut veriyor; çünkü, bu bölge bunca bölge dışı müdahalelere rağmen hâlâ beslendiği köklü birikim sayesinde önemli bir potansiyele sahip. Bir bölgede hegemon güçlerin müdahalesini gerektirecek bir sorun yaşanıyorsa orada bunalım olduğu kadar müdahaleyi gerektirecek bir meydan okuma da var demektir. Bir bütün olarak İslam dünyası ve özelde Ortadoğu her ikisini birden yaşamanın gerilimini, sancılarını yaşıyor bugün. Sahip olduğu potansiyel nedeniyle çelişki ve umudu aynı anda yansıtıyor.

Antep-Halep hattı

Güneydoğu gezisi sırasında tanık olduğum ilginç bir ayrıntı bu jeo kültürel mayınların aynı zamanda birer jeo-ekonomik mayın olduğunu hatırlattı. Gaziantepli bazı girişimciler Halep'te yatırım yapıyorlar. Halepliler günübirlik turlar düzenleyerek Gaziantep'te alış veriş yapıyor. Antep'li girişimciler, bilhassa imalat ve tekstil alanında Halep'te yatırım yapıyor. Türkiye'den daha ucuza mal ettikleri tekstil ürünlerini iç piyasaya sürüyor, Tepe grubu gibi, Yalçınkaya gibi mağazalarda satışa sunuyor. Günübirlik alış veriş için özellikle hafta sonları bölgenin en büyük market zincirlerinin yer aldığı Antep'e gelen Halepliler, Suriye'de bulamayacağı ürünleri toplu halde ulaşabiliyor.

Sınırların yumuşamasıyla hemen kendini gösteren bu hareketlilik aslında bölgenin tarihi anlamda ekonomik ve kültürel ilişkisinin yeniden kurulmasından ibarettir. Tarihte hiçbir dönemde Gaziantep'le Halep-Şam arasında var olan ekonomik, kültürel hat yakın dönemde olduğu kadar kopuk olmamıştı. Antep fıstığının Şam fıstığına dönüşmesi bu ekonomik ve kültürel geçişkenliğin yaşayan bir göstergesidir.

Aynı durum Diyarbakır-Musul-Bağdat hattı için de geçerlidir. Tarihin en eski medeniyetlerine beşiklik etmiş bu hat hiçbir zaman bugünkü kadar parçalanmış değildi. Ortadoğudaki kaosu biraz da bu parçalanmışlıkta aramak gerekir.

Türkiye, bundan böyle soğuk savaş döneminin tek taraflı güvenlik algılamasıyla kendini bölgeden soyutlayarak dört duvar içine hapsedemez. Mümkün olduğunca bölgedeki gerilimi yumuşatma yönünde adımlar atmak zorundadır. Ne var ki, Suriye sınırında mayınlar temizlenirken Irak sınırında yeni mayınlı alanlar ortaya çıkıyor.

Tümüyle olmasa bile büyük ölçüde bölge dışı etkilerin sonucu oluşturulan bu ekonomik ve kültürel bu mayınlı alanları temizlemek için evin içindeki mayınları temizlemekten işe başlamak gerekir. Başörtüsünden başlayan tehdit algılarının, tek renkli bir yeknesaklığa sıkıştırılmak istenmemizin yeni mayınlar döşemekten başka bir şeye yaramadığını acı tecrübe ile yaşadık.


11 Kasım 2003
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED