AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Erdoğan Kıbrıs'a elense çekiyor

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın her kesimden farklı beklentileri kışkırtan Kıbrıs ziyareti her şeyden önce, adada çözümün eskisinden farklı bir istikamete girdiğini göstermiştir. Çözüm yine de, Erdoğan gibi Kıbrıs konusunda yılların ihmaline isyanla yola çıkan bir liderin denetiminde bile güç ve çetrefillidir. Taraflarının çok olması kadar, masaya oturma geleneğinin artık tavsaması da Kıbrıs'ı bir sorun yumağına dönüştürüyor.

Aslına bakılırsa Erdoğan'ı Kıbrıs konusunda umut haline getiren de 'Kasımpaşalı'nın pragmatik bir yolla bu kronik sorunun üstesinden gelebileceğine dair beklentiydi. Erdoğan da zaman zaman uzağına düşen bir görüntü veriyor olmakla birlikte, kendisine yönelen bu talebin farkındadır.

Dolayısıyla, hem genel olarak Kıbrıs politikasını hem de Başbakan'ın istikbalde soruna yönelik yaklaşım potansiyelini bu bilgi ışığında okumak gerekiyor. Yarım günlük bir ziyaretin Kıbrıs'ı ne olduracağını ne de öldüreceğini unutmadan ama kapılarını birbirine açan iki halkın birarada yaşadığı Kıbrıs'ta bu vakitten sonra çözümsüzlüğe de dönülemeyeceğini akıldan çıkarmadan ileriye bakılmalıdır.

Statüko finanse edilmeyecek

Erdoğan Kıbrıs'ta iki devletliliğin yani, Türk kesiminin bir devlet olarak tanınmasının Ankara'nın 'kırmızı çizgi'si olduğunu söyleyerek bazılarını umutlandırırken bazılarında da hayalkırıklığı yaratmıştır. Tıpkı, Türkiye ile KKTC arasında gümrüklerin sıfırlanması kararı ve yeni yardım paketinin gündeme getirilmesi ya da gereğinden fazla tekrarlanan 'birlik beraberlik' cümleleri gibi...

Çözüme kilitlenen bütün unsurlar Erdoğan'ın başlangıçtaki kararlılığının azaldığını hatta geleneksel görüşe doğru evrildiğini düşünüyorlar. Statüko safında kol bağlayanlar ise malum, değişimin her türlüsünü olduğu gibi Erdoğan'ın Kıbrıs'ta attığı bütün adımların niyetini sorgulamaktadırlar.

Erdoğan'ın bir çözüm istediğine ve bunun da Denktaş ve politik şeriklerinin istediğinden farklı olduğuna şüphe yoktur. Başbakan, Kıbrıs sorunu aşılmadan Avrupa Birliği üyeliğinin mümkün olamayacağını bilmektedir. Çözüm de işte tam burada tıkanmaktadır. Türkiye'nin önüne sahici bir AB randevusu konulmadığı için hem Ankara hem de yeni hükümet, diplomatik yönden 'taviz' anlamına geleceği düşünülen 'çözüm'e açıktan rıza göstermekten kaçınmaktadır.

Erdoğan da şimdi bu noktadadır. Bir anlamda elense çekerek kendince bir optimum fırsatı kullanmaktadır.

Bunu yaparken yıllardır yapılageldiği gibi Ada'daki Türk yönetimini fonlamaya da hiç niyeti yoktur. Bunda mesela, KKTC hükümetinin gümrüklerin sıfırlanmasından doğacak gelir kaybının giderilmesine yönelik talebini düşünmeden reddedecek kadar kararlıdır. KKTC iktidarı bundan sonra, seçim kazanmak dahil maksat dışı faaliyetlerini Ankara'nın 'ekstra'larıyla fonlayamayacaktır. Zaten böyle bir destek, yıl sonunda Kıbrıs'ta yapılacak seçimlerin rekabet şartlarının bozulmasına yol açacaktır.

Yeni optimum arayışı

Hükümet, bir süredir Irak gündemine bloke olan AB sürecini yeniden aktif hale getirirken Kıbrıs'ta geri atamaz, atmayacaktır da... Tersine, sınırların açılması ile yumuşayan ve yıllar sonra bir nebze de olsa Türkiye'nin lehine dönen hava önemsenmektedir. KKTC yönetimi daha olumlu bir atmosfer oluşması için motive edilecektir.

Peki nereye kadar?

İki taraf arasında Türkiye'yi daha avantajlı bir konuma yükseltecek bir optimum noktasına kadar...

Türkiye şimdi bunu kollamaktadır. Sınırın açılmasından sonra, Rumlar'ın yeniden Annan Planı'nın müzakeresini gündeme getirmesi bunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir.

Kıbrıs çözülecek çünkü, iktidar denkleminin çözümü buradan geçmektedir.


13 Mayıs 2003
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED