AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Değişik bir iftar

"Ülkemizde müntesibi bulunan bütün dinlerin temsilcileri aynı masa etrafında buluşsalar ne ilginç konuşmalar olurdu" düşüncesi zihnimden geçiyordu ki, Kürşat Bumin, "Biz neyi konuşuyorsak, onlar daha farklı konuları ele almıyorlardır" diye beni uyardı. Üzüldüm. Oysa, tam karşımda duran masanın konukları, çok ilginç ilâhiyat tartışmalarını yürütecek düzeyde dinadamlarıydı...

Biri Katoliklerin ülkemizdeki temsilcisi, diğeri Musevilerin... Süryani Katolikler, Süryani Protestanlar da ayrı temsilcilere sahipler... Ermeniler ve Rum Ortodoksların temsilcileriyle birlikte, etti mi size altı... Diyanet işleri başkanı da ortalarında oturuyor... "Hele biri ilginç bir konuyu gündeme getirsin, eminim hararetle tartışacaklardır" diye düşünmeden edemedim.

Nitekim, Süryani Katolik Kilisesi'nin lideri Yusuf Sağ, "Süryaniler kimdir?" genel başlığı altına girecek bir konuşma yapınca, baktım, masadaki bütün ruhanilerin ilgisi uyandı. Çünkü, bizim bölgemizden bir dinî cemaatin tarihi, yalnızca kendi kutsallarıyla anlatılamıyor, Sağ, Tevrat'tan ve Kur'an-ı Kerim'den alıntılarla süsledi konuşmasını... Kürşat Bumin'e dönüp, "İşte benim kast ettiğim böyle bir ilâhiyat sohbetiydi" dedim...

Musevilerin dinî lideri Hahambaşı İshak Haleva, "Böyle bir tablo yalnızca İstanbul'da olabilir" dedi kendisine söz verildiğinde... Dünyanın başka yerlerinde, farklı dinden insanlar, birbirlerinin gözünü oyarlarken, bizler İstanbul'da bir iftar sofrasında 'farklı' dinî kimliklerimizle biraraya gelebiliyoruz. Bir konuşmacı, "Bizim derdimiz Avrupalılara şirin görünmek değil" dedi ve ekledi: "Yapmak istediğimiz, bize ait olan bir geleneği günümüzden geleceğe devredebilmek..."

Prof. Hüseyin Hatemi ve Kezban Hatemi çifti, birkaç yıldır, Ramazan ayının bir akşamını bütün dindarları bir iftar masası etrafında buluşturmaya ayırıyorlar. İyi de yapıyorlar... Bu tür buluşmalardan habersiz biri, yanlışlıkla bizim iftar salonuna girip, değişik dinî kisveleriyle bir masada oturan insanların Türkçe konuşarak kendilerini ifade ettiğini görse, şaşkınlıktan ne yapacağını bilemezdi, eminim...

Oysa, farklı dinlere mensup insanlar yüzlerce yıldan beri bizimle yaşıyor ve bizim dilimizi konuşuyorlar. Hem de gayet güzel konuşuyorlar...

Vatikan'ın İstanbul'daki temsilcisi Monsenyör George Marovic, sıra kendisine geldiğinde, "Ben aslında gittiğim her yere 'Cevşen-i Kebir'imi de götürüyorum, ama şimdi unutmuşum" diye sözüne başladı. "Rüşvet-i kelâm" sandınız, değil mi? Öyleyse sözünün devamını bekleyin: "Kitabı unutmam önemli değil, çünkü o kadar sık okuyorum ki, baştaki duayı ezbere biliyorum; beraberce okuyalım..." Gerçekten de, namaz sonrası bizlerin ettiğimiz duayı, Arapça ifadelerle tekrarladı Katolik rahibi Maroviç...

Bir başkasından duydum; aslında fizik eğitimi alırken yakın bir dostunun vefatının ruhunu etkilemesi üzerine kendini genç yaşta dine verip rahip olmuş Mesrop Mutafyan. Çok genç yaşında ülkemiz Ermenilerinin dinî lideri seçildi. İftar akşamı yaptığı, birlik ve beraberliğin, sevgi ve karşılıklı anlayışın önemine dikkat çektiği konuşma çok samimiydi.

Diyanet işleri başkanı Prof. Ali Bardakoğlu etrafındakilerde saygı uyandıran bir kişi. Samimi dindarlığı etkileyici. Bilgisi ve bildiklerini başkalarının başına kakmadan paylaşmaya hazır tavrı dikkatlerin üzerinde toplanmasını sağlıyor. Bütün ruhaniler konuştuktan sonra söz kendisine verildiğinde, birlikteliğin felsefesini yetkin bir biçimde o yaptı.

O geceyle ilgili izlenimlerde sadece dinadamları üzerinde yoğunlaşırsam sizleri yanıltırım. En az onların varlığı kadar etkileyici zengin katılımcıları vardı iftarın. Hemen yanı başımda ünlü sanatçı Perran Kutman ve eşi Koray Sarıtaş oturuyordu. Ötede Necef ve Ahmet Uğurlu çifti... Kürşat Bumin felsefe profesörü eşi Tülin Bumin'le gelmişti. Hürriyet danışmanı ve yazarı Doğan Hızlan, Radikal'den Avni Özgürel ve Vecdi Sayar da masadaki diğer konuklardı.

İlhan Kesici eşiyle gelmişti ve masasını Kanal-7'den Ahmet Hakan, CNN-Türk'ten Cüneyt Özdemir, Nuray Mert ve Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Arus Yamul ile paylaşıyordu. Gecenin iki siyasetçi konuğu daha vardı: Beyoğlu belediye başkanı Dr. Kadir Topbaş ile Şişli belediye başkanı Mustafa Sarıgül... Musevi Cemaati başkanı Bensiyon Pinto'yu da gördüm.

Prof. İlber Ortaylı, Tevrat'tan alınma, hayatın dar bir köprü olduğuna ve onun sevgiyle aşılabileceğine dair bir cümleyi İbranice aslıyla okudu. Geleneği geleceğe taşıma kaygısını onun ağzından duyduk.

Türkiye'de sanki iki paralel çizgi birbirine değmeden süregidiyor: Biri, 'başka' veya 'öteki' kavramıyla karşılanan kimliklere bile hoş bakabilen Anadolu çizgisi; İstanbul'daki iftara yansıyan o çizgiydi işte. Diğeri de, kendisinden olan farklıyı bile dışlamaya, hor görmeye meyyal Ankara çizgisi... Bu ikinci çizginin, kendisinden olmayana hoşgörü duyabileceğini hiç sanmıyorum. Nitekim, 'azınlıkları' ilgilendiren yasaların çoğu değişti, ama bürokrasi onları uygulamakta direniyor...

Bu Ramazanın en hoş iftarıydı Hatemi Çifti'nin Feriye Lokantası'nda verdiği; lokantanın iftar mönüsü de zengin ve bereketliydi.


11 Kasım 2003
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED