|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Medya açısından görsellik ve görünürlük sadece dil sorunu değildir. Medya, özellikle de televizyon dilini belirleyen görünür olma, bir şeyleri görünür kılma aslında bir uygarlığın hakikat karşısındaki tavrından bağımsız düşünülemez. Medya eleştirmenleri açısından görün/tülene/meyen olgunun yok sayılması ile hakikatin görünürlükle ilişkilendirilmesi arasında derin bir felsefi duruş söz konusudur. Görün/tülen/meyeni yok sayan bir gerçeklik algısı aslında insanın ontolojik duruşunu görünürlülükle sınırlayan bir anlayışın sonucudur. Görünmüyorsun o halde yoksun ilkesi bir iletişim dili olmanın ötesinde medya dolayımında varoluş algısını empoze eden bir tasavvurun sonucudur: Varsan görünmelisin, ya da göründüğün kadar varsın. Varlığını mümkün kılmak için görünmelisin. Modernitenin doğuşunu betimleyen görünürlük, modern insanın hakikat anlayışını belirlerken bunu medya ortamında ve medyalar aracılığıyla mümkün hale getirmiştir. Türkiye gibi modernliğin bir iktidar ideolojisi, bir Batılılaştırma projesi haline geldiği ortamlarda çok daha kabaca tezahür eden görünürlük ve görsellik iktidar aygıtının temel aracı ve de argümanı olmuştur. Türkiye özelinde sadece mesajın sunum biçimi değil bizzat mesajı belirleyen hatta mesajın kendisi haline gelmiştir. Görselliğin kendisi hakikatin yerini alırken görselleştirilebilen hakikatler üretilmiştir. Modernliğin özellikle İslam toplumlarına girmesi ile görsellik arasında doğrudan bir ilişki kurulmuştur. Modernitenin görsel iktidara dönüşen resmi ideolojiler eliyle meşrulaştırılması ve benimsenmesi ancak görsellik eliyle mümkün olmuştur. Totaliter rejimlerden özgürlük taraftarı modern Batı yanlısı sistemlere kadar modernitenin iktidar ilişkisi görsellik ortamından bağımsız açıklanamaz. Görsellik bir yandan iktidar ideolojisinin yaygınlaşmasını ve meşruiyetini sağlarken bir yandan da yeni bir gerçek algısı üretmeye başlamıştır. Türkiye'de medyada bolca karşılaştığımız bu görünür olma kaygısının olanca renkliliği ve magazinselliği içinde, kurgu gerçekliklerin nasıl toplum bilincine "giydirilmesi" ameliyesine dönüştü/rüldü/ğünü; bilhassa tarih, toplum ve aidiyet konularında ideolojik bir amaca yöneldiğini fark etmiyoruz bile…Televizyon yayıncılığının popüler kültüre ya da televole kült/ür/üne teslim edildiği bir ortamda görece daha seviyeli yayın yapan kanalların belgesel programlarına yer ayırmaları yayıncılık açısından önemsenmesi gereken bir olgudur. Seyredilmezlik gerekçesiyle özel televizyonların yer vermediği belgesel filmlerin belli bir kaliteyi ve belgesel dilini yakaladığı takdirde izleyicinin reddetmeyeceğini son örnekler göstermiştir. Ancak tam burada gerçek/lik ve görünürlük bağlamında, temelde görünürlük üzerine kurgulanan belgesellerin izleyiciye dayattığı kimlik tanımı üzerinde ustaca kurgulanmış "mesaj"ı atlamamak gerekir. Resmi ideolojinin temsil ettiği modernlik anlayışının taşıyıcısı olan resmi medya ile, postmodernlik görüntülü de olsa resmi modernlikten farklı ama onun devamı modernlikler üretmeye çalışan özel kanalların bir ideolojik aygıt olarak işlevi görmezden gelinemez. Özellikle de belgesel filmlerin "kurgulanmış tarihi gerçeklik," giydirilmek istenen kimlikler bağlamında son derece ideolojik bir yerde durduğuna kuşku yok. Türkiye'de uzun zamandır yürütülen medeniyet değiştirme projesinin bir parçası olarak tarihin yeniden kurgulanmasında doğrusu belgeseller yeni bir işlev yürütüyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında gözlemlenen Hititler, Asurlular vb. gibi tarih öncesi pagan uygarlıklara yapılan vurgu post-modern çoğulculuk, kimliksizlikten hareket ettiği izlenimi veren görselliğin zenginliğinde gizlenmiş yeni kimlikler icat ediyor. Bu toplumun bilincinde yatan İslam geçmişini yok saymak, İslam dışı tarihe karışmış ne kadar arkaik kült/ür/ler varsa onları kimliğimizi oluşturan unsurlar adına görselleştirmenin ideolojik yansımalarıyla karşı karşıyayız. İstanbul'un fethini kutlamaktan utanan ancak topluma İslam dışı, pagan bir aidiyet giydirmenin albenili görüntüleri var karşımızda. Bu topraklara ait kültürel zenginlik bu topraklarda yaşayanların varlığını mümkün kılan bilincin imhasına yönelik ilkel bir modernlik anlayışıdır sürdürülen. Kurgulanmış tarihin görünür/görüntülü formata uyarlanması ancak görünenin hakikat olduğu bir algılayış ortamına ustaca giydiriliyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |