AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Siyaset, zihniyet, AB

AB üyeliği konusunda tek bir adım ya da küçük bir ihtimal bile umutların yeşermesine zemin hazırlıyor.

Bu aslında ne denli arzulu ama aynı oranda umutsuz olduğumuzun göstergesi…

Önümüzdeki dönem AB'nin dönem başkanı olacak İtalya'nın başbakanı Berlusconi'nin Türkiye ziyareti, Kürt sorununa yönelik yeni bir pişmanlık yasasının gündeme gelmesi, hükümetin AB konusunda arzulu olması ve bakanların yaptıkları açıklamalar, kamuoyunda yeni bir hevese yol açtı.

AB, değişim ya da demokratikleşme yolunun bu denli kolay olduğunu sanmamak gerekir…

İlk sorun burada, bu ülkenin yapı ve zihniyetinde karşımıza çıkıyor.

Sorun tek cümleyle, güç ihtiyacının ilkeleri, tutarlı tavır ve politikaları bir çırpıda aşmasından, değişim politikalarının milliyetçi ya da devletçi bir süzgeç kontrolünde, asayiş ve güvenlik mantığına dayalı olarak yürütülmesinden ileri geliyor.

Nitekim bugüne kadar izlenen yolda, AB hattında ilerleyişin, değişim merkezli olmaktan çok rejimin iç ve dış değişmezlerine ne denli endeksli olduğu ortaya çıktı.

Ve AB hedefi yakınlaşıyor derken aslında her aşamada biraz daha uzaklaştı.

Bunlara zaman zaman siyasetten çok zihniyet merceğiyle bakmakta fayda var…

Türkiye tarifi zor bir ülke. Ekonomide, popüler kültür hayatında hareketli, gelişen, dinamik yanları var. Ama siyasi ve entelektüel açıdan, 'kavrukluğu' neredeyse model haline getiren bir yöne de sahip. AB hattında ilerledikçe bu denklem daha keskin hale geliyor.

Özellikle son yıllarda, neredeyse bir kişilik yırtılmasını andıran bir şekilde iki ayrı tarafa giden iki ayrı yön bu.

Düşünsel dünyamızı, fikir dünyamızı şöyle bir düşünün...

Yasaklanmak, kısıtlanmak bir yana, düşüncenin kendi dinamiğiyle sindiği, silindiği bir evreden geçiyoruz. İktidar kavgalarının ilkesizliği bu denli tahrik ettiği, düşüncenin içini bu denli boşalttığı, daha da öte ilkeler, düşünceler üzerinde bu denli tahakküm kurduğu pek az dönem olmuştur, herhalde.

Oysa, özgür düşünce ve fikir üretimi, bir toplumun can damarıdır. Dengeli ve doğal gelişmenin ana rehberidir. Serbest teşebbüs adımları ve bireysel kararlardan siyasi kararlara, edebiyattan müziğe kadar; özgür düşünce, yaratıcılığın onsuz olmaz atmosferini oluşturur. Yaratıcılık ise kültürel, ekonomik ve siyasi refahın temel koşulunu... Demokrasinin anlamı da burada gizlidir.

Zira, fikir üretimini, düşünceyi, özgür ve rekabetçi tartışma besler; tartışmayı mümkün kılan ise demokrasidir.

Tartışmanın temel işlevi 'ötekini' dinlemek ve anlamaksa; anlamak farklı görüşler arasında etkileşime yol açıyorsa; etkileşim de zengin ve yaratıcı bir kimlik üretiyorsa... Bu, eşitlikçi, özgürlükçü ilke ve kuralların kendiliğinden oluşumu ve onun etrafında şekillenen bir toplumsal mutabakat demektir, demokrat bir zihniyet demektir...

Demokrasiden beslenen ve demokrasiyi besleyen de işte bu mutabakat ve zihniyettir...

İş kelimelere dökülünce basit görünür. Ama pek de öyle değildir.

Bu mutabakatın olmadığı, bu zihniyetin yerleşmediği diyarlarda, demokrasi yalnızca kendi çıkarlarımız adına kullanacağımız bir silaha dönüşür çünkü. Demokratlık, bir siyasi mücadele aracı haline, çıkar savunmak için edinilmiş geçici bir kimlik haline geliverir.

Türkiye böyle bir diyardır.

Oysa demokrasi ve demokratlık, bizde olanın tersine, herşeyden önce kendini sorgulama ve mutlak kılmama çabasıdır. Ve bu çabanın ötekilerin, bizden farklı olanların varlığıyla, talepleriyle ilişki içinde olmasıdır.

Farklı olanı anlamak böyle mümkün olur ve bu, demokratlığın ana koşuludur. Yani farklı olanı anlamak yetmez, onunla birlikte bir şeyler inşa etmek iradesi gerekir. Bu nedenle, demokratın merceği topluma dönüktür; devlete, siyasi merkezlere değil.

Bunun içindir ki, Kürt meselesine, tesettür meselesine, AB üyeliğinden Susurluk meselesine ayrı gözlerle bakıp, meşrebine göre birini öven, diğerine söven bakışa demokrat bakış denemez.

Kısacası, demokratlık parçalı olmaz. O tutarlı bir zihniyettir, yani bir bütündür. Demokratlık kimliğe göre, esasa göre şekil değiştirmez. Söz konusu kim olursa olsun, sorun ne olursa olsun, önce usullerin, kuralların, ilkelerin dikkate alınmasına demokralık denir.

Bir ülkede devlet, bizim tasavvur ettiğimizden başka bir şey değildir.

AB hepimizin sorunu...


13 Mayıs 2003
Salı
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED