|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Büyüklerimiz, "Eskiden böyle miydi ya.."diye söze bir başladılar mı, sanırsınız ki cenneti tasvir ediyorlar. Onlara göre, her şey son yıllarda bozulmuştur. Ne ahlak kalmıştır, ne de insanlık. Yolsuzluk ve rüşvetin artması bu yüzdendir. Bu yüzdendir ki, müteahhitlerin yaptığı okullar depremlerde çökmekte ve çocuklar ölmektedir. O yüzden memurlar rüşvet yemektedirler. Tarihi kulak misafiri olarak izleyenlere göre ise: "Osmanlı'da böyle miydi ya!.." Evet öyleydi... Hatta yolsuzluk ve rüşvet daha beterdi. İmparatorluğun parlak yıllarının yaşandığı Kanuni Sultan Süleyman döneminde bile rüşvetin alâsı vardı. Devrin ünlü şairi Fuzuli bir şiirinde, "Selam verdim, rüşvet deyüldur deyu almadılar" diye boşuna şikayet etmemiştir. Devrin sadrazamları da defterdarı da valisi de, komutanı da açık ve seçik olarak rüşvet alırlardı. Bu durum, makama gelmek için rüşvet verdikleri için normal karşılanırdı. İşin piri, yani rüşvet tarihine adı altın harflerle geçen kişi ise Rüstem Paşa oldu. Kanuni döneminde 14 yıl sadrazamlık yapan Rüstem Paşa, aynı zamanda iyi bir maliyeciydi. Sadrazamlığı sırasında hazine altınla doluydu. Gel gelelim, rüşvet yemeden selam bile vermeyen cinstendi. Öldüğünde öyle bir mal varlığı bıraktı ki, bugün yaşasaydı bu servetiyle Koç ve Sabancı'yı 10 kez satın alırdı.
Sadece, geride bıraktığı 780 bin adet 'Duka Altını'nın bugünkü değeri 42 trilyon lira ediyor. Akçelerin ve gümüş eşyalarının yaklaşık değeri ise 80 trilyon lira. İnsana şaka gibi geliyor ama, rahmetlinin 815 çiftliğli, 1700 kölesi, 1160 devesi, 2900 tane de atı varmış. (Hey maşaallah...) Servetinin diğer kalemlerini de tablodan bir okuyun lütfen. Bugünkü parayla, 5 katrilyon mu, 25 katrilyon mu eder artık siz tahmin etmeye çalışın. (Bu kadar da olmaz, yalandır! gibi tepkiler göstermeyin. Hepsi tarihe geçmiş resmî belgelerdir.) Rüstem Paşa'nın izinden giden daha nice sadrazamlar oldu. Onlar makam, mevki değiştirerek bugüne kadar geldiler. Kuşkularım iyice arttı. Sahi bu sorun bize atalarımızdan kalmış olmasın!
Köşeler babanızın malı değil, sizin dükkanınızdır
"Eskiden böyle miydi ya!" diye başlayan yakınmaları kıdemli gazetecilerden de sık sık duyarız. Mesleğin etik kurallarından, çektikleri çilelerden bir başladılar mı susturabilene aşkolsun. Onlara göre, meslek prensiplerini ve itibarını yiyor... Hatta bitirdi bile. Şu son örnek böyle düşünenleri haklı kılar gibi. Biliyorsunuz, İki büyük gazetede, "Reklamları" yazan iki büyük(!) yazar var. Bunlardan biri, Ali Atıf Bir, diğeri ise, Ali Saydam Basın Konseyi geçenlerde Bir'i, "kamusal bir görev olan gazeteciliği özel amaç ve çıkarlara alet etme" gerekçesiyle uyardı. Uyarı nedeni, Ali Atıf Bir'in, Hürriyet'teki köşesinde Köy-Tür'ün aleyhine bir yazı yazmasıydı. "Ne var bunda? Yazar yazar." diyeceksiniz. Öyle ama, Atıf Hoca'mız aynı zamanda, bir tavukçuluk şirketi olan Banvit'in de danışmanı. Banvit'in en önemli rakibi ise Köy-Tür. Uyarıya kızan Atıf Hoca, bu kez köşe rakibi Ali Saydam'ın sırlarını ortaya döküverdi. Dedi ki: "Ali Saydam büyük bir halkla ilişkiler şirketinin sahibi. Sabah'taki köşesinde çalıştığı şirketleri övüyor, tanıtıyor." Ertuğrul Özkök, Hürriyet'te sık sık, "Köşeler babalarınız malı değil!" diye yazıp duruyor. Gerçekten de, babalarının malı değilmiş. Kendi dükkanlarıymış. Dükkanlarında da istediklerini satarlar... Kime ne!
SORU HATTI
Osmanlı Devleti'nde rüşvete verilen cezalar
Soru: Osmanlı döneminde rüşvet alanlara ne gibi cezalar veriliyordu? Rüşvet yediği için idam edilen devlet adamları var mıydı? Cevap: Osmanlı'da rüşvete verilen cezalar genellikle azletme, sürgün ve rütbe indirimi şeklindeydi. Bazen de rüşvet alanın mallarına el konulurdu. Ancak bu ceza bazen idama kadar gidebiliyordu. Padişah 3. Mehmet, Vezir-i Azam Hadım Hasan Paşa'yı 1603 yılında rüşvet aldığı gerekçesiyle idam ettirmiştir. 1. Mahmut aynı gerekçe ile Hafız Beşir Ağa'yı katlettirmiştir. 3. Osman en sevdiği adamlarından Vezir-Azam Silahtar Bıyıklı Ali Paşa' nın rüşvet aldığını duyunca katlini emretmiştir. Daha da ilginci, Sultan İbrahim'in katli için verilen fetvada rüşvet almak gibi bir gerekçe vardır. (Kaynak: Prof. Ahmet Mumcu: Osmanlı Devleti'nde Rüşvet.)
BİLGİ DAMLACIĞI
Osmanlı'nın doları Venedik parası olan Flori idi. Düka Altını olarak da bilinen bu para 3.148 gramdı. Kanuni zamanında bir Flori 60 akçeye eşitti. 1624 yılında bu paranın değeri 400 akçeye kadar çıktı.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |