|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sinagog katliamının hemen ardından İsrail'den İstanbul'a gelen uzun sakallı, Zaka gömlekli Musevilerin kurtarma ekibi olduğu yolundaki açıklamalar pek çok kişiyi tatmin etmedi. Kurtarma ekibi görünümlü ajanların, kimsenin giremediği yerlere girip delil toplamasına tepki gösterdiler. Hem de öyle kıyıda köşede değil, ekranlarda, sütunlarda, sayfalarda. Müslümanı Yahudisi Urumuyla, ölenlerin hepsi Türk vatandaşı olduğuna göre, İsrail'den bir ekibin gelerek olay yerini didik didik etmesi pek makul değil gerçekten. Öyle ya, ölen Museviler ile din bağlantısını İsrail kuruyorsa, ölen Müslümanlarla Pakistan yahut İran'dan bir ekip aynı şekilde bağlantı kurarak bombaların patladığı yere intikal edebilir... Böyle bir şey, ne ölçüde mantığa uygundur? Ama İsrail ekibi uyanık davranıp "Zaka" yazılı yelekler giymişlerdi. Bir başka ülkenin ajanları geldiklerinde sırtlarına "Zoka" yazılı yelek geçirseler, sanıyorum ki pek inandırıcı olmaz. Çünkü emniyetimiz İran yahut Pakistan'dan gelecek "Zoka"yı yutmaz. İyi de, "Zaka"yı niye yuttu? Ya da şöyle soralım: Yuttu mu? Yuttuğunu düşünenler, itiraz ederken, "bu bir deprem değil ki" cümlesini de içinde bulunduran daha uzun cümleler kurmakla meşgul. Oysa bana göre deprem durumunda bile biraz düşünmeli. Sonra biraz daha...
NİCE BAYRAMLARA
İçinizi bir yoklayın, duygularınızı tartın... Ramazan bitiyor, bayram yaklaşıyor diye üzülmeye başladıysanız, yaşınız kemale ermiş demektir. Çocuklar ve gençler sevinir bayram yaklaştıkça. Büyükler ise son haftaya girdik, son cumayı da kıldık, beş gün kaldı, üç gün kaldı diye hayıflanarak yaparlar geri sayımı. Dedeler nineler, amcalar teyzeler, analar babalardır Ramazan bittiği için üzülenler. Belki içlerinden bazıları, bir sonrakine erişemeyecektir ve onu bir parça da olsa hissetmektedir. "Nice bayramlara" sözü, onlar için çok farklıdır bu yüzden.
KEKLİĞİN YERİ
Mehmet Ali Birand, vurulan kekliğin cebe konduğunu sanıyor galiba. Galiba diyorum, çünkü kesin değil. Yani yine dili sürçmüş olabilir. AB'nin "cepte keklik" olmadığını söyledi de geçen akşam. Her ihtimale karşı hatırlatalım dedik. Sayın Birand Sayın Birand, keklik çantaya konulur, cebe değil. Aslında bu detayı geçsek ve hiçbir yere koymasak. Keklikleri vurmasak ve bıraksak gönüllerince sekerek yaşasalar... Keklik gibi seken genç kızlar gibi sekerek... Ne iyi olur.
ANA DİLİ KÜRTÇE
Babası Türk, annesi Kürt idi. Annesini, daha bebekken kaybettiği için hiç hatırlamıyordu. Zor geçen bir çocukluk döneminden sonra tahsiline devam etti. Okudu, okudu, okudu... Yurt dışına gitti, okumaya orada devam etti. Birçok dil öğrendi. Yabancı dil başlığı altında sayılabilecek diller listesinin başında yer alanları sular seller gibi yuttu. Annesini görmediği için ana dilini bilmiyordu. Çok yabancı dil öğrenmesini, bir "ana" diline sahip olamayışına bağlıyordu. Ve o boşluğun bir türlü dolmadığını söylüyordu arkadaşım. Kürtçe kursu açılması üzerine, "Artık kursa gider, ana dilini öğrenirsin" dediğimde, verdiği cevap gözlerimi yaşartmıştı... -Annem olmadıktan sonra, dili neyleyim? Söyleyin Allah aşkına, insanın içini titretmez mi bu cevap?
HAMAL
- ABD'de hamal olmak varmış! - Niye? - Amerika'da bir hamalın yıllık kazancının hangi rakamlara ulaştığından haberin yok galiba! Sen hamal olmaya razıysan, Amerika'ya gitmene gerek yok, nerede olsa kazanırsın!
HEYKELE İMZA
Urfalılar, İbrahim Tatlıses heykeli için otuz bin imza toplamış. Bir heykel için otuz bin imza toplanıyorsa, düşünmek lazım. Demek ki iki heykel için altmış bin imza toplanır! Üç heykel için doksan. Dört heykel için... İftara ne kadar zaman kaldı?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |