AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Patlamalar Kıbrıs'ta durumu etkiler mi?

Yetkililer, İstanbul'da meydana gelen patlamaların sorumlularını bulduklarını ileri sürüyor.

Biz bu türden açıklamalara hep temkinli yaklaştım.

Bazı 'duayen' yazarlar gibi sonradan 'devlet beni yine yanılttı' diye hayıflanmak yerine, bu tür olaylarda hep kuşkularımı belirtmekle yetindim.

Yine de kuşkuluyum ve böylesine büyük çaplı bir terör eyleminin sorumlularının bir iki gün içinde bulunacağına ihtimal vermiyorum.

Her zamanki gibi de yanılmayı çok istediğimi belirtmeliyim...

Üzerinde durmak istediğim bu değil... Bu patlamaların bazı önemli olaylarda ve Türkiye'nin alacağı bazı kararlarda nasıl bir etki yapacağını merak ediyorum.

Bazı yorumcuların dediği gibi, 'birçok şey artık eskisi gibi olmayacak'sa mesela Kıbrıs sorunun çözümünde bu patlamanın da etkisi görülecek mi?

Başka bir deyişle bu patlamadan, Kıbrıs için de bazı sonuçlar çıkartmak mümkün olabilecek mi?

Veyahut bu patlamalar, sıkılgan bir tavırla ve ikircikli olarak çözüm yolunda belli belirsiz mesajlar veren hükümeti etkiler mi?

Patlamadan sonra oluşan havadan da yararlanarak, "Türkiye uluslararası terörün tehdidi altında" diyerek çözüm yolunda atacakları varsayılan adımlardan vazgeçebilirler mi?

Kuzey Kıbrıs'tan gelen haberler ve oradan dönen bazı Kıbrıslı arkadaşlarımın anlattıklarına bakılırsa Kıbrıs'ta durum hayli nazik. Birçok kişide tedirginlik var. Sanki seçimlerden önce birşeyler olacakmış gibi beklenti içindeler.

Devletin seçimleri, Denktaş'tan yana partiler lehine sonuçlandırmak için giriştiği çabalardan ürkenlerin sayısı son günlerde hayli artış göstermiş bulunuyor. ABD'lilerin köylerde Denktaş aleyhine propaganda yaptığına ilişkin söylentiler de bu havayı pekiştiriyor.

Sivil giyinmiş askerlerin Kuzey Kıbrıs'ın her tarafındaki Denktaş yanlısı faaliyetleri rahatsızlık yaratıyor.

Unutmamak gerekir ki Türkiye'nin adanın kuzeyinde 35 bin askeri bulunuyor. Bu askerlerin en üst düzeydeki komutanı (genelkurmay başkanı) ise geçenlerde yaptığı açıklamalarla silahlı kuvvetlerin Kıbrıs'ta Türkiyenin öngördüğü koşullar dışında bir anlaşmayı kabul etmeyeceğini açıklamıştı.

Yani taraf olduğunu beyan etmişti.

Şimdi taraf olan bu gücün unsurları Kuzey Kıbrıs'ta seçinin sonucunu belirleyecek bir faktör olarak görünüyor.

Öte yandan Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi'nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Loizidu davasını kaybeden ve yaklaşık olarak bir milyon dolar tazminat ödemesi gerektiği halde hâlâ bu tazminatı ödemeyen Türkiye'ye verdiği süre dün sona ermiş bulunuyor.

Türkiye'nin ödemeyi yapmaması halinde bazı yaptırımlara muhatap olacağı biliniyor. Bu noktada Dişişleri Bakanı Gül, Türkiye'nin ödemeyi yapacağını ama bazı şartları olduğunu söylüyor.

Bu şartlar konusunda Avrupa Konseyi nasıl karar veririse versin Türkiye bu davayı kabul etmiş durumdadır.

Türkiye'nin ileri sürdüğü şartların ise bana göre hiçbir değeri yoktur.

Çünkü Türkiye aynı zamanda Avrupa Mahkemesi'nin de yetkilerini ve verdiği kararları uygulayacağını beyan etmiş bulunuyor.

Bu durumda, Kıbrıslı Rum bayan Loizidu'nun Kuzey Kıbrıs'taki mülkünün işgal edildiği ve bu nedenle mülkünü kullanamadığı da ikrar edilmiş bulunuyor. Lafın Türkçesi Türkiye, kendisinin adanın kuzeyinde işgalci olduğunu kabul etmektedir.

Anlaşma olması halinde de bu tazminatlar ödenecektir. Çünkü burada söz konusu olan özel mülkiyet haklarıdır. Bu insanların mülklerine çoğunlukla Denktaş yandaşları tarafından el konulmuş durumdadır. Anlaşma durumunda bu tazminatlar için daha makul bir uzlaşma yolu tabii ki bulunabilir.

Bunu yapmazsa, Loizidu davası gibi daha sırada olan binlerce davada yazminata mahkum edileceği kesindir.

Bu tazminatların 30-40 milyar doların civarında olduğunu Dişişleri Bakanlığı yetkilileri açıklıyor.

Ayrıca Avryupa Konseyi ödemenin olmaması halindeTürkiye'ye bazı yaptırımlar da uygulayacaktır. İş, Konsey'den çıkartılmaya kadar gidebilir. İşte meselenin bu noktaya varmaması için, şartlara da bağlansa Türkiye bu durumu kabullenmiş ve hükümet çözüm için bazı çalışmalara yönelmişti.

Annan Planı'nın görüşülmesi için çalışmalara başlanmıştı.

Çünkü hükümet, Kıbrıs'ta 2004'ün Mayıs ayına kadar çözüm olmaması durumunda AB üyeliği yolunda görüşme tarihi alınamayacağını çok iyi bilmektedir. Şimdi merak konusu olan şudur.

Patlamalar, Genelkurmay Başkanı'nın ifade ettiği gibi Kıbrıs'ta çözümü engellecek bir atmosfer mi yaratacaktır?

Ve Türkiye içine kapanık, her konuda terörü bahane eden, sadece güvenlik endişeleri ile yaşayan bir ülke mi olacaktır?

Yoksa, Genelkurmay Başkanı ve çözüm istemeyen güçler ne derse desin, hükümet AP yolunda bu önemli adımı atıp tarihi bir dönemeci dönecek midir?

Hükümet ve AKP bu kararla bir anlamda kendi kaderini de belirleyecektir.

Patlamalar Türkiye'ye yönelikse Türkiye bu oyunu boşa çıkartmalıdır.


20 Kasım 2003
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED