|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Değer verdiğim üç yazar, son yazılarında, İslâmî kesimi 'komplocu' yaklaşımlara kendini bırakmakla suçlamaktalar. Yasemin Çongar, İsmet Berkan ve Aslı Aydıntaşbaş'ın yazılarını uzun uzun aktardım dün. Yazımın "Komploculuk ayıptır, ayıp..." başlığının da ortaya koyduğu gibi, kendilerine hak da verdim... Tek itirazım, değerli bulduğum gazeteler ve sürekli okuduğum yazarlarda yakınmayı hak eden yaklaşımın izini bulamamam... Berkan ve Çongar, o tiplerin, "Mossad'ın, 11 Eylül günü ikiz kulelerde çalışan İsraillilere eylemi duyurduğu" komplo teorisini de yaydığı iddiasındalar; oysa, yazdığı okunacak yazarlar ile gazetelerinde bu teoriyi savunan bir yazıyla karşılaşmadım ben... Bir tek istisna dışında. Onu da okuyalım: "11 Eylül'de işine gitmeyen 4 bin İsrailli!.. Şimdi sıkı durun !.. Muhteşem bir olay ve bununla bağlantılı, kafaları allak bullak eden sarsıcı bir soru!.. / 11 Eylül'de New York'ta saldırıya uğrayan İkiz Kuleler'de dört bin İsrail uyruklu kişi çalışıyor. Bankacı, borsacı, uluslararası ticaret ve çeşitli alanlarda çalışan dört bin İsrailli, ABD ya da İsrail yurttaşı. / Buraya kadar sıradan bir haber. Bundan sonrası müthiş bir iddia: 'Saldırının gerçekleştiği 11 Eylül sabahı, dört bin İsrailliden hiçbiri İkiz Kuleler'de değil!... Dörtbin İsrailliden hiç biri o sabah işine gitmiyor!..' / Ardından elbette, tek kelimelik, o kaçınılmaz soru: 'Neden?..' Yoksa, İsrail saldırıyı önceden haber alıyor ve kendi yurttaşlarını uyarıyor mu?.. Haberi varsa, ABD'yi neden uyarmıyor?.." Yazının bütünü bu konuya ayrılmış. Yazar, kendini alamayıp "Şaron'un iptal ettiği açılış" ara başlığı altında bir başka olayı daha zikrediyor. Okuyalım mı? " Bu olay ve bu soru, 11 Eylül sonrasında Amman'da yayımlanan El Vatan gazetesinde yer alıyor. Ancak, kimse üstüne gitmiyor. Hatta, aynı gazete daha sonra iddialarını bir başka içerikte sürdürüyor. Bugünlerdeki iddiaya göre Başbakan Şaron, 11 Eylül'de New York'ta önceden düzenlenen bir Yahudi sergisininin açılışında bulunacak. Ancak, Şaron geziyi son anda iptal ediyor ve New York'a gitmiyor!.. / Bunu fark eden ABD istihbarat birimleri, durumdan kuşkulanıyor. Ancak, ABD'nin bu yönde Israil'e yönelttiği sorular ve aldığı yanıtlarla ilgili hiçbir ilgi yok. Tüm kapılar kapalı. / Komplo teorisi mi, gerçek yönü var mı?.." Yasemin Çongar ile İsmet Berkan'ın "Bunlar 11 Eylül sonrasında da komplo teorileri üretmişlerdi" derken kast ettikleri, sonu, "İsrail ve terör!.. Cenevre'deki tartışmalar kayıkçı kavgası gibi. Ya 11 Eylül günü işe gitmeyen dört bin Israilli?.. Haber işte orada!.." diye biten bu yazı olmalı. Ancak bu yazının, Berkan, Çongar ve Aydıntaşbaş açısından ciddi bir sorunu var. Yazı, 11 Eylül'den epey sonra (3 Nisan 2002 tarihinde) yayımlanmıştı; benim o zamanlar hâlâ okuduğum bir gazetede ve şimdi de okumaya devam ettiğim bir yazar tarafından... Ancak, ne o gazeteye kimse "İslâmcı basın" diyebilir, ne de yazar için "İslâmcıları koruyor" iddiasında bulunulabilir... Meraktan çatladığınızı biliyorum, o halde gerçeği kulağınıza fısıldayabilirim: "11 Eylül'de işine gitmeyen dörtbin İsrailli" başlığını taşıyan o yazı Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıştı; yazarı da yazarlık hayatına şimdilerde Hürriyet'te devam eden Yalçın Doğan... Cumhuriyet'te çıkan, Yalçın Doğan'ın imzasını taşıyan bir yazı için, onlarla hiç ilgisi bulunmayan başka yazarlar ile gazetelerin suçlanması biraz aşırı kaçmıyor mu? Aslı Aydıntaşbaş'ı bilmiyorum, ama Yasemin Çongar ile İsmet Berkan, Cumhuriyet'te Yalçın Doğan'la birlikte çalışmışlardı. Yalçın Doğan, önceki gün, Hürriyet'teki köşesini bayram tatiline sokarken şu satırları yazdı: "Ters akıntı. Bize söylenenler ne kadar doğru?.. O açıklamalar?.. Hatta, izlediğimiz somut görüntüler?.. Doğru mu, yanlış mı?.. / Hep kuşkuyu taşımak!.. Döne dolaşa soru sormak!.. Sonra, geleneksel iyi bayramlar dilemek!.. / Kendimizi ve yaşadığımız ülkeyi sorgulamaktan kaçınmadan, sorgulama sonucunda karşılaşacağımız gerçeklerden kaçmadan, gelecek hafta görüşmek umuduyla..." Yazının hepsi bu kadar. Bana sanki, vaktiyle mesâi arkadaşlığı yaptığı yazarların, "11 Eylül'de DTM'de çalışan dörtbin İsrailli Mossad tarafından uyarıldıkları için işe gitmediler" iddiasına 'komplo teorisi' tarzı yaklaşmalarına bir cevap gibi geldi Yalçın Doğan'ın bu satırları... Üç kalemin zorlamasıyla dördüncüsünün eskiden dile getirdiği iddiaya ilgim artmaya başladı, biliyor musunuz? Türkiye'yi hedef alan son terör olaylarını aydınlatmakta bir yararı olacağını sanmamakla birlikte, 11 Eylül'ün ardından dile getirilip 'komplo teorisi' diye küçümsenerek bir kenara itilmiş "Mossad haberdardı" ve "Haberdar olan Mossad uyardığı için o gün İsrailliler DTM'ye gitmediler" iddialarını mercek altına alma ihtiyacı duyuyorum... Elin oğlu, Washington Post gazetesinden Karl Vick, bizde kimsenin aklına gelmeyen bir işi yapıp Bingöl'e gitti ve canlı bombaları soruşturdu. Ben de... Yok ABD'ye kadar gitmem gerekmiyor, "11 Eylül'den Mossad haberdar mıydı?" ve "O uğursuz gün DTM'de kaç İsrailli hayatını kaybetti?" sorularının cevaplarını arşivde de bulabilirim. Yarın Kulis günü değil, ama merak etmeyin, nöbetçi yazarınız, bu iki sorunun cevabıyla karşınızda olacak...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |