AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Pisi pisine 'Niyazi' olmak da var…

İstanbul'daki eylemlere 'intihar komandosu' olarak katıldıkları 'resmen' açıklanan gençlerin aile fertlerinin çırpınışlarını izliyor musunuz? Ne kadar da şaşkınlar. Eylemler sonrasında medya aracılığıyla öğrendikleri ile onların oğulları hakkında bildikleri -belli ki- örtüşmüyor.

11 Eylül'deki uğursuz saldırıların akabinde de böyle bir şaşkınlık yaşanmıştı. 'Eylemci' oldukları resmen açıklanan 19 Arap gencinin aileleri arasından, "Bizim oğlumuz dindar bile sayılmazdı" diyenler çıkmıştı. Lübnanlı gencin, o yaz bir düğünde çekilmiş videosuna baktığınızda aileye hak vermemek elde değildi. El-Kaide militanı diye ilân edilen genç ölüme koşacak birine hiç benzemiyordu yanak yanağa dans ederken…

Dindar aileler ise başka türlü şaşkındı 11 Eylül'den sonra. Çocuk dindardı dindar olmasına, ama radikallikten de nefret ettiği biliniyordu. Bingöllü Gökhan'ın hatıra defterine yazdıkları, bu sebepten, hiç şaşırtıcı gelmedi bana.

Peki, bu durumu nasıl açıklayabiliriz? Bu soruya, psikoloji ve psikiyatri alanından verilecek cevaplar mutlaka vardır. Yaşadıkları muhit, aile yapıları, arkadaş çevreleri, okudukları kitaplar, görüştükleri kişiler… Devlet, ailelere, bu tür konularda herhalde yardımcı oluyordur…

Ancak, bu durum, benim aklıma, şu günlerde İsrail ile Filistin kamuoylarına bomba gibi düşen bir 'militanlaştırma' öyküsünü düşürdü. Bizim konumuzla hiç ilgisi bulunmayabilir; fakat, genç insanların, karşılarına her çıkanı, telefonla kendilerine her ulaşanı 'dost' sanmalarının mahzurlu sonuçlara yol açabileceğini anlamaları için yararlı olabilir anlatacağım öykü…

Öykü daha önce başka gazetelerde de yer aldı, ben itibarlı bir İsrail gazetesi olan Ha'aretz'de, Danny Rubinstein imzasıyla çıkan haberi yeğliyorum. Haberin başlığı şu: "İbrahim, Shin Bet senin el-Kaide'ye katılmanı bekliyor." Shin Bet İsrail'in iç istihbarat örgütü; dış istihbarattan sorumlu Mossad kadar ünlü değil belki, ama en az onun kadar becerikli bir örgüt…

İbrahim, Filistinli işsiz, güçsüz bir genç. Gazze'de yaşıyor. Bir yıl kadar önce, Doğu Kudüs'te çıkan 'Posta' adlı bir Arap dergisine fotoğraflı özgeçmişini gönderiyor, telefon numarasıyla birlikte... Kültür ve eğlence dergisi Posta ve bir sayfasıyla gençleri birbirine tanıtma işlevi de görüyor. İbrahim'in derdi, kendisiyle aynı frekanstaki Filistinli gençlerle arkadaşlık kurmak…

Ha'aretz muhabirine göre, Gazzeli genci, üç ay sonra, telefonla biri arıyor. Karşı taraftaki kişi adının Ahmet olduğunu söylüyor, ticaretle iştigal ediyormuş... Aramasının sebebi, dergide çıkan fotoğrafının ona oğlunu hatırlatmasıymış… Birkaç kez daha aramış Ahmet ve her seferinde İbrahim'e değişik sorular sormuş… Merak ettikleri arasında, İbrahim'in 'dâvâ' ile ilgili görüşleri ve dindar biri olup olmadığı da varmış…

İbrahim o güne kadar hiçbir siyasî grupla ilgisi bulunmadığını ve gözaltına alınmadığını söylemiş adama. Adam da, Gazze'deki fakir-fukaraya dağıtılmak üzere para yollamak istediğini bildirip Kahire-Amman Bankası'nın Nablus'taki şubesi aracılığıyla dolar ve Ürdün dinarı göndermeye başlamış İbrahim'e… Bir gün, yine telefonlaşırken, âniden, kendisinin Üsame bin Laden'in el-Kaide örgütü adına çalıştığını açıklamış Ahmet ve İbrahim'in de Gazze'deki örgütlenmeye yardımcı olmasını talep etmiş … Bazı isimler vererek, bunların 'dâvâya kazandırılmasını' istemiş ondan… İsimlerin çoğu Hamas üyesiymiş…

Dünyanın her tarafındaki istihbarat örgütlerinin uyguladığı bir tuzağa düşmüş, ağa yakalanmış İbrahim sizin anlayacağınız… İstihbarat örgütleri, muhbir derlerken, böyle yöntemlerden de yararlanır. Belli ki, Shin Bet de, Arap gazete ve dergilerini izleyip gözüne kestirdiği saf Filistinlileri ağına düşürüyormuş… Ancak, ilginç olan, Gazzeli İbrahim'in telefonla 'el-Kaide üyesi' haline dönüştüğü sürecin yaşandığı zaman dilimi…

Musevi hedeflere karşı ilk saldırı eylemi, Kenya Mombasa'da görüldü; ardından Tunus'un turistik Jarba Adası'ndaki sinagog bombalandı. O günlerde, İsrail istihbaratı, Lübnan'daki el-Kaide ajanlarının Gazzeli Filistinlileri örgüte çekmeye çalıştıkları yolunda haberler yaymaya başladılar. Başbakan Ariel Şaron ile Genelkurmay başkanı Moshe Ya'alon da, "Bin Laden'in Filistinlileri avlamaya çalıştığı" yolunda görüş açıkladılar… Yaser Arafat, bu açıklamalardan rahatsızlık duyup, "Böyle bir durum, yani el-Kaide'nin Gazze'de yuvalandığı, asla vârit değil" demek zorunda kaldı.

Meğer, Şaron, Ya'alon ve istihbaratçılar İbrahim'i kast ederlermiş… Ancak, aynı günlerde, İbrahim, telefon arkadaşından kuşkulanmaya başlamış ve durumu Filistinli yetkililere açmış... Ha'aretz muhabiri, Filistinlilerin kendi dar coğrafyaları dışındaki eylemlere katılmadıklarını vurguluyor; Arafat ve kurmayları bu sebeple konunun peşine düşmüşler… Gazze'deki istihbarat sorumlusu Rashi Abu Sbaa'yı, Shin Bet tarafından el-Kaide'ye telefonla üye yapılan İbrahim'i basının önüne çıkartıp yaşadıklarını anlatmaya sevk eden de bu durum olmuş…

Bizde yaşananlarla hiç ilgisi olmayabilir Filistin'de geçen bu öykünün; ancak yine de, istihbarat örgütlerinin nasıl çalıştıklarını bilmek herkes için yararlıdır. Okutun da, çevrenizdeki gençlerin kulağında bulunsun…


30 Kasım 2003
Pazar
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED