|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dar alanda derin hikaye
Melek Paşalı son kitabı Camtutan'da, modern hayatın sıkıştırılmış yaşamlarında, berraklığın ve saydam zemin üzerindeki yansımaların oluşturduğu etkileri, derine inerek, kavramsal bir zeminde ifade ediyor.
Melek Paşalı çıkardığı ikinci hikaye kitabı Camtutan'da, okurlarına rüya ile gerçeği, kıyaslamalı olarak sunuyor. Kaknüs Yayınları'ndan çıkan kitapta yazar, kahramanların kırılgan hayatlarındaki düşünsel serüvenlerini, hikayeye taşıyor. Farklı epizotlar ve zengin yan unsurlarla süslü hikayeleri, estetik ve poetik yorumla birleştiren Paşalı, özleri gizli, fazlalıklarıyla yaşayan ve bunu sorgulayan bireyleri kahraman olarak seçiyor ve kahramanlarının iç dünyasına bakışının bilinçli bir tercih olduğunu söylüyor. Modern hikayenin vardığı son noktada, olayların arkasındaki kavramsal dünyayı katmanlı dilsel dizgelerde irdeleyen Melek Paşalı, olgu değil, zihni faaliyet içindeki anlamlandırmaların peşine düşüyor ve kitap yazarak düşlerine yoldaş arıyor. Camtutan'ın ne anlama geldiğinden ve niçin bu ismi kitaba uygun gördüğünüzden başlayalım isterseniz. Genelde yazdıklarımın önce ismini bilirim, bu kitapta ise isim, yazdıktan sonra açığa çıktı. Aslında bütün hikayelerin açığa çıkmasını sağlayan iki durum var. Birincisi, hikayeleri kahramanı diyebileceğimiz kişiler, elerinde cam gibi kırılgan ve kıymetli birşey tutuyorlar, ikincisi ise yine bu kahramanlar, camdan herhangi bir nesne ya da camı çağrıştıran bir durum karşısında hayrete, şaşkınlığa düşüyorlar yani camda tutuluyorlar. Elinde cam gibi kıymetli birşey tutan insan, bu boyutun dışına çıkmaya aday insan demektir. Bu nedenle gerçeklik dışında bir boyut algılamaya imkan tanıyan en küçük bir durumda, duru bir camla karşılaşma durumunda, suya bakma durumunda, hemen bulunduğu ortamın ya da halin dışına doğru bir yolculuk yapmaya başlıyor. Zaten bütün hikayelerin temel açılımı da bu. Kitap, kendi boyutunun dışında bir boyut arayan insanların, kendi iç dünyalarında boyutlanmaları ve kendi hayatlarına, varoluşlarına ilişkin arayışlarını sorguluyor. Kitap incelendiğinde titiz davranıldığı, kelimeler üzerinde durulduğu dikkat çekiyor. Yazma süreciniz sancılı bir süreç mi? Yazmak benim için gerçekten zor bir eylem. Zor yazıyorum, bu sebeple de az yazıyorum, çünkü yazmanın benim dünyamdaki karşılığı azalmak. Yazarken, tüm gereksiz kelimelerimden kurtulmam gerekiyor, kitap da bu anlamda iyi bir imkan. Yazılan ilk kelimeye teslim olmamak, onu başka zamanlarda test etmek gibi yollar deniyorum bu nedenle tashih aşaması daha uzun sürüyor. Kitapta yan unsurların zenginliği, katmanlılık, kişilik tahlilleri var. Romana çok yakın, şiirle içiçe. Bu yeni bir hikaye tarzı mı? Bu durum hikayede aşma isteğinin, başka alanlara taşma isteğinin doğal bir sonucu. Artık hiçbir tür, kendi aslına sadık kalarak yazamıyor, farklı türlerden besleniyor. Çünkü modern insanın, modern algı dünyası çok bölünmüş bir dünya. Edebiyat türlerinin, birbirinden yararlanma isteğinin altında da aslında bu bölünmüşlük var. Hiçbir disiplin, kendi sınırları arasında kalıp kendini dönüştürme, yenileme gücünü bulamıyor, o nedenle hep destek ve açılım istiyor. Bu ister istemez edebiyat düzlemimizi ve dille olan ilişkimizi de belirliyor. Benim hikayenin dışına taşma, farklı disiplinlerden yararlanma, postmodern şeyler yapma gibi bir kaygım olmadı yazarken. Yazdığım hikayenin, bugünün hikayesi olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle olaylar dar, o olayların izlenimleri, kavramlar mümkün olduğu kadar boyutlu. Bu yüzden çok soyut ve şiirsel olarak adlandırılıyor. Bu aslında saf zihinsel faaliyetin sonucu. Mümkün olduğunca soyutlama yaptığınızda, şiire yaklaşıyorsunuz, aslında felsefe yaparken de bu böyle. Çok yoğun bir yazma sürecinden bahsettiniz. Peki bu okuma sürecinde de böyle ise yazar için bir handikap doğurmuyor mu? Yazmak benim için yola işaretler bırakmak demek. Onları birilerinin görüp görmediğini merak ediyorum. Yazarak benim gözümle gören arkadaşlar arıyorum. Okuyucunun algılarını aynı yoğunlukta uyarabilmek benim için çok önemli. Camtutan henüz çok yeni ama ileriye dönük tasarılarınız vardır elbet... İlk kitabımda hayalle gerçeği karşı karşıya alarak yazmıştım, Camtutan'da rüya ile gerçeği, ikilik ve zıtlığı yazdım. Bir sonraki kitapta üçlü bir anlatım denemeyi düşünüyorum. Hayat, fazlalıkları budamayı öğretir Camtutan'da insanların derinleşmeden yarım olduğunu bilememesinden ve bu aşamada fazlalıklarının olduğundan bahsediyorsunuz. Nedir bunlar? İnsanın kendini arama sürecinde, karşısına çıkan en büyük sorunlarından biri fazlalıklarıdır. Hayat bize kendimize ait olmayan şeyleri kırpmayı, budamayı öğretiyor. Gençlik yıllarımızda birçok hayalle, umutla yola çıkıyoruz ve zamanla onların bize ait olamadıklarını görüyor ve bırakıyoruz. Toplumdan sürekli olarak gelen sözler, olaylar, izlenimler, çağrışımlar ve pek çok algının içindeyiz. Bir imtihanla karşı karşıya kaldığımızda ise aklımızda tutuğumuz birçok cümlenin inandığımızı zannettiğimiz birçok ilkenin bize ait olmadığı farkediyor ve bırakıyoruz onu. İşte bu fazlalığın azalması ile insan gittikçe netleşiyor; berraklaşıyor. Kitapta da sürekli azalmak zorunda olduğumuzun altı çiziliyor.
|
|
|
|
|
|
|
|