AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Bayramımız kutlu olsun!

Bugün Müslümanların bayramı. Ramazan bayramı: Oruç ayı Ramazan bitti.

Dün imsakten iftara kadar uzak durduğumuz yiyecekleri ve içecekleri bugün âfiyetle ve yakınlarımızla birlikte yiyip içiyoruz.

Oruç tutmamız dün farzdı, bugün haram.

Dün arife idi, bugün bayram.

Dün Ramazan idi, bugün Şevval.

Bugün Müslümanların şeker bayramı.

Müslümanlar bugün birbirlerine şeker gibi tatlı, lokum gibi yumuşak davranacaklar; misafirlerine şeker, lokum, çikolata, baklava, kadayıf, çay, kahve, süt, ayran… ikram edecekler. (Likör mü? Allah'tan korkun!)

Bugün Müslümanların 'ıydü'l-fıtr'ı, "fıtır bayramı".

Ramazan akşamlarında "iftar" ile oruçtan çıktığımız gibi, Şevvalin ilk sabahında da oruç ayından çıkıp yeni bir iftara eriyoruz, on bir ay sürecek uzun bir iftara.

Türkiyeli Müslümanların "fitre" dediği sadakayı da bu günlerde verdik, veriyoruz.

Fıtır sadakasının "farz" mı, "vacib" mi olduğuna, miktarının ne olacağına; buğday, arpa, kuru üzüm ve hurma ile sınırlı olup olmadığına, aynî mi nakdî mi olacağına, ne zaman verileceğine, kimlere verileceğine, gayrimüslimlere verilip verilemeyeceğine ve nihayet kimlerin bu sadakayı vermekle yükümlü olduğuna ilişkin tartışmalar, İslâm dininin incelikleriyle ilgili müthiş ayrıntılar ve güzellikler içermektedir.

Ülkemiz koşullarında bugün kutladığımız bayramın asr-ı saadetteki bayramlardan birkaç yönden farklı olduğu görülüyor:

1. Bayram namazına giderken yüksek sesle tekbir getirilirmiş ve bu davranış, hüküm bakımından "mendup" sayılmış. Ülkemizin kimi yerlerinde bu menduba riayet edildiğini umuyor ve bu riayetin laiklik bekçilerinden gizli kalmasını diliyorum. Ben, cami içindeki tekbirlerle yetineceğim!

2. Peygamber Efendimiz, bayram namazını mescidde değil, musallâ denilen geniş namaz kılma alanında kılarmış. Hanefî ve Hanbelîler, bayram namazının musallâ'da kılınmasını sünnet saymışlar.

Bugün "musallâ" Konya'da bir mezarlığın adıdır. Bir zamanlar orası, "meydan", "sultan meydanı", "namazgâh" adıyla anılırmış. Bayram namazı orada kılınır, orada bayramlaşılır, orada yağmur duasına çıkılır, ordular oradan uğurlanır ve orada karşılanır, orada halka seslenilir imiş.

3. Rasûlullah zamanında kadınlar da genç olsun, yaşlı olsun bayrama iştirak eder, hayız hâli dolayısıyla namaz kılamayanlar da tekbirlerde cemaate katılırlarmış.

Tarihsel, toplumsal ve çevresel etkenler yüzünden oluşan bu farklılıklar üzerinde düşünmek, giderilmesinin gerekli olup olmadığını tartışmak yararlı olabilir.

Bütün okuyucularımın ve özellikle Strazburg'da tanımaktan mutluluk duyduğum Ahmet Acer ile Fransız asıllı eşi Meryem Hanım'ın bayramlarını kutluyorum. Onlar bir bayram günü komşularını tek tek dolaşıp onlara tatlı ikram ederek, "fıtrat"ı hatırlatarak "yabancılaşma" duvarını yıkmışlar. Herhalde bu bayramda komşularından onları kutlamaya gelenler oluyordur.


25 Kasım 2003
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED