|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İstanbul'daki terör eylemini vurgulu biçimde iddia edildiği gibi El Kaide mi yaptı, yoksa kendini "İslam"la ilişkilendiren bir başka örgüt mü? Kim yaparsa yapsın, bu eylemin İslam'la ilgili hiçbir olumlu "mesaj" taşımadığını, bir mesaj niyeti varsa bile bunun tıpkı eylemi yapanların parçalanması gibi ellerinde patladığını söylemek mümkün. Böylesine bir eylemin mesajı üzerinde hassasiyetle durması gereken, hem de uluslararası çapta örgütlendiği iddia edilen bir yapılanmadan beklenmeyecek ölçüde "aptalca" bir "mesaj kurgusu" taşıdığını söylemek gerekiyor. Olay, Başbakan Erdoğan'ın "mesaj vurgusu" üzerinde yoğunlaştığı için o konuyu irdelemek istiyorum biraz. "Terörün mesajını almayacağız" sözünü ilk kullanan Başbakan Erdoğan'ın siyasi danışmanlarından Ömer Çelik oldu. Çelik Sabah'taki yazısında "terör yapacağını yapmıştır ve bundan sonrasında da bunun arkasının geleceği mesajını yayarak gücüne güç katmaya çalışmaktadır. Bizim yapacağımız ise açıktır ve tektir: Bu mesajı almayacağız." diyor, bu mesajın içeriğine ilişkin görüşünü de şu cümlelerde veriyordu: "İç dinamikler ve dış dinamikler arasında Türkiye'nin geleceği adına kurulan dengelere kendince 'balans ayarı' yapabileceğini sanan bu lanetli terör eyleminin kişiliksizliğini böyle teşhir edeceğiz." (Sabah, 17 kasım 2003) Anlaşılan Çelik, terörün mesajının "Türkiye'nin iç ve dış dinamikler içinde kurduğu dengeye yeni bir balans ayarı yapma"yı hedeflediğini düşünüyor ve "bu mesajı almayacağız" diyor, yani "kurduğumuz dengelerden sapmayacağız" demek istiyordu. Başbakan Erdoğan da paralel şeyler söyledi: "Terörün mesajı varsa onu elimin tersiyle ittiğimi ve ayaklarımın altına aldığımı dünyaya haykırıyorum" dedi. Başbakan'ın sözlerinde "mesaj varsa" gibi daha ihtiyatlı bir dil kullanılıyor, Ömer Çelik'inkine benzer biçimde "iç dış dengeler" ve "balans ayarı" gibi somut bir mesaj algısından söz edilmiyordu. Acaba terörün mesajı gerçekten neydi? Başbakan'ın kamuoyu ile paylaşmadığı bir mesaj algısı var mıydı? Danışman Ömer Çelik "Türkiye'nin kurduğu dengeler"den neyi kastediyordu? Onun, Afganistan, Irak geriliminde Türkiye'nin ABD yanında rol üstlenmesini vurgulu biçimde istediği biliniyor. Acaba ona göre terör eylemi, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerine yönelik bir tepki mi idi? Tabii, terör olayının mesajı ile ilgili tek iddia bu değil. Benzer bir iddia Türkiye – İsrail ilişkilerine yönelik tepki tarzında da ortaya konuyor. Bu iki iddianın problemli yanı, Türkiye'nin hem Amerika hem de İsrail ile, can ciğer kuzu sarması bir ilişki içinde görünmesine bağlı. Oysa böyle bir ilişki mevcut değil. Türkiye her iki alanda da elbette karşı kutuplarda görünmeyen, ancak mesafe bulunduğu intibaı da veren bir diplomasi yürütüyor. Sağlıklı bakan herkes, Türkiye'nin İslam coğrafyasına ilişkin özel bir hassasiyet sergilediğini görür. Ve bu görüntünün "İslam" adına bir öfke ile Türkiye'nin vurulmasına yol açmayacağını bilir. Terör eyleminin "Türkiye'yi hedef aldığı"na ilişkin bir başka iddia, "Türkiye laik demokratik bir İslam ülkesi, El Kaide gibi örgütler bu örneğin yayılmasını istemedikleri için Türkiye'yi vurdular" şeklinde ortaya konuyor. Bu iddia da oldukça problemli: AKP iktidarı, içerde "gizli gündemi" bulunan "İslamcı" bir iktidar olarak algılanıyor ve bu kanaat, kimi kesimlerde derin bir öfke uyandırıyor. Bu kesimin medyadaki sözcülerine baktığımızda bu iktidarı vurmak için eylem yapacağını düşünmek, el Kaide'nin eylem yapacağını düşünmekten daha akla yakın geliyor. Bir şey daha var: Türkiye'de "muhafazakar demokrat" bir iktidar, İslam dünyasında yeni bir deneme anlamına geliyor. Laik demokratik yapının toplumun islami hüviyetiyle daha farklı bir uzlaşma zemini aradığına ve bunun toplum tarafından da ilgi ile izlendiğine tanık olunuyor. Bu iktidara karşı yapılmış bir terör eylemi, Türkiye'de "dindar" insanları bile çileden çıkaracak nitelikte iken, adının bayşına "İslam" konulmuş bir örgüt, aklını kaçırmadan nasıl bir terör eylemi ortaya koyabilir? Ve hepsinden önemli bir mesele, "acaba bu terör eylemi kime karşı yapıldı?" sorusunun cevabında yatıyor. Yukardaki değerlendirmeler, genelde eylemi Türkiye'ye, ya da daha özel olarak AKP iktidarına karşı yapılmış olarak görmekten kaynaklanıyor. Oysa, genel imaj, eylemin "Yahudilere karşı" yapıldığı şeklinde oluştu. Çünkü eylemler, Ankara'yı veya AKP'yi sembolize eden bir yerde değil, sinagoglar çevresinde gerçekleşmişti. Kaldı ki eylemlerin dünyadaki yankısı da bu çerçevede olmuş, üstelik İsrail tarafından yapılan sözlü eylemli girişimler işi Musevi karşıtlığı eksenine otutrmuştu. Ama eylem doğrudan sinagoglara karşı değil de, her türden insanın gelip geçtiği sokaklarda gerçekleştiği ve ölenlerden büyük kısmı Musevi değil Müslüman olduğu için, eylemin Musevileri hedef aldığı değerlendirmesi de problemli idi. Bununla birlikte şayet eylem Musevilere karşı yapılmışsa, "Türkiye'nin laik demokratik yapısına karşı islami terör" değerlendirmesi boşta kalıyor, olayda sokaktaki Müslümanların Musevilerden birkaç misli fazla can kaybı vermesi "Musevilere karşı islami terör" iddiasını tartışmalı hale getiriyordu. Ölen Müslümanlara bakan birisi de çıkıp, yekten "Müslümanlara karşı islami terör" gibi absürd bir iddia ortaya atabilirdi... Görüldüğü gibi "mesaj" işi karmakarışık bir iş. Yani "mesaj"dan yola çıkıp terörün kimliğini tanımlamak son derece zor. "Biz bir İslam ülkesinde, üstelik Ramazan'da bir eylem yapalım da kim ölürse ölsün, kim hangi mesajı alırsa alsın" gibi bir çıkış noktasının ise, yazının başında ifade ettiğimiz "aptal"lıktan öte bir yapıyı ortaya koyduğunu söylemek bile zaid. El Kaide'nin yapısı acaba nasıl bir aptallığı ihtiva ediyor? Aptallığı mı, yoksa adına her türlü provokasyonaun yapılabileceği karmakarışık bir bünyeyi mi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |