|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
2003 yılı, ihracatımız için tam anlamıyla altın yıl oldu ve gelecek için daha büyük hedeflerin kapısını araladı. Yılın ilk dokuz ayında toplam bazda % 33 oranında artan ihracatımız, yıl sonu hedefinin 45 milyar doları aşmasını mümkün hale getirdi. İhracattaki % 33 oranındaki artış oranı alkışlanacak bir orandır. Ülke gruplarına göre dağılımına bakıldığında en yüksek artış oranının eski Doğu Bloku ülkelerinde ortaya çıktığı görülecektir. İkinci sırada ise Türk Cumhuriyetleri yer almaktadır. Belirtilen ülke gruplarına yapılan ihracat artış oranları sırasıyla % 54 ve % 48'dir. İhracat artışlarında dikkat çeken nokta başta komşu ülkeler olmak üzere yeni pazarlara açılımın olumlu sonuçlar vermesidir. Bu çerçevede yapılan ihracattaki artış oranı Malezya için % 400'ü, Suriye için % 100'ü, Çin Halk Cumhuriyeti ve Dubai için % 80'i, Bulgaristan için % 70'i, Yunanistan, Macaristan, Romanya, İrlanda ve Birleşik Arap Emirlikleri için % 60'ı, Rusya ve İran için % 50'yi aşmış bulunmaktadır. Diğer taraftan savaş sonrasında Irak'a yönelik ihracatta da önemli artışlar yakalanmıştır. ARTIŞIN NEDENİ Artışın bize göre temel nedeni aktif ihracat yönteminin başarılı bir şekilde uygulamaya konulmuş olmasıdır. Başta Suriye, Suudi Arabistan, Mısır, İran, Malezya, Çin Halk Cumhuriyeti'ne yapılan hükümet düzeyindeki geziler bu ülkelere olan ihracattaki artışın itici gücü olmuştur. İhracatçılarımızın bu pazarları tanımalarını sağlamış ve ilişkiye girmelerini kolaylaştırmıştır. Hiç kuşkusuz başarının aslan payı Sayın Kürşat Tüzmen ve ekibine aittir. Dış ticaretteki uzun deneyimi ve samimi çalışmaları başarıyı beraberinde getirmiştir. Döviz kurunun ihracatın ve ihracatçının aleyhine gelişmesine rağmen yüksek oranlı ihracat artışının yakalanmış olması başarının övgüye layık olmasını gerekli kılmaktadır. İhracattaki yüksek oranlı artışın, 2003 yılındaki büyümenin de temel belirleyicisi ve tetikleyicisi olduğunun unutulmaması gerekir. Keza, buna bağlı olarak kapasite kullanım oranlarının yükselmesinde de ihracat artışı önemli bir paya sahiptir. KUR POLİTİKASININ OLUMSUZ ETKİSİ Eğer Merkez Bankası kurdaki düşüşe izin vermemiş olsaydı 2003 yılı ihracatı belki 55 milyar doları aşacaktı. Özellikle SARS vakasının yaşandığı döneme denk düşen kurdaki gerileme, SARS olayının ortaya çıkardığı fırsatın ihracat artışı olarak yeterince değerlendirilmesinin önünü kapatmıştır. Esasında Merkez Bankası önce günlük 30 milyon daha sonra 50 milyon ve son olarak da 50+30 milyon dolarlık döviz alım ihaleleriyle döviz piyasasına müdahaleyi kabul etmiş ve uygulamıştır. Ancak, bazı günlerde 1 milyar dolara kadar ulaşan döviz arzını dengelemekte yetersiz kalan Merkez Bankası'nın döviz talebi, beklenenin tam aksine dövizdeki düşüşü hızlandırmıştır. Bu noktada Merkez Bankası'nın kur politikasındaki çelişki ortaya çıkmaktadır. Eğer, Merkez Bankası'nın döviz kuruna müdahalesi kurdaki aşırı dalgalanmayı önlemek içinse neden yeteri miktarda döviz alımı yapılmadığı sorusu cevapsız kalmaktadır. Merkez Bankası döviz piyasasına müdahale etmekle kurdaki düşüşün aşırı dalgalanma olduğunu zımnen kabul etmiştir. Buna rağmen yetersiz miktardaki alım ihalesi ile dalgalanmayı önleyememiş veya önlemek istememiştir. Döviz arzının, örneğin günlük 1 milyar doları aştığı dönemlerde bu kadar büyük alımın Merkez Bankası'nın parasal büyüklük hedefi ile çelişeceği iddiası ileri sürülebilir. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi bu iddia gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Zira, parasal tabandaki genişleme satın alma gücüne dönüşecekse enflasyon oranını yükseltebilir. Herkes tarafından bilinmektedir ki söz konusu dönemde TL'ye dönmek isteyen dövizin tamamına yakını portföy yatırımını hedeflemiştir. Portföy yatırımına yönelen para fiyatlar genel seviyesini yukarıya çekmez, buna karşılık faiz hadlerini geriletir. Merkez Bankası hatalı ve son derece katı para ve kur politikasıyla ihracatın artışındaki tarihi fırsatın tamamının kullanımını engellemiştir. Merkez Bankası bunu hep yapmaktadır. Dolar kurunun 1.5 milyon civarına yükselmiş olması TL'deki aşırı değerlenmenin meydana getirdiği gazın bir kısmını almakla birlikte ihracatçıya yeterli rekabet avantajı sağlamamıştır. Dolar kurunun 3 Kasım 2002 tarihindeki seviyesi olan 1.650.000 TL seviyesine ulaşması halinde ihracatta kazanılan ivme hız kesmeyecektir. Aksi halde artış oranının bir miktar gevşemesi kaçınılmaz hale gelir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |