|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Stokholm sokaklarında dolaşırken, bir yerde, "İşte burası Anna Lindh'in öldürüldüğü mağaza" dediler. Başbakan Olof Palme'nin sinema çıkışı suikasta uğradığı yer de az ötedeydi; oraya günün anısına bir levha koymuşlar... İsveç gibi serinkanlı insanlar ülkesinde iki önemli politikacının hayatını suikastlarda kaybetmesi anlaşılır gibi değil. Araştırmalara, filmlere konu oldu, sorgusu yıllarca sürdü, ama Olof Palme'nin kim tarafından öldürüldüğü bugün bile tam bilinmiyor... İki çocuk annesi başbakan adayı Anna Lindh'i alış-veriş yaptığı mağazada bıçakla delik-deşik eden kişi Sırp asıllı çıktı; çok bilmişler, "İsveç dışişleri bakanı Bosna ve Kosova ile ilgili tavrı yüzünden hedef oldu" dediler... Lindh sözünü sakınmaz bir politikacıydı; Ariel Şaron'dan George W. Bush'a kadar bir dizi dünya lideri hakkında dile getirdiği eleştirilerle kitap yazılır... Amerikalı gazeteci Wayne Madsen'in dikkatini Amerika'nın Lindh'in ölümü konusunda epey bir süre sessiz kalması çekmiş; 24 saat sonra gelen Colin Powell açıklamasını beğenmiyor Madsen: "1994'te, Rwanda'da bir füzeyle düşürülen uçakta iki devlet başkanı hayatını kaybettiğinde, ABD dışişleri, o olayı 'trajik bir kaza' olarak kayıtlara geçirmişti; İngiliz savunma bakanlığı uzmanı Dr. David Kelly'nin cesedi bulunur bulunmaz, hatta cesedin Dr. Kelly'e ait olduğu bile tam saptanmadan, ölümü 'intihar' diye açıklandı..." Powell, Amerikalı yazara göre, o geleneği sürdürdü ve Lindh'in uğradığı 'suikastı', kayıtlara, 'cinayet' olarak geçiriverdi... Bazıları bu konuların açılmasından hiç hoşlanmıyorlar. Onlara göre, dünyada her gelişme gözümüzün önünde cereyan ediyor; resmî açıklamalar gerçeğin ta kendisi... Olayların ardında başka gerçek aramaya, görünenin ötesini sorgulamaya dönük çabaları 'komplocu yaklaşım' olarak görüyor bunlar... Ellerinden gelse, fikir yürütmeyi yasaklayıp aykırı sesler çıkartanları cezalandıracaklar... Stokholm sokaklarında İsveçli devlet adamlarının başına gelenleri hatırlarken, bir yandan da Amerika'dan bazı 'gizemli olayları' da düşünüyordum. Sözgelimi John F. Kennedy suikastini... Otele döndüm, CNN, özel programlarla Kennedy suikastının 40. yıldönümünü anıyordu. Amerikan gazeteleri, neredeyse bir haftadır, Kennedy konusunda yayın yapıp duruyorlar... Olayların perde gerisini aramaya 'komplo' diye karşı çıkanlar, arasında yaşadıkları Amerikalıların Kennedy suikastı üzerinden 'komplo' teorileri ürettiklerinin farkında değiller mi acaba? Kennedy, biliyorsunuz, Dallas'ta üstü açık bir otomobilde halkı selâmlarken açılan ateşle hayatını kaybetmişti. Yaşasa ve doğal ömrünü tamamlasaydı itibarı ne olurdu bilmek imkânsız; ancak öldürülen Kennedy, bugünün Amerikalı'sının gözünde, ülkenin gelmiş-geçmiş 'en iyi' başkanı. Vietnam'da savaşı kızıştırdığını, Küba'ya çıkartma yaptırdığını, Soğuk Savaşı somsoğuk kılan gerilimlerde rol oynadığını hatırlamıyor bile insanlar... Suikastın olduğu çevreden Houston Chronicle gazetesinde düzenlenen bir eğilim yoklamasını eminim siz de ilginç bulacaksınız. Gazete, okurlarına, "Kennedy'i kimin öldürdüğünü düşünüyorsunuz?" diye soruyor. Yardımcı olmak için verilen şıklar şunlar: 1. Lee Harvey Oswald; 2. CIA; 3. Kübalılar; 4. Mafya; 5. Ruslar; 6. FBI; 7. LBJ (Lyndon Johnson); 8. Başkası... Kennedy suikastı konusunda, üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen, Amerikalıların herbiri bu şıklardan birine inanıyor gerçekten... Oysa, Amerikancılar, "Dünyada gizli-kapaklı iş yok, ne görüyorsanız o" ısrarındalar... Ne görüyorsak o ise, Kennedy suikastı sonrasında Kongre tarafından kurulmuş Warren Komisyonu'nun çalışmalarının ürünü olan ünlü rapora neden kimse inanmıyor Amerika'da? Houston Chronicle gazetesi, Dallas'taki suikastla ilgili resmî müzenin müdürüyle görüşmüş, o da "Warren Komisyonu sınırsız malzeme topladı, ama bulguları tatmin edici değil" demiş gazeteye... İyi mi? Yukarıdaki şıklar arasında 'LBJ' diye belirtilen, benim Lyndon Johnson diye açtığım isim Kennedy'den sonra ABD başkanlığını üstenen Teksaslı politikacı. Bir dönem başkan seçildi, sonra istifayla boşalttı koltuğunu. Kennedy'i onu öldürttüğüne inanan Amerikalılar var. Hatta, George W. Bush'un basın sözcüsü Scott McClellan'ın avukat babası Barr McClellan "Blood, Money and Power: How LBJ Killed JFK" (Kan, para ve iktidar: LBJ Kennedy'i nasıl öldürdü) diye bir kitap çıkardı kısa süre önce. Kitaba göre, Kennedy'i öldürme konusunda nihâî karar bir Dallaslı işadamının evindeki yemekte verildi. Başkan yardımcısı Lyndon Johnson, eski başkan yardımcısı Richard Nixon, FBI başkanı J. Edgar Hoover da vardı yemekte... Öyle bir yemek yenildi mi, yemeğe o kişiler katıldı mı? Büyük bir soru işareti. Suikast günü, Kennedy'in üzerine, tek bir yerden tek kişi mi, yoksa birden fazla kişi değişik yerlerden mi ateş açtı? Hepsi üç kurşun mu atıldı, yoksa dört mü? Bunlar bile tartışmalı. Siz yine iyisi mi 'komplo' teorilerine inanmayın; o tür şeylere Amerikalılar inanmaya devam etsinler... NOT: Bayramınızı kutlarım. Tatilde, okumak için, Don deLillo'nun 'Libra' romanını (Dost Yayınları) almış, ya da izlemek için Oliver Stone'nun 'JFK' filminin DVD'si de yanınızdadır umarım. Kafanızı karıştırırlar, ama olsun...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |