AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Eleştirinin –ş-'si

Aylık edebiyat dergisi Hece, Eleştiri özel sayısını çıkardı. Derginin imzasını taşıyan "Eleştiri İhtiyacı" başlıklı sunuş yazısı, hem eleştirinin, hem de bu özel sayının gerekçesini açıklıyor. 944 sayfalık dergideki çalışmalardan henüz ancak birkaçını okuyabildim.

M. Kayahan Özgül'ün Tenkidi Eleştirmek başlıklı yazısı, bizde ve Batı'da eleştiri kavramını karşılamak için kullanılan sözcüklerin köken ve anlam bakımından özelliklerini sergileyen öğretici bir çalışma olmuş. Ancak Özgül'ün "eleştiri" sözcüğüne ilişkin açıklama ve yorumları, bana eleştiriye açık göründü. Şöyle diyor:

" "Eleştiri", doğru kökten üretilmiş yanlış bir kelimedir. . "Ele-" kökü, metinler arası ve metin içi ayrıştırmaları karşılamakta yeterlidir. Köke eklenen "-ş-"ye işdaşlık eki denir ve o eylemi müştereken yapmayı ifade eder; ancak "gör-ü-ş-", "sev-i-ş-" yahut "döğ-ü-ş-" gibi tek başına yapılamayan fiiller için kullanılabilir. Hâlbuki münekkid, elemek işini tek başına yapmakta; bunu bir münekkidler konsülü içinde ve konsültasyon biçiminde kotarmamaktadır. Öyleyse, ortada "ele-ş-" ile karşılanabilecek bir eylem yoktur. Onu takip eden "-tir-" eki ise, ettirgen çatı diye anılır ve bir eylemi kendisi yapmaktansa, başkalarına yaptırmayı ifade eder. Nasıl ki, "gör-ü-ş-tür-" deyince, birinin gördükleri'nden değil de enaz iki kişinin birbirini görmesini sağlama'sından söz edilmekte ise, "ele-ş-tir-" fiilinden de münekkidin yaptığı işin metni birkaç kişiye tenkid ettirmek, ama bu eyleme hiç katılmamak olduğu anlamı çıkmaktadır. "Eleştiri"nin kuruluşunda mevcut bu problem, kelimenin semantik karşılığını da amacının dışında şekillendirir. Bugünkü yaygınlığı, "eleştiri"nin ârazlarını unutturamayacağı gibi, ârazlarının oluşu da şimdiden sonra onu terk etmemizi gerektirmez; ama, keşke terim türetirken daha ehil ellerin daha bilinçli tekliflerine kulak tıkamaktan vazgeçilseydi, diye hayıflanmaktan da kendimi alamıyorum."

"İntikad, tenkad, tenkid, kritik" kavramını karşılamak üzere Türkçe bir terim aranırken "daha ehil ellerin daha bilinçli teklifleri" olduğunu, fakat birilerinin "bunlara kulak tıkamaktan vazgeç"mediklerini bilmiyordum. M. Kayahan Özgül, reddedilişine hayıflandığı bu teklifleri açıklamak lutfunda bulunursa sevinirim.

Yazarın, kuruluş ve anlam bakımından yanlış bulduğu "eleştiri"ye kerhen rıza gösterdiği anlaşılıyor. Ancak hoşnutsuzluğunun gerekçesi, pek de yerinde değil. Kendisinin "işdaşlık" dediği, eskiden "müşâreket", şimdilerde "işteşlik" denen çatı özelliği, sadece "müştereken" yapılan eylemler yahut "tek başına yapılamayan fiiller için kullanılır" değildir. Meselâ ben şimdi bu "eleştiri" bahsine "kar-ış-ıyorum", böylece ortalığı "kar-ış-tır-mak" istiyorum. Bunu tek başıma yaptığımı düşünüyorum. Elbette böyle bir işe "kalk-ış-mamda" Kayahan Özgül'ün yazısının etkisi var. Nitekim, bu yazıyı okuyan bir okuyucunun da suratını burmakla yetinmeyip "bur-uş-tur-ma"ya, benim vereceğim karşılığı beklemeden bana "çık-ış-ma"ya hakkı var. Bunları yapmak için kaleme klavyeye yahut telefona "yap-ış-ma"sı yeterli olacaktır.


13 Mayıs 2003
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED