|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
gözü mü çıktı?
Eurovision'a 'atama' yoluyla solist seçilmesi ve şarkının İngilizce olmasına tepki gösteren sanatçılar, bunun Türk halkının onuruna dokunacağını söylüyor...
MUSTAFA NİZAMOĞLU Bir dönemler bütün Türkiye'nin ekran başında sonucunu beklediği, ancak son yıllarda eski ilginin kalmadığı Eurovision Şarkı Yarışması'na 'atama' yoluyla sanatçı tayin edilmesi ve şarkının sözlerinin İngilizce olması bu çoktan ilgiyi yitirmiş yarışmayı yeniden gündeme taşıdı. Eski TRT Genel Müdürü Yücel Yener tarafından seçilen Sertap Erener'in Eurovision'da Türkiye'yi "Everyway I Can" adlı şarkıyla temsil edecek olmasına gösterilen tepkiler büyüdü. Sezen Cumhur Önal ve Özdemir Erdoğan'dan sonra alanında yetkin pekçok isim de uygulamaya tepkisini dile getirdi. Yine aynı sonuç alınacak POPSAV Genel Sekreteri Barbaros Sarp, Eurovision'daki amacın kültürlerin tanıtımını yapmak olduğunu söyledi ve İngilizce şarkıya karşı olduklarını belirtti. Sarp seçim şeklinin atamayla olmasını demokrasiden uzak bulduklarını belirtti. Sanatçı Sinan Erkoç ise "Eurovision'a katılan şarkının başka bir lisanla olmasına karşı olduğum gibi böyle bir seçimi de yanlış buluyorum" diyerek tepkisini koydu ve yarışmadan yine aynı sonucun alınacağı öngörüsünde bulundu. Eski uygulamanın dar versiyonu denenebilirdi Bir tek besteciye endeksli hareket etmek doğru değil. Bu uygulama değiştirilecekse bunun başka yolları var. Eski uygulamanın daraltılmış bir versiyonu denenebilir. Besteler yetkin ve evrensel ölçüde kendini kanıtlamış 6 veya 7 isme yaptırılabilir. Kendi aralarında oluşturdukları bir jüriyle de seçimini yaparlar. Şarkının İngilizce olması Türk halkının onuruna dokunabilecek bir görüntü oluşturuyor. Mutlaka İngilizce kullanmak istiyorlarsa şarkı içinde bir kolaj yapılabilir. Yarışma gençlere şans tanımalıydı Türkiye'yi temsil edecek bir şarkının İngilizce olmasına bir anlam veremiyorum. Bunu, hangi akla hizmet ederek yaptıklarını da anlayabilmiş değilim. Eurovision'a katılan şarkılar, üye ülkelerin kendi dilleriyle olur, beğenildiği takdirde diğer dillere çevrilirdi. Ayrıca diğer bütün yarışmalar gibi Eurovision da, yeni besteci, söz yazarı ve yorumcuları heveslendiren, onlara şans tanıyan bir yarışmaydı. Atama yoluyla yapılması bu gençlerin şansını ortadan kaldırdı. Sanat ve sanatçı çiğneniyor! Ülkemizde hangi bakanlık bünyesinde Eurovision Şarkı Yarışması müsteşarlığı ya da müdürlüğü, ya da dairesi açıldığı konusunda bilgisi olan varsa beri gelsin. Başlangıcından bu yana fazla da ilgimi çekmeyen Eurovision anlaşılan artık, sanatçıyı ve sanatı onursuzca çiğneyebilecek bir mantık çizgisine oturmuştur ki, "Devlet Sanatçılığı" mantalitesinin yapacağı ceset- çukur budur. Benim bildiğim, Türkiye'yi temsil etmeye koyulan sanatçılar, önce bir ön jüriden geçer, daha sonra finale kalanlar üst jüriden geçer, öyle seçilirlerdi. Ahbap-çavuş ilişkisi Anlaşılan artık seçme ve seçilme kalmadığı gibi, yaman bir ahbap-çavuş ilişkisi egemen olmuş. Bu arada benim güzel Türkçe'min gözü mü çıktı ki, ortak mekan bulamıyor. Nazım Hikmetler, Yahya Kemaller, Necip Fazıllar adına hicap duygusuyla malûlum. Ne diyelim, atayana da atanana da mübarek olsun Bu işin arkasında duran akıla, Allah akıl versin.
Truffaut'tan potansiyel
bir suçlunun anatomisi!
400 Darbe
(Les 400 Coups) Yön: François Truffaut Oyn: Jean-Pierre Leaund, Robert Beavais, Claire Maurier, Albert Remy Yapım Yılı: 1959 Türü: Dram
|
|
|
|
|
|
|
|