|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Son günlerde iyice açığa çıkan AB İsrail gerginliğinin iki taraf arasında sıradan bir anlaşmazlık olarak okunması mümkün değil. Her ne kadar İsrail bu anlaşmazlığı dünyada yükselen anti-semitizmle ilişkilendiriyorsa da gerilimin çok derin sistem içi ayrışmaya işaret ettiği muhakkak. Çünkü İsrail'in dünya sistemi içindeki sembolik yerinin oluşmasında Avrupa'nın oynadığı belirleyici rol göz önüne alınmadan yaşanılan gerginliğin neyin göstergesi olduğu, ne türden 'dip dalga'ların habercisi olduğu anlaşılamaz. Ortadoğuda bir İsrail devletinin kurulması, her şeyden önce Avrupa içi siyasi ve teolojik bunalımın sonucudur. Avrupa'nın kadim hastalığı anti-semitizm teolojik ve sosyolojik bir sorun olarak 20. yüzyıla taşındığında Avrupa'nın belirleyici olduğu dünya sisteminin meşruiyetinin göstergesi anlamını içerdiği bir gerçek. Osmanlıyı dünya siyasetinde belirleyici bir güç olmaktan çıkaran Avrupalı güçlerin Ortadoğuda yaptıkları tek kalıcı düzenleme olarak; bölgeye dışardan ithal edilen bir unsur olarak eklemlenen İsrail'in kuruluşuna giden süreci hazırlanmasıdır. İkinci dünya savaşına kadar uluslar arası sistemin bölgedeki hakimiyetinin en somut göstergesi İsrail'in varlığıdır. İngiltere ve Fransa'nın başını çektiği Osmanlıyı tarih sahnesinden uzaklaştıran kolonyal devletlerin güç gösterisinin simgesel ifadesiydi İsrail. Avrupa'nın dünya sisteminde belirleyici güç olmaktan çıkıp Amerika'nın bunu devralmasını teyit eden yine en somut gösterge İsrail'in kurulması ve bunun yaşatılması için verilen destektir. Çünkü Amerika, bölgeye yerleşirken kolonyalizmin mirasını hatırlatacak siyasetten uzak durmaya çalışırken bunun tek istisnası olarak İsrail'e verilen desteğin sürdürülmesi olmuştur. Özellikle 1950'li yıllarda İngiliz ve Fransızlarla karşı karşıya gelme pahasına da olsa sömürgeciliği hatırlatacak uygulamaları sürdürmek istememiş, bölgede kendi kontrolünde yeni dengeler oluşturmuştur. Osmanlının tasfiyesi sürecinde imzalanan Skies-Picot anlaşması ve Balfour deklarasyonu ile bölgeye yabancı bir unsur olarak İsrail'in kuruluşuna giden yolu açan güçler bu yolla dünya sisteminin patronu olduklarını da göstermek istediler. Bunun gibi ikinci dünya savaşından hemen sonra yeni dünya düzeninin patron/ları Amerika ve Sovyetler Birliği İsrail'i kurdurarak bölgeyi yeniden şekillendirdiler. İsrail'in kurdurulması aslında dünya sisteminin patronları açısından güçlerinin meşrulaştırılması amacına hizmet etti. Tarihsel anlamda İsrail ile dünya sistemi arasında en azından sembolik düzeyde böylesi bir ilişkinin varlığı söz konusu olduğu söylenebilir. İsrail dış işleri bakanı Silvan Şalom'un Brükselde dışişleri bakanları düzeyinde yapılan AB-İsrail Ortaklık Konseyi toplantısında yaşanan gerilimin ortak basın açıklamasına kadar yansıması güç ayrışmasının habercisi sayılmalıdır. AB ülkelerinde yaşayanların büyük çoğunluğunun İsrail'i dünya barışını tehdit eden en büyük tehlikelerden biri olarak göstermeleri İsrail tarafından Avrupa'nın İsrail'in kuruluşunu mümkün kılan, meşrulaştıran kadim hastalığının anti-semitizmin yeniden ortaya çıkması şeklinde yorumlandı. Dahası Şalom, İstanbul'da yaşanan saldırının arkasında AB'nin terörizmi cesaretlendiren politikalarının yattığını söylemesi sıradan bir olay sayılmamalıdır. Bu ifadenin açılımı, Amerika'nın terörle mücadele dediği işgal ve İsrail'in uyguladığı devlet terörüne destek vermemektir. Zaten AB soğuk savaşın sona ermesinin ardından Ortadoğu politikalarında Amerika dolayısıyla İsrail karşıtı politikalar yürüttüğü görülüyor. Atlas Okyanusu'nun iki yakasının gittikçe birbirinden uzaklaştığını gösteren en somut siyasi gelişme Ortadoğu ve özellikle Filistin konusunda yaşanmaktadır. Bölgede Amerika'nın boşalttığı güç dengelerini AB'nin doldurmaya çalışması ikinci dünya savaşı sonrası dengelerde tarafların oynadığı rolü hatırlatır gibi. İsrail'i daha çok eleştiren, Arap politikalarına destek veren bir Avrupa Birliğinin askeri anlamda ABD ile yarışması mümkün değil. Ancak, içten içe yaşanan rekabetin yaşandığı en somut alan Ortadoğudur. Yeni durum olarak ABD başkanı Bush'un Avrupa'daki geleneksel müttefiki İngiltere'deki kamuoyu bile kıta Avrupasıyla benzer tepkiler veriyor. İngiltere'yi ziyaret eden Bush'u protesto etmek üzere bugün Trafalgar Meydanında yüz bini aşkın insanın toplanması bekleniyor. Ortadoğuda siyasi yapı daha da kötüleşme emareleri verirken yeni dengelerin oluşumu yine İsrail üzerinden gerçekleşecek gibi görünüyor. Amerikanın gücünün zirvesinde gibi görüldüğü şu günlerde İsrail politikaları AB ile ABD arasındaki ittifakın ayrışmasını belirleyecek. Ancak bu durumda ayrışma daha önceki dönemde ki gibi bir güç değişiminden çok birbirinden kopmayla neticelenmesi muhtemel. Ve İsrail politikaları bu ayrışmanın şiddetini belirlemede anahtar rol oynuyor. Ayrışmanın İsrail'e yansıması daha önce görüldüğü gibi İsrail'in kazanacağı anlamına gelmiyor. Tüm bu denklemde Türkiye nerede?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |