|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dün yazdığımın önemini elbette biliyorum. Önemini bilmenin verdiği ciddiyetle ancak o kadar 'açık' yazabildim. Fakat burada tekrarlayayım: Benim bulgularım doğruysa, Fatih Çekirge'nin uyarısı farklı anlam kazanıyor. Sisler bulvarı biraz daha kasvetli hale geliyor... Önce olayı ve ne yazdığımı hatırlatayım: Star yayın yönetmeni Fatih Çekirge, "Başbakan Tayyip Erdoğan'ın MGK'da söylemediği sözler, AK Parti çevresi tarafından gazetelere sızdırılıp askerlerin taleplerine gerekli cevapları verdiği izlenimi yaygınlaştırılıyor" iddiasını dile getirdi. Son MGK'da, Tayyip Erdoğan, "Bizi kadrolaşmakla suçluyorsunuz, ama siz de Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na Org. Edip Başer yerine Org. Aytaç Yalman'ı getirdiniz" demediği halde ertesi gün o sözler söylenmiş gibi basında yer almış... Ben ise, burada, "Haber MGK toplantısının ertesi günü yalnızca bir gazetede yer aldı" düzeltmesi eşliğinde, o gazeteye haberin ulaşma biçimini kendi bulgularımdan hareketle aktardım: "MGK sonrası bir kişi gazeteyi arayarak aktarmış o konuşmayı... Tanımayacaklarını düşünerek çalıştığı kurumun santral numarasını bırakan, geri aranınca 'sahte' mükâlemeyi aktaran o kişi politikacı olmadığı gibi çalıştığı yer de sivil bir kurum değil..." Bu benim bulgum. Sorunca aldığım cevaplardan ulaştığım sonuç bu. Gazeteyi arayan kişinin kendisini tanıtırken verdiği ismi ve kurumu da biliyorum. Ancak, böyle konularda hep olabildiği gibi, yanıltma ihtimalini göz ardı edemediğim için, ayrıntıya giremiyorum... Konunun vehameti ortada. Biri, MGK'da geçtiğini söyleyerek, bir mükâlemeyi gazetelere ulaştırıyor... (Haber ertesi gün tek gazetede çıktığı halde "Gazeteler" diyorum, çünkü arayan kişi o gün birden fazla gazeteyi arayarak haberi duyurmuş... Aynı yöntemle: Aramış, kendisini unvanıyla tanıtmış ve çalıştığı kurumun santral numarasından geri aranmayı beklediğini söylemiş... Biri hariç gazeteler haberle ilgilenmemiş...) Anlattıkları baştan aşağı yalan, dolan, aldatmaca... Şimdi, benim dünkü yazımla birlikte, birbirinden çok farklı iki senaryo var karşımızda. Biri, Fatih Çekirge'nin yazdığı "Haberi basına Tayyip Erdoğan çevresi sızdırdı" senaryosu... Diğeri de, benim, soruşturarak bulduğum, çok farklı birinin gazeteleri arayarak MGK'da geçmemiş atmasyon konuşmayı gazetelere ulaştırması... Acaba bunların hangisi doğru? Arayan kişinin verdiği adı ve unvanı bildiğim halde buraya taşımamanın sebebi, bunun da başka tür bir hedef saptırma olabileceği endişem. Olur ya, adam, hiç ilgisi bulunmayan bir kurumu kötü duruma düşürmek için, teknik açıdan artık mümkün bir şaşırtmaca yapmış olabilir. Kurumun santrali ile aynı numarayı taşıyan bir paralel hatla gerçekleştirmiş olabilir tezgâhını. Geri arayan muhabir, karşısına çıkan kişiyi önemli bir kurumun mensubu sanırken, aslında o kişi bir sahtekâr olabilir... Olabilir, ama acaba durum öyle mi? Bu soruya sağlıklı bir cevap bulmak şart. Şundan dolayı şart: Fatih Çekirge'nin dile getirdiği ilk iddiaya göre, "Tayyip Erdoğan çevresi bunu askerleri zor durumda bırakmak için yapıyor..." Tayyip Erdoğan kim? Ülkenin başbakanı... Kimi zor duruma düşürmenin peşindeymiş? Ordunun üst düzey komutanlarını... İddia üzerinde durulmayı gerektirecek vehamette değil mi? Eğer benim bulgum doğruysa, bu durumda, Tayyip Erdoğan'la ilgili böyle bir iddia ortaya atılabilsin diye kurulmuş bir tezgâh söz konusu... Tezgâh kime karşı kuruluyor? Ülkenin başbakanına... Tezgâhı kuranın amacı ne? Ülkenin başbakanının kötü duruma düşmesini sağlamak... Bu da en az önceki kadar vahim bir iddia... MGK toplantısı sonrası meydana gelen gelişmeleri genelkurmay başkanlığının açıklaması izledi. O açıklamayı okuduğumuzda, askerlerin, kendileriyle ilgili söylentilere cevap verdikleri anlaşılıyor. Askerî çevrelerden iyi haber aldığı bilinen Sedat Ergin, Hürriyet'te, açıklamanın muhatapları arasında ilk sırada iki yazarın bulunduğunu yazdı. Adlarını da verdi o iki yazarın: Hürriyet'ten Emin Çölaşan ile Cumhuriyet'ten Mustafa Balbay... Genelkurmay, komutanlar arasında konulara yaklaşım farkı bulunduğu anlamı taşıyan değerlendirmeler üzerine yapmış o açıklamayı... Fatih Çekirge ise bu teze karşı çıkmakta. Şöyle yazıyor: "Genelkurmay'ın bu açıklamayı Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ve Hürriyet Gazetesi yazarı Emin Çölaşan'ın bazı eleştirileri ve yorumları için yaptığı haberleri pompalanıyor. / Oysa, bu haberlerin de hiçbir aslı yok..." Çekirge, daha da ileri gidiyor ve ilk kez Sedat Ergin tarafından dile getirilmiş iddia için, "Hükümetin etkisiyle açıklamayı çarpıtan, amacından ve hedefinden uzaklaştıran yorumlar ve yazılar" diyor… Ben ise, olan-biten her şeyi hükümet ile asker arasındaki ilişkileri bozmaya yönelik bir oyunla irtibatlıyorum. Türkiye'de çok sık tekrarlandığı için şahsen izlemekten bıktığım bir oyun bu. Gergin geçeceği belli MGK toplantısı sonrasında aslı astarı olmayan senaryoların gazetelere sızdırılmasıyla başlayıp o sızdırılan haberlerin hükümete mâl edilmesiyle geliştirilen bir senaryo bu... Hangi senaryonun doğru olduğunu nereden bileceğiz? Hükümet her ikisi de birbirinden vahim sonuçlar doğurmak üzere yazılmış bu senaryoları inceleme konusu yaptırabilir... Yaptırmalı.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |