|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kazanırken kaybedenler Beşiktaş'ın şampiyonluk umutlarını kendisinden çok, ona en yakın rakipleri arttırdı. Bildiğiniz gibi, beraberlikleri ne Galatasaray'a yetti, ne de Gençlerbirliği'ne. Ve şimdi kimse kendisine toz kondurmuyor. Geçen hafta yazı başlığım, "faturayı hakem öder!." şeklindeydi. Bilmem, anlatabiliyor muyum?.
Oynanan her 90 dakikanın alınacak en büyük ödülü 3 puandır. Nasıl oynarsan oyna, ama maçı kazan. Kazandıkları her maçtan sonra itiraf ediyorlar. Diyorlar ki, "Önemli olan maçı almaktı.." Bu gerçeği her fırsatta dile getirenlerin, tahmin yürütmesi bana biraz tuhaf geliyor. Mantık hatası yapılıyor. Hem iyi oynamayacaksın, hem de adamın gözünün içine baka baka "şampiyon olacağız" diyeceksin. Üstelik bunları söyleyenler de boş adam değiller. Kamu oyu oluşturarak toplumun büyük kesimini olumsuz etkiliyorlar. Daha kazanılacak 9 puan var. Kötü oynadığınız için kaybetmeniz de olası. Buna hakem hatalarını ve tribün anarşisini de eklerseniz işin içinden nasıl çıkacaksınız?. İşte bu yüzden kazanırken kaybediyorsunuz. Tarihte örnekleri var. Araştırın göreceksiniz. BEŞİKTAŞ'IN ŞANSI
Son maçın arkasından dünyanın lafı edildi. Verilen, verilmeyen penaltılar. Çıkarılan, çıkarılmayan kartlar. Renkleri konusundaki tartışmalar. Ve oyunun genel görüntüsü üzerine yapılan yorumlar. Beşiktaş'ı Adanaspor karşısındaki oyunu tatmin etti mi bilemiyorum. "Şampiyonluğa oynayan bir takıma bu oyun yakışıyor mu?" diye sorsam, "Hayır yakışmıyor" diyecek çok insan var. Ama en zorlu maçlarından bile 3 puan alarak yoluna devam eden bir takım için söylenecek tek söz "şans"tır. Beşiktaş bu sezon şampiyonluk için en büyük şansa sahiptir. G.SARAY KESKİN SİRKE
Ali Sami Yen'de Gençlerbirliği karşısına çıktıklarında Galatasaray'da Mondragon dışında tüm futbolcular adeta patlamaya hazır birer volkan gibiydi. Volkan da volkan değildi. Her ikili mücadeleden sonra ya rakibe, ya da hakeme saldırdılar. Bunun tek nedeni vardı. O da Fatih Terim. Oyuncularına öylesine motivasyon yüklemesi yapmıştı ki, 90 dakika boyunca sadece güç ve sinirlilik gösterisi yaptılar. Oyun disiplininden kopmayan ama gücünün üstüne de çıkamayan Gençlerbirliği'nin hakkını da vermek lazım. Özetle Galatasaray, faturayı her ne kadar faturayı hakeme kesse de, küpüne zarar veren keskin sirke görüntüsü verdi. Herşeye karşın şampiyonlar ligine giderler. Ama ligi Beşiktaş'ın üstünde bitirme şansları yüzde 10'u geçmez. KAZAN KAYNIYOR
Süper Lig'in düşme hattındaki 3 takımdan biri kaderine razı oldu gibi görünüyor. Kocaelispor'un bile hala matematiksel olarak kurtulma ihtimali var ama, Körfez'de o inancı pek göremiyoruz. Üstündekiler ise tam bir kaynayan kazanın içindeler. Göztepe (25), Elazığspor (28), Bursaspor (29), Altay (31), Adanaspor (33), Diyarbakırspor (34) ve Denizlispor (35) için baraj 37 puan. Önümüzdeki haftalar Süper Ligin ilgi alanı aşağılara kayıyor. Kulüpler için ne kadar önemli ise hakemler için de o kadar önemli. DAUM FENER'E UYAR
Bu sezon büyük hayal kırıklığı yaşayan Fenerbahçe önümüzdeki sezon için kolları sıvadı. Teknik direktör konusunda kabarık bir liste belirlemişlerdi. Şimdi listede iki isim var. Biri yakından tanıdığım Daum, diğeri Trapattoni. İtalya Milli Takımını çalıştırmış bir hocanın yanlış seçim olduğunu söylemek bizi bozar. Ancak Christoph Daum konusundaki bilgilerimiz de Fenerbahçe'ye daha çok uyacağı biçimde. Çünkü sadece biz onu değil, O da bizi iyi tanıyor. Bu önemli bir ayrıntı. Türk futbolcusunun nasıl çalıştırılacağını, nasıl motive edilebileceğini deneyimleri sonucu öğrendi. Ayrıca Türk medyası ile nasıl diyalog kurulacağını da Daum'dan iyi hiçbir yabancı bilemez. O kulüp eğer Fenerbahçe ise, bu zorluğun altından ancak o kalkar.
HAFTANIN YORUMU
|
|
|
|
|
|
|