AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Irak'ta demokrasi modeli

Amerika Irak savaşına başlarken, iki maksat güttüğünü ilân etmişti; bunlardan bir tanesi, Irak'ta bulunduğu iddia edilen kitle imha silâhlarının yok edilmesi, ikincisi ise, Irak'a demokrasinin getirilmesi idi.

Savaş sonrasında Irak'ta gerçekte kitle imha silâhlarının olmadığı anlaşılmış gibidir. Şimdi bütün mesele, Irak'a demokrasinin getirilip getirilemeyeceği ve nasıl bir demokrasi getirileceğidir.

Bazı yazarlar ve çevreler Irak'a demokrasinin gelmesinin imkânsız olduğunu iddia etmektedirler. Oysa, demokrasinin uygulanamayacağı hiçbir insan topluluğu yoktur. Yeter ki, demokrasiye uygun olmayan modeller zorla kabul ettirilmeye çalışılmasın.

Irak'ta demokratik bir idare kurulmasından en fazla yararlanacak ülke Türkiye'dir. Bu, Türkiye için bir nevi güvenlik teminatı olacaktır. Bulgaristan'a demokrasi geldikten sonra o huduttaki askerlerimizin gerilere çekildiği unutulmamalıdır. Kuzey hudutlarımızda askeri güç indirimi de, buradaki komşularımızın demokrat idarelere kavuşması sayesinde olmuştur. Bu yönüyle baktığımız zaman, Irak'ta demokratik bir idarenin kurulması, en azından bir AWACS uçağı masrafından tasarruf demektir.

Türkiye'nin, ikinci tezkereyi reddetmesinin çıkarlarımıza uyup uymadığı hâlâ tartışılmaktadır. Ancak, Irak'ta demokratik bir idarenin mevcudiyetinin ülkemizin menfaatine olduğu, üzerinde tartışılmaması gereken bir konudur. Bu nedenle, bu ülke için doğru demokrasi modelinin seçimi konusunda, Türkiye muhakkak inisiyatif almalıdır.

Amerika'nın Irak'ta uygulayacağı demokratik modelin ne olacağı henüz belli değildir. Ancak Batı medyası ve kamuoyunda tartışılan haliyle, getirilmek istenen model pek iç açıcı değildir. Hatta Saddam rejiminden bile daha tehlikelidir. Öyle hissediliyor ki, Amerikan yöneticilerinin kafasındaki model, Kosova modelidir. Buna göre, Kosova'da bütün etnik unsurların temsil edileceği bir parlamento öngörülmüş ve seçim kanunu buna göre hazırlanmıştır.

Kosova parlamentosu iki kısım üyeden oluşmaktadır; Bütün Kosova'yı temsil eden üyeler ve etnik gruplara tanınan kontenjan üyeleri. Gerek belediye gerekse parlamento seçimleri bu kanuna göre yapılmıştır. Ancak, Birleşmiş Milletler tarafından kurulmuş olan UNMİK idaresi, yetkilerini hâlâ bu seçilen organlara devretmemişlerdir. Seçilen belediye meclislerinin, parlamentonun varlığı sadece semboliktir.

Seçimlerin üzerinden dört seneye yakın zaman geçtiği halde, bu organların hâlâ yetkilendirilmemesi, öyle zannediyoruz ki, bu modelin çalışmayacağı endişesinden kaynaklanmaktadır. Amerika bu modeli, Afganistan'da da uygulamaya çalışmıştır. Oraya da bu yolla demokrasinin gelebileceği şüphelidir.

Siyasi tarih göstermiştir ki, demokrasilerdeki siyasi partiler, ekonomik ve kalkınma modeli farklılıklarını esas alarak kurulmaktadır. Dini veya etnik temellere dayanan partiler üzerine kurulmuş olan demokrasiler yaşayamamaktadır. Bunun en güzel misali Lübnan'dır. Lübnan'da demokrasi, Müslüman ve Hıristiyan Maruni vatandaşların iktidarı kotalarla paylaştığı bir sistem üzerine kurulmuştur. Fakat bu sistem Lübnan'ı kanlı bir iç savaşın içine sürüklemiştir.

Londra ve Zürih antlaşmalarıyla kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti de, Rum ve Türk etnik unsurları üzerine kurulmak istenmiştir. İktidar iki etnik grup arasında paylaştırılmıştır. Bu modelin de yürümediği, orada yaşanan kanlı olaylarla ispatlanmıştır. İngiltere de, Kuzey İrlanda'da bu model üzerine kurmak istediği bir rejimi yaşatmaya muvaffak olamamıştır.

Bu yaşanan tecrübeler, demokrasilerde, toplumu ayırıcı değil de, birleştiren unsurların ön plana çıkarılması gerektiğini göstermektedir. Bu unsurlardan en önemlisi, müşterek ekonomik, sosyal ve güvenlik sorunlarıdır. Bu sorunların halli ise, etnik veya dini kıstaslara dayanmayan bir atmosfer içerisinde, bütün vatandaşları eşit statüde kabul eden bir sistemden geçmektedir.

Bugün düşünülen Irak modeline göre, Irak'ın toprak bütünlüğü korunacaktır. Bu bütünlük içerisinde, bütün etnik ve dini gruplar, sayıları esas alınarak, kendilerine tahsis edilen kotalara göre temsil edileceklerdir. İktidar, adeta bu grupların bir koalisyonu olacaktır.

Amerika'nın, İngiltere'nin ve Batılı ülkelerin Irak için düşündükleri model budur. Maalesef, Türkiye'nin düşüncesi de aynı paraleldedir. Irak'ta yeni idare kurulurken, Irak Türkmenleri'nin durumu elbette Türkiye'yi ilgilendirir. Ancak Türkiye, kurulacak Irak yönetiminde, koalisyondan bunlara da bir pay ayırmanın peşindedir. Bu ise hem yanlış hem de tehlikelidir. Bir ülkede esas vatandaş olmakla, azınlık vatandaşı olmak arasında farklılıklar vardır.

Türkiye, Irak'ta kitle partilerinin kurulmasını savunmalı, etnik veya dini bir koalisyon modelinin karşısında olmalıdır. Ancak bu suretledir ki, oradaki Türkler de, Kürtler de kitle partileri içerisinde kendi çıkarlarına en uygun olanını seçerek etkili olabilirler. Aksi halde, Irak'ta aynen Kosova'da olduğu gibi, bir etnik ve dini bölünme, bir polarizasyon yaşanacaktır.

Kosova Parlamentosu'nda, adı şimdiye kadar duyulmamış birçok etnik grup ortaya çıkmış ve bunların hepsine parlamentoda kotalar tahsis edilmiştir. Bu başarısız uygulamayı yeniden denemeye kalkmak çok yanlıştır. Türkiye, Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafazasını ve gerek Irak halkının, gerek kendinin ve gerekse Türkmenler'in haklarını savunmak istiyorsa, Amerikalılar'ın etnik koalisyon modeline karşı çıkmalıdır.


5 Mayıs 2003
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED