AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Erbakan faktörü

Erbakan yeniden aktif siyasette.

Bunun hiç şüphesiz siyasi hayata etkisi olacak. Çünkü Erbakan önemli - tecrübeli bir siyaset adamı.

Bir parti başkanı olmadan bile etkiliydi. Siyasi ortamda akraba bir parti olmasa bile gelişi çok önem kazanırdı. Şimdi Ak Parti gibi, taban yakınlığı-akrabalığı bulunan, Erbakan'ın siyasi çizgisinin özeleştirisini yaparak, ve sonunda koparak oluşmuş, ve büyük çoğunlukla iktidarda olan bir partinin yanında yeniden aktif siyasette yer almak... "Erbakan Faktörü"nün önemini daha da artırıyor.

Erbakan faktörünün önemini artıran başka hususlar da var: Yasaklılıktan gelen bir siyasetçi, kendi çizgisini eleştirenlerin halktan büyük ilgi görmesine ve iktidar olmasına tanık olan bir siyasetçi... İçinde bir burukluk olduğu beklentisi uyandıran, bir tür rövanş duygusu taşıması ihtimali üzerine düşünülen bir yan var. Bu da Erbakan'ın aktif siyasetteki etkisine ciddi derinlik ihtimali katıyor.

Bir husus daha: Türkiye iç - dış politika açısından önemli günler yaşıyor. İslam coğrafyası önemli günler yaşıyor. Erbakan gibi bu coğrafya üzerinde son derece duyarlı, tavrı bölgeyle ilgili herkes tarafından önemsenecek bir ismin aktif siyaset içindeki değerlendirmelerinin ve bunun Ak Parti iktidarına - dolayısıyla Türkiye siyasetine yapacağı etkilerin önemli olmaması mümkün değil.

Bütün bunları dikkate aldığımızda neler olabilir?

Hafta sonu Kahramanmaraş'taydım. Her çevre ile çok yoğun temasım oldu. Sorulan soruların başında, "Erbakan'ın gelişi"nin ne tür sonuçlar doğuracağı hususu vardı. Soruların ikinci ayağında "Bir bölünme olur mu?" cümlesi eklenmekteydi. Benim görüştüğüm insanlarda, bu soruya bir kaygının da eşlik ettiğini hissettim.

Ne dedim?

-Bence şu anda böyle bir bölünme olmaz. Erbakan Hoca'nın mevcut kadroya karşı belirli bir burukluk içinde olduğunu söylemek mümkün. Ciddi eleştirileri de var. Ama şu andaki bir bölünmenin bu bölünmeyi tahrik edenler için de, bölünmede rol alanlar için de izahı zor bir durum oluşturacağı kesin. Kaldı ki, Ak Parti iktidarı şu ana kadar, Erbakan çizgisinin "Bunlar yapamadı, yanlış yaptı biz olsak yapardık, doğru yapardık" diyebileceği bir büyük hata veya eksiklik içinde görünmüyor. En azından şimdilik böyle görünmüyor veya en azından halk henüz böyle görmüyor. Bu durumda Ak Parti'yi zaafa uğratacak bir tavrın benimseneceğini tahmin etmiyorum.

Bunları söyledikten sonra ekledim:

-Ama, dedim, uzun vadede ne olacağı belli olmaz. Bir kere ben, seçimler öncesinde "Saadet Partisi Meclis'te olmalı, bu Ak Parti için tanzim edici bir misyon oluşmasına sebep olur", diye yazmıştım. Erbakan'lı bir Saadet'in, hep ABD - AB gibi, içerdeki sistem bağlantılı güç odakları gibi çevrelerin soruları ve tarizleriyle karşı karşıya bulunan ve ister istemez hep bu çevrelerin "kaygı"larını giderici tavırlar geliştiren, bu çevrelere yönelik bir "savunma" psikolojisi içine sürüklenen Ak Parti'ye, bir başka toplum alanının "kaygı"larını ve "sitem"lerini taşıması ve bunun zaman içinde etkiler oluşturması tabiidir. Bu etkiler ne olur sorusu, zaman içinde cevabını bulacaktır. Bir anlamda Ak Parti'nin zaaflarının büyüteceği bir siyasi hareketin, şu anda olmasa bile zaman içinde Saadet olacağı kesin.

Bunları söyledim.

Kaldı ki başka hususlar da var.

TBMM'deki Ak Parti grubu büyük bir grup. Böyle büyük grupların büyük avantaj teşkil ettiğini ancak bu grupları yönetmenin de bir o kadar zor olduğunu sanırım Süleyman Demirel Tayyip Bey'e anlatmıştı.

Acaba Ak Parti grubu verimli ve ahenkli yönetilebiliyor mu?

Bazı sızlanmaların geldiğini söylemeliyim.

Bir kere önemsenmek gibi bir sorun var Ak Parti grubunda. Sayı sıkıntısı olmayan bu kadar büyük grupta, önemsenmemek de tabii olabilir denebilir ama, bunun bedeli zaman içinde sancı olur.

Tayyip Bey'e atfen bir söz naklediliyor. Demiş ki bir kapalı grup toplantısında Tayyip Bey, "Buraya herkes Ak Parti'nin sağladığı imajla geldi." Bu mesajı almış milletvekilleri ve büyük üzüntü duymuşlar. Tezkere oylamaları ve görüşmeleri de sıkıntıya yol açmış. Tayyip Bey'in danışman çevresinin sıkıntı oluşturduğu da biliniyor.

Bunlar tek tek ele alındığında önemsenmeyebilir. Ama bir birikim oluşturdukları da unutulmamalı. Uzun vadede bu birikim, Erbakan'lı Saadet'in neyi ile buluşur, bu bir soru. Ak Parti milletvekilleri de büyük partiden kopmayı ve daha önemlisi böyle bir oluşumu zaafa uğratmayı düşünmeyeceklerdir. Ancak insanların ne zaman damarlarına basılmışlık duygusuna kapılacakları da dikkate alınmak durumunda. Birikir, birikir ve bir patlama noktasına gelebilir insanlar.

Aslında şu anda Ak Parti de daha sıkı bir sınav ortamına giriyor, Saadet Partisi de. Ak Parti'nin "değişim" dozu sorgulanacak, "at üstünde kalmak" için ne kadar başkalaşıma uğradığı noktasında... Saadet'in de "hiç değişmeme" dozu değerlendirilecek. Bu çizgi ile iktidarda ayakta kalabilir miydi, diye...

Aslında Kahramanmaraş'taki görüşmelerimde bir şeyi daha gözledim: İnsanımız çok gerçekçi bakıyor olaylara. "Kesin tercih" konuları hariç, Türkiye ve dünya gerçekleri ile Türkiye'de iktidar oluş arasında oldukça gerçekçi bakışlar geliştiriyor.

Bunu herkes dikkate almalı derim.

Özellikle de Saadet için, peşin peşin "Düşmanca", "yıkma amacı" hissettiren bir davranış sergilenmemesinin daha şık olacağını düşünürüm. Toplumun henüz Ak Parti'ye kredisinin devam ettiğini söylemeliyim.


12 Mayıs 2003
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED